Yüksek tansiyonun kontrolünde en büyük sorunlardan biri, hastaların tavsiye edilen tedaviyi gerektiği gibi uygulamamasıdır. Topluma çok pahalıya mal olan tedavideki devamlılık sorunu, sadece yüksek tansiyon tedavisinde değil, kalp hastalıkları ve diyabetle mücadelede de önemli bir engeldir
Geçen haftaki yazımda tansiyon ilaçlarının orta yaş üstündeki kişilerde baygınlık ve düşmelere yol açabileceğine değinmiştim. Bir meslektaşım, gönderdiği elektronik postada yazdıklarıma katıldığını, ama ülkemizde asıl sorunun düzenli ilaç alması gereken birçok hastanın ilaçlarını doğru dürüst kullanmaması olduğunu söyleyerek uyarıyor.
Bu uyarıya katılmamak mümkün değil. Üstelik, problem sadece yüksek tansiyon tedavisine özel değil, diyabet, kalp damar hastalıkları gibi, dünyada yüz milyonlarca insanı ilgilendiren kronik hastalıklarda da karşımıza aynı sorun çıkıyor.
Tedavide tamamlayıcı iki yol
Tansiyon tedavisinde iki yol var. Birincisi fazla tuzlu olmayan sağlıklı beslenme ve hareketli bir yaşam sürerek ideal kiloyu korumayı içerir. Yapılan hayat tarzı değişiklikleri yeterli olmazsa, sıra ikinci yol olan ilaç tedavisine gelir. İlaç almaya başladıktan sonra birinci yolun önemi azalmaz. Tersine, iki tedavi yöntemi birbirini tamamlayıcı niteliktedir.
Sözünü ettiğim iki yol, yüksek tansiyon için olduğu kadar, diyabet ve kalp damar hastalığı gibi diğer birçok kronik hastalıkta tedavi stratejisinin temelini oluştururlar.
Kanıtlanmış yararlarına rağmen, birçok kişinin hayat boyu uygulaması gereken tedaviyi yarıda bıraktığı biliniyor. Bu acı gerçek ilaç tedavisinde için olduğu kadar hayat tarzı değişiklikleri için de geçerli.
Dirençli tansiyon!
Son yıllarda tedaviye dirençli yüksek tansiyon teşhisini eskisine göre daha sık duyuyoruz. Bunun bir nedeni, çaresiz olduğu düşünülen bu durum için ilaç dışında yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmiş olması. Böbrek damarlarındaki sinirleri kateterle yakmak, ya da şah damarlarındaki basınç antenlerini uyaracak pil yerleştirmek bu tedavilerden bazıları... Bu ve benzeri yeni yöntemler, özellikle 3- 4 tansiyon düşürücü ilaç almasına rağmen kan basıncı bir türlü kontrol altına alınamayan dirençli hipertansiyon hastalarını hedef alıyor.
Buna karşılık bazı doktorlar “Dirençli gibi görünen bu hastaların bir kısmı ilaçlarını düzenli almıyor, tansiyonlarının kontrol altında olamamasının sebebi ilaçlara dirençli olmaları değil, doğru dürüst ilaç kullanmamaları” diye uyarıda bulunuyor.
İdrar tahlili gerçeği söylüyor
İnsanların ilaçlarını düzenli alıp almadığını bilmek hiç kolay değil. Hastaların yakından takip edildiği, ilaç kullanımının çeşitli yöntemlerle ölçülmeye çalışıldığı araştırmalarda bile tedaviye tam olarak uyulmadığı biliniyor. Almanya’da Goethe Üniversitesi’nde yapılan ve sonuçları ‘Journal of Hypertension’da 2013 yılında yayınlanan bir araştırma bu konuya ışık tutuyor.
Dirençli demeden önce
Bu araştırmada, dirençli yüksek tansiyonu kontrol altına alınamadığı için, pratisyen hekimlerce üniversite kliniğine yollanan 375 hasta incelendi. Hastaların büyük çoğunluğunun kan basıncı, hipertansiyon kliniğinde ilaç tedavisinde yapılan değişikliklerle kontrol altına alındı. Geriye kalan 76 hastadaki yüksek tansiyon, reçetelerine farklı ilaç yazılmasına rağmen bir türlü düşürülemedi. Doktorlar, dirençli hipertansiyon olduğuna karar verdikleri hastaların verilen ilaçları düzenli alıp almadıklarını araştırmak için idrar tahlili yaptı. Sonuç şaşırtıcıydı. Hastaların yarısından azının ilaçlarını düzenli olarak kullandığı ortaya çıktı.
Kalp krizinde durum nedir?
Kalp krizi geçiren hastalar arasında da ilaçlarını tavsiye edildiği gibi kullanmayanların sayısı az değil. ABD’de bir eczacılık fakültesinde yapılan araştırmada hastaların yarısının ilaçlarını düzenli olarak almadıkları ortaya çıktı.
Kalp krizi nedeniyle tedavi edilen yaklaşık 10 bin kişi üstünde yapılan araştırmada hastaneden çıktıktan sonraki bir ay içinde kaç kişinin verilen reçeteyi eczaneye götürup ilaçlarını aldığı incelendi. Hastaların yarıya yakının ilaçlarını almadığı anlaşıldı. Bu kişilerde tekrar kalp krizi geçirme veya ölüm riskinin, düzenli ilaç alanlara göre üçte bir oranında artmış olduğu saptandı.
Neden ilaç almıyorlar?
İnsanların düzenli ilaç almamalarının birçok nedeni var. Hastalık nedeniyle katlanılan zorluklar zamanla unutuldukça ilaç bırakanlar artıyor. Düzenli aralıklarla doktor görmeyen Hastalar, motivasyonları azaldıkça ilaçları kesiliyor. Yaşlı hastalarda anlama ve hatırlamada güçlüğü varsa yüksek tansiyon tedavisinin ciddi biçimde aksadığı biliniyor.
Koruyucu tedaviye rağbet az
Ortada görünür bir hastalık, ya da sıkıntı yaratan bir sorun yoksa, tedaviye uymayanların sayısı yükseliyor. Ortada hastalık ve şikâyet olmadığı zaman “Hiçbir şikâyetim yok, zaten tansiyonum da her zaman çıkmıyor, ömür boyu ilaç almam gereksiz” diyenleri sık sık duyuyoruz. Ama, yıllarca sessiz sedasız tahribatını sürdüren yüksek tansiyon, kalpte zayıflık, böbrekte yetersizlik, ya da felç yapınca, daha önce ilaç almayan hastalar geç de olsa tedavilerinde daha titiz davranmaya başlıyorlar.
Yan etkiler: İlaçların yan etkileri, ya da hastanın ilaca bağlı olduğunu düşündüğü şikâyetleri bir başka ilaç bırakma nedeni. Halbuki, yapılması gereken şey, doktoru arayıp bu ilaç bana yaramıyor yerine ne alabilirim diye sormak.
Hastalığını bilmek: Hastalığının özelliklerini, ilacın nasıl olup da iyileştirici olduğunu bilen insanların genellikle ilaçlarını düzenli olarak aldıkları biliniyor. Doktoruyla güvenli ve yakın ilişkisi olan hastalar da tedavilerinde daha dikkatli oluyor.
Çok ilaç almak zor
Günde birkaç kere bir avuç ilaç almak zorunda kalan hastalar arasında tedaviye devam etmeyenlerin oranı yüksek. Yüksek tansiyon tedavisinde günde iki veya üç kere, birkaç ilaç yerine bir kere, bir veya iki hap alan insanların tedaviye uyumlarının daha uzun sürdüğü biliniyor. Birçok tansiyon düşürücü hapın içinde iki ilacın birden bulunmasının amacı da, alınan hap sayısını azaltarak tedavinin sürdürülmesini sağlamak. Ama hap sayısını azaltmak da tek başına başarı sağlamıyor. Araştırmalar, insanların uzun süre, bir hap bile olsa düzenli olarak ilaç kullanmadıklarını gösteriyor.
Türkiye ne durumda?
Ülkemizde tansiyon ilacı kullanımının ne düzeyde olduğunu gösteren büyük araştırmalar yok. Ama, birçok doktor durumun Almanya ve Amerika’dan iyi olmadığı görüşünde. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin 2012’de bildirdiği verilere göre, yüksek tansiyonu olan yurttaşlarımızın yarısı hastalığının farkında değil. Farkında olup da ilaç kullananların ancak yarısının kan basıncı kontrol altında. “Tansiyonum bir türlü düşmüyor” diyenlerin acaba kaç tanesi ilaçlarını doktorun söylediği dozda ve düzenli olarak kullanıyor?
Ne yapmalı?
Hastaya derdinin ne olduğunun, iyileşmesi için neyi neden yapması gerektiğinin anlatılması, sorularına cevap verilmesi, düzenli aralıklarla izlenmesi, tedavisine aktif olarak katılması için teşvik edilip desteklenmesi tedavinin gerektiği gibi sürdürülme şansını artırıyor. Ne yazık ki ülkemizde günde neredeyse 100 hasta bakmak zorunda olan doktorun, bırakın bu açıklamaları yapmasını, reçete yazmak için bile zamanı yok.
Hizmetin kalitesi
Sağlık hizmetinde nitelikle nicelik, zaman pastasını paylaşmak için yarışırlar. Nicelik yani belli bir zaman süresinde bakılması gereken hasta sayısı arttıkça, nitelik (verilen hizmetin kalitesi) düşer. Ortaya çıkan ve topluma pahalıya mal olan tedavideki devamlılık sorunun çözümünü sadece doktorlardan beklemek haksızlıktır. Sistemde iyileşme sağlanmadıkça başta yüksek tansiyon olmak üzere birçok kronik hastalığın layığıyla tedavi edilmesi mümkün olmayacaktır.