Damar darlığı deyince akla damar sertliği gelir. Halbuki kalp krizi, inme gibi damar darlığı sonucu ortaya çıkan birçok hastalığın altında başka bir neden yatıyor olabilir. Bunlardan biri, çoğunlukla orta yaştaki kadınları tutan bir hastalıktır
Gülgün Hanım son günlerde sıklaşan baş ağrılarından biriyle uyandı. Kafamı mengenede sıkıştırıyorlar sanki diye düşündü. Kocasına sıkıntısını bildirmek için seslenince, söylemek istediklerini söyleyemediğini fark etti. Berk Bey karısının ağzından çıkan anlamsız sesleri duymuş dehşetle yüzüne bakıyordu. Bu sefer her zamanki baş ağrısı nöbetlerinden farklı, çok ciddi bir şeyler oluyor diye düşünürken telefona sarılıp ambulans çağırdı.
Acil serviste kan basıncı 220/105 mmHg bulundu. Derhal bir serum bağlandı ve damardan verilen bir ilaçla tansiyonu düşürüldü. İlk tedaviden sonra durumunda gözle görülür bir iyiye gidiş oldu. Baş ağrısı azalmıştı. Konuşması tamamiyle düzelmemiş olsa da söyledikleri anlaşılabiliyordu.
Gülgün Hanım’ın şikâyetleri yeni değildi. Birkaç yıldır baş ağrılarından yakınıyordu.
Son 1 yıldır, zaman zaman kulağında çınlama olduğunu, kalp atışlarını duyduğunu söylüyordu. Zaman zaman kol ve bacaklarında uyuşmalar ve karıncalanmalar oluyordu. Önce aile hekimine gitti. Bir sonuca ulaşamayınca sevk edildiği hastanedeki nörologa muayene oldu.
Başının MR resimleri çekildi, kan tahlilleri yapıldı ancak bir anormallik bulunamadı. Sorununun psikolojik olduğu söylenip depresyon için ilaç verildi. İlaç baş ağrısını gidermedi. Üstune üstlük gece kabus görüp uyanmasına ve gün boyu halsizlik çekmesine yol açtı. Altı ay önce tekrar doktora gittiğinde tansiyonu yüksek bulundu ve ilaç tedavisine başlandı. Ama kan basıncı bir türlü tam olarak kontrol altına alınamıyordu.
Halbuki henüz 36 yaşındaydı; kendine iyi bakıyor, yediğine içtiğine dikkat ediyor, haftada birkaç gün yürüyüş yapıyordu. Hiç sigara içmemişti, fazla kilolu sayılmazdı.
Acil servisteki doktor bir yandan şikayetleri ve hikayeyi dinlerken, bir yandan da hastasını radyoloji bölümüne gönderip bilgisayarlı tomografiyle beyninin resimlerini çektirmek istiyordu. Beyne pıhtı atmışsa derhal müdahale etmek gerekirdi. Ama doktor önce beyin kanaması ihtimalini ekarte etmek istiyordu.
Beyin tomografisi normal sonuç verdi. O sırada çağrılmış olan nörolog beyne pıhtı atmış olsa bile ilk saatlerde tomografide görülemeyebileceğini söyledi. Hastaya bir dizi soru sorup şeker hastası olmadığını, sigara ve içki içmediğini, doğum kontrol ilacı almadığını, uyuşturucu bir madde kullanmadığını, ailesinde kalp krizi ve inme geçiren kimse olmadığını, başka bilinen bir hastalığı olmadığını öğrendi.
Nöroloji uzmanı doktor, 36 yaşında bir kadında bu kadar yüksek tansiyon ve inmeye benzer tablonun altında yatan hastalığın ne olduğunu bulmaya çalışıyordu. Beraberindeki asistan doktorlara ve tıp öğrencilerine dönüp, “Bu durum daha yaşlı bir kişide olsa, ilk aklıma gelen damar sertliğine bağlı bir hastalık olurdu, ama genç bir kadında bu ihtimal çok düşük, inme başka birçok nedene bağlı olabilir” dedi. Hastayı baştan aşağıya dikkatle muayene edip kalbini, boyundaki ve karındaki damarları dinledikten sonra Gülgün Hanım’a ultrasonla boyun ve karın damarlarınızın resmini çekeceğiz dedi. Boynun yanındaki şah damarını dinlerken güçlü bir rüzgar esiyormuş gibi bir ses duymuştu. Karında da, daha hafif ama benzer sesler duymuştu.
Kan dolaşımında sorun var! Ultrason sonuçları geldikten sonra nöroloji uzmanı beraberindeki asistan doktorlara ve tıp öğrencilerine dönüp anlatmaya başladı: “Hastamızın böbreklere kan götüren damarlarında darlık var, yüksek tansiyonun sebebi bu. Kan akımı kısıtlandığı için böbrek tüm vücutta tansiyonun düştüğünü zannediyor. Kan basıncı yükselsin diye damarları büzen maddeler salgılıyor. İlaçlarla tansiyon düşürülmeye çalışıldıkça böbrek daha fazla damar büzücü madde salgılıyor.
Genç bir insanda ani başlayan yüksek tansiyon sorunu varsa böbrek damarlarında bir sorun var mı diye incelemek gerekir. Dikkatli bir muayeneden sonra ilk yapılacak test ultrasonla damarların görüntülenmesidir. Bu basit ve zahmetsiz testle böbrek damarlarında darlık var mı, kan akımı azalmış mı sorularına cevap verilir. Eğer damar açık, kan akımı normalse daha pahalı ve zahmetli testleri yapmaya gerek kalmaz. Aksine, hastamızda olduğu gibi test anormallik olduğunu gösterirse daha ileri inceleme için bilgisayarlı tomografiyle ve gerekirse böbrek anjiyografisiyle kesin teşhis konur.
Gelelim beyindeki hadiseye. Gülgün Hanım’da gördüğümüz belirtiler ve şiddetli baş ağrısı çok yüksek olan tansiyonuna bağlı olabilir. Ama şah damarlarını dinlerken duyduğum üfürüm bana işin içinde başka aktörlerin de olduğunu düşündürdü. Boyundaki damarları incelemek için ilk yapılacak test de ultrason görüntülemesidir. Hem hiç bir yan etkisi yoktur, hem de iğneye ilaca gerek olmadan kısa sürede uygulanabilen bir yöntemdir.
Ultrason, Gülgün Hanım’ın beyne kan götüren damarlarında da darlıklar olduğunu, kan akımının normal olmadığını gösterdi. Farklı yerlerdeki damar darlıkları 70 yaşında bir kişide olsa, aklımıza ilk gelen teşhis damar sertliğine bağlı darlıklar olurdu. 36 yaşındaki bir genç kadında vücudun çeşitli yerlerindeki damarları tutan başka bir hastalık olmasın diye derinlemesine araştırmak gerekir. İşe hastayı bir kere daha bilgisayarlı tomografiye göndermekle başlayacağız. Bu defa röntgende görünen bir madde verip beyne ve böbreklere giden damarları daha yakından inceleyeceğiz.”
Damarlar boğum boğum
Tomografide hem şah hem de böbrek damarlarında garip bir görüntü dikkat çekiyordu. Tespih gibi genişleyip daralan bölümler vardı. Bu bulgular Gülgün Hanım’ın yıllardır süren şikayetlerine açıklık getirdi. İnmeye yol açan hastalığının adı FMD (FibroMüsküler Displazi). Daha çok orta boy damarların duvarlarında zayıflamaya yol açan bu hastalıkta darlıklar ve balonlaşmalar birlikte bulunur. En sık böbreklere ve beyne giden atar damarlarda görülür. Ender görülen bu hastalığa orta yaş kadınlarda, erkeklere göre daha sık rastlanır. Çok kolay atlanan bir teşhistir. Çoğu hastada doğru teşhis şikayetler başladıktan yıllar sonra konur.
Belirtiler herkeste farklı FMD kendini farklı belirtilerle gösterir. Bir hastanın şikâyetleri diğerininkine benzemez. Çünkü ortaya çıkan hastalığın özellikleri tutulan damarın hangi organı beslediğine bağlıdır. Böbrek damarları tutulduğunda ortaya kolay baş edilemeyen yüksek tansiyon çıkabilir. Ya da böbrek yetersizliğine bağlı bir tablo görülebilir. Beyne giden damarlar tutulduğunda inmenin yanı sıra baş dönmesi, kulakta uğultu, Gülgün Hanım’da olduğu gibi kalp atımıyla beraber çınlamaya benzer ses duyma şikayetleri belirir. Bağırsaklara giden kan azalırsa yemekten sonra karın ağrısı, zayıflama baş şikayetlerdir. Kalp damarlarının tutulduğu da olur. Bu listeyi uzatabiliriz. Bazen damarlarda sorun olsa da kan akımı engellenmediği için hiçbir şikayet olmayabilir.
Ne yapmalı?
Doktorları Gülgün Hanım’ın tedavisini planlarken hedef böbrek ve beyne kan gitmesini engelleyen darlıkları gidermekti. Bu amaca yönelik seçilebilecek 2 tedavi yöntemi vardı. Ya 2 ayrı ameliyat yapılacak ya da anjiyoplasti denilen yöntemle ameliyatsız balonla genişletme girişiminde bulunulacaktı. Damar sertliğine bağlı darlıkların aksine bu hastalıkta çoğu hastayı stent takmaya gerek olmadan sadece balon şişirmekle tedavi etmek mümkündür. Doktorlar hastayla durumunu ve tedavi seçeneklerini konuşup, böbrek ve şah damarlarını 2 ayrı seansta balon anjiyoplastiyle tedavi etmeye karar verdiler. Tedaviden sonra yüksek tansiyon düştü, tek bir ilaç kontrol için yeterli oldu. Baş ağrıları, kulak çınlamaları ve diğer şikayetleri kayboldu.