Turizm sezonu sonunda personelin sezon başına kadar işten çıkarılması biçiminde ortaya çıkan insani boyuta nasıl bir çözüm bulunabilir? Sektör ücretlerden SGK payının, diğer işveren kesintilerinin alınmaması halinde işten çıkarmaların azalacağına işaret ediyor...
Ülkemiz doğasıyla bir cennet. Temelleri 1980’li yıllarda atılan turizm hamlesiyle şimdi turizm alt yapısı ve tesisleriyle de bir cennet. Tesis ve tesislerde sunulan hizmet bakımından bence Akdeniz ülkelerinde rakibi yok. Personel yorgun olsa da yüzündeki gülümsemeyi eksik etmiyor.
Ama turizm sektöründe çalışan personeli ve onları istihdam eden turizmcileri sezonun kapalı olduğu zamanlar çok üzüyor. Turizm ve yatçılık sektöründe faaliyetleri olan Bodrum’un köklü ailelerinden Tuncay Karakaya’nın dediğine göre, kapalı sezonda otellerini açık tutup da gelir elde eden bir işletme yok.
Uçak seferlerinde belirgin bir azalma olmayan Antalya destinasyonunda bile, sezon diğer bölgelere göre daha uzun olsa da, onlar da zarar ediyor ama yine de
Şirket ortakları arasında anlaşmazlık varsa karşılıklı hisse alım satımı yoluyla şirketten ayrılmak bir çözümdür. Ancak hisse değeri üzerinde uyuşmazlık varsa limited şirketlerde çıkma veya çıkarma davası, anonim şirketlerde ise fesih davası açılabilir.
Anonim şirketler saf sermaye şirketi olarak yapılanmış olsa da uygulamada pay sahiplerinin birbirleriyle şahsi ilişkilerinin belirleyici olduğu şirket tipleri de mevcuttur. Özellikle aile şirketleri dediğimiz kapalı anonim şirketlerin pay sahipleri, anne - baba, kardeşler gibi az sayıda aile bireylerinden oluşur. Bazen işe doğrudan veya miras yoluyla damatlar ve gelinler de karışır.
Başlangıçta aile şirketlerinde kurucular arasında sorun çıkmaz. Ancak kurucu pay sahibi olan anne veya baba ya da kardeşlerden birisinin vefatı ile onun mirasçıları şirkete hissedar olarak girince genellikle sorunlar başlar. Burada hangi tarafın haklı olduğundan daha çok, hayatta kalan kurucu ortaklar ile vefat edenin mirasçılarının yönetim anlayışı arasındaki fark ve görüş ayrılıklarının bazen şiddetli olduğu, bütün akrabalık ilişkilerinin
Bankacılıktaki tasarruf mevduatı sigortası, sigortacılıktaki güvence hesabında olduğu gibi borsada da yatırımcının zararının karşılanması amacıyla Yatırımcı Tazmin Merkezi kurulmuştur. Ama manipülasyon nedeniyle meydana gelen zararlar kapsam dışıdır. Yatırımcı dava açabilir.
Borsa yatırımcısının zararının karşılanması için, bankacılıkta tasarruf mevduatı sigortası, sigortacılıkta güvence hesabı gibi, SPK md 82 ve diğer hükümlerinde Yatırımcı Tazmin Merkezi (YTM) kurulmuştur. Ancak SPK md 84/2’ye göre yatırımcıların yatırım danışmanlığı veya piyasadaki fiyat hareketlerinden kaynaklanan zararları kapsam dışıdır. Yani, manipülasyon sebebiyle zarara uğrayan yatırımcıların zararlarını YTM tazmin etmez. Hatta manipülasyonu yapan bir yatırım kuruluşu olsa bile!
Yatırımcının tazminat davası açacağı kişi veya kurum, manipülasyonu yapan kişi veya kişilerdir.
Yatırımcının zararı, manipülasyonlu fiyat ile manipülasyonsuz fiyat arasındaki fark kadardır. 150 TL’den alıp, manipülasyon ortaya çıktıktan sonraki gerçek cari fiyat olan 50 TL’den satış yapan yatırımcının zararı 100
Sermaye piyasası suçları hakkında Cumhuriyet Savcılarının kendi kendilerine soruşturma başlatmaları hukuken mümkün değil. Soruşturma yapılması için Sermaye Piyasası Kurulu’nun, Cumhuriyet Savcılığına yazılı başvuruda bulunması gerekir.
En son açıklanması gerekeni en önce açıklayalım. Sermaye piyasası suçları hakkında Cumhuriyet Savcılarının kendi kendilerine soruşturma başlatmaları hukuken mümkün değildir. Cumhuriyet Savcılarınca soruşturma yapılması, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından Cumhuriyet Savcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir.
Sermaye Piyasası Kurulu’nun geniş yetkileri vardır. Bunlardan birisi de arama yetkisidir. Başkanın talepte bulunması ve sulh ceza hâkiminin kararı üzerine gerekli yerlerde kolluk yardımı ile arama yapılabilir. Yani, sadece polis kapıyı çalıp, “Elimizde arama emri var, şirketinizde arama yapacağız” demez, Sermaye Piyasası Yetkilileri de diyebilir.
Manipülasyon
Sermaye Piyasası Kanunu md 107’de “piyasa dolandırıcılığı” başlığı altında düzenlenmiş bir
Bir şirket, başka bir şirkete kargo ile özel ambalaj içinde bir makine parçası gönderir. Kargo teslim edildiğinde, içindeki parçanın kırılmış olduğu görülür ve kargo şirketinden tazminat talep edilir. Sorumluyu bulmak için araştırma başlar
Tıkır Tıkır Makine İmalat Sanayi A.Ş., Niğde’de bulunan fabrikasından, Kahramanmaraş’ta bulunan Yumuşak Örme San. Ltd. Şti.’ne, bir kargo şirketi aracılığıyla, bir adet özel olarak yaptırılmış, ambalajlı, ısıl işlem görmüş sandık içinde, üzerine kırılır ibaresi yazılmak suretiyle makine gönderdiğini, nakliye sırasında sandığın kırıldığını ve sandık içinde bulunan inventer yedek parçasının tamir olunamayacak şekilde ağır hasar gördüğünü, hasarlı kargonun Kahramanmaraş’ta Yumuşak San. Ltd. Şti.’ne götürüldüğünde, sandığın ve içindeki malzemenin hasarlı olduğunun tespit edildiğini, tutanak düzenlenmesi suretiyle kargonun kuryeye iade edildiğini, hasarlı sandığın kurye tarafından geri götürüldüğünü, düzenlenen hasar
Kiralayanın, kiracının kendi hesabına göre artırarak, ya da hiç artırmadan ödediği kira bedelini alması, kiracının yaptığı artışı ya da artış yapılmamasını kabul ettiği anlamına gelir mi? Gelin inceleyelim...
Kiracılar ile ev sahipleri arasındaki en esaslı sorun, kira bedelidir. Yasal kira artışına rağmen artan kira bedeli, rayiç kira bedelinin altında kalınca toplumsal huzur ve barışı bozacak derecede kiracı - kiralayan tartışmaları ve anlaşmazlıkları ortaya çıkar.
Şu anda yürürlükteki olan Türk Borçlar Kanunu (TBK) md 344’e göre, kira artış oranı son 12 aylık TÜFE ortalamasını geçemez. Sözleşmeye farkı bir oran yazılmış olsa dahi yasal kira artış oranı, son 12 aylık TÜFE ortalamasıdır.
Ancak TBK’ya eklenen Geçici Madde 1 ile işyerleri hariç sadece konutlarda kira artış oranı yüzde 25 ile sınırlandırıldı. Bu sınırlama 1 Temmuz 2023 tarihine kadar (bu tarih dahil) geçerlidir. Kira sözleşmesi bu tarihten sonra yenileniyorsa, yine normal TBK md 344’e göre TÜFE oranında artış yapılacak.
Yıllık enflasyon oranının yüzde 80 civarında olduğu ve
Trafik kurallarına uyulmaması durumunda idari para cezası kesiliyor. Bazen de sürücü belgesine el konuluyor veya araç trafikten men ediliyor. ‘Spin atma’ya ise yüksek idari para cezası uygulanması yanında sürücü belgesi 60 gün geri alınıyor.
İstanbul gibi yoğun trafik sıkışıklığının yaşandığı yerlerde trafik kurallarına harfiyen uymak pratikte pek mümkün değil. Yıllardır İstanbul trafiğinde araç süren bir sürücü olarak benim gözlemim şudur; sürücüler, kendilerinden ziyade diğer sürücülerin hata yapacağını hesaba katacak şekilde dikkatli araç kullanmaktadırlar. Bu İstanbul trafiğine ve sürücülerine mahsus bir özelliktir.
Her trafik kuralına uymamanın bir idari para cezası, bazen de sürücü belgesine el konulması, aracın trafikten men edilmesi idari yaptırımları vardır. Cezanın ve yaptırımın ağırlığı, kuralın ihlalinin trafik güvenliğini ne kadar tehlikeye attığına bağlı.
Sürücü belgesi alınıyor
Örneğin, park etmeyle ilgili trafik kurallarının ihlalinin idari para cezası genellikle 196
Davaların uzun süre çözüme kavuşturulamaması, iyi niyetli olmayanlara cesaret verir. Mevcut hukuk sistemimiz maalesef alacaklı değil, borçlu dostu bir sistemdir. Bazı büyük ticari davaların 7-8 yıla yakın devam ettiği görülüyor.
Yargılamanın hızı, davaların süratli çözümü, adaletin hızlı tecelli etmesini sağladığı gibi ekonomik olumlu sonuçlar da yaratacaktır. Davaların uzun süre çözüme kavuşturulamaması, iyi niyetli olmayanlara cesaret verir. Onların mantığına göre, haksız olduklarını bilmektedirler ancak en az 7-8 senede çözülecek bir dava sonuçlanıncaya kadar ‘kim öle kim kala’dır. Davaların çözümünün uzun sürmesine bir de enflasyon eklenince, borcunu ödeyecek, verdiği zararı tazmin edecek parası olmasına rağmen ödememeyi ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’ diye de kendince bir de hukuki gerekçe bularak ‘ödememe’yi tercih eder.
Yıllık enflasyonun %80’lere dayandığı ortamda her ne kadar %15,75 olan yasal temerrüt faiz oranı ile karşılanamayan