Bireyin sağlıklı bir şekilde gelişmesinin temeli henüz anne karnındayken başlamaktadır. Anne karnındaki bir bebek, annenin duygusal sisteminin bir parçası olarak da büyümektedir. Yani bebek, annenin yemek içme alışkanlıklarından, fizisel hareketlerinden etkilendiği kadar onun ruhsal çalkantılarından, mutluluğundan, heyecanından da etkilenmektedir. Dolayısıyla anne adayının gebelik boyunca yaşadığı ruhsal durumlardan bebeğin de psikolojisi etkilenmektedir.
Stres, gebelik üzerinde hangi etkilere yol açar?
Gebelik, her kadın için biraz fedakarlık yapması gereken süreçleri barındırmaktadır. Anne adayının bu dönemde gebeliğe bağlı ya da gebelikten bağımsız problemlerden dolayı; sıkıntı, stres, üzüntü, ağlama nöbetleri, duygu durumunda değişiklik yaşaması, aşırı kızgınlık ve öfke gibi durumlarla karşılaşması gebelik gidişatını etkileyebilir. Anne adayının bu sebeplere bağlı olarak strese girmesi, karnındaki bebeği de etkilenebilmektedir. Çünkü annenin stres yaşaması halinde, vücuttaki stres hormonları olan kortizol ve adrenalin de artmaktadır. Artan stres hormonları kan yoluyla bebeğe de geçebilmektedir.
Gebelik döneminde anne adayının yaşayacağı ağır stres durumu, travma olarak
Boş gebelik tıp literatüründe blighted ovum, anembriyonik gebelik vey anembriyonik gestasyon olarak ifade edilir. Boş gebelik, gebelik kesesinin rahim içerisinde yerleşememesi, rahim içinde embriyonun olmadan gelişmesidir. Boş gebelik nedeniyle gerçekleşen düşük vakaları incelendiğinde bu durumun nedeninin kromozom anormallikleri olduğu saptanmıştır.
Buradaki kromozomsal anormallikten kastedilen döllenmiş yumurtanın ya da spermlerin genetik olarak bozuk olması ve bunun sonucunda da boş gebelik yaşanmasıdır. Boş gebeliğin tanısı, embriyonun ve kalp atımlarının görülmesi gereken haftalarda gebelik kesesinin boş görüntülenmesi neticesinde tanısı konulmaktadır.
Boş gebelik ile normal gebeliğin ayırt edilmesindeki en önemli faktör gebelik kesesinin içerisinde bulunan ve yol kesesi adı verilen yapının görülmemesidir. Boş gebeliklerde bu yol kesesi adı verilen yapılar görülememektedir. Aynı zamanda kesenin ultrasonografik inceleme sonucunda da görüntülenmesi ile kadının boş gebelik yaşayıp yaşamadığı anlaşılabilmektedir. Teorik olarak anne adayının son adet siklusunun üzerinden yaklaşık 5 hafta geçmesi durumunda yapılacak olan transvajinal ultrasonografi yöntemi ile fetüs kolaylıkla
Menopoz nedir ve ne zaman başlar?
Kadınların hayatındaki en önemli dönemlerden biri olan menopoz, kısaca 40-45 yaşından 55 yaşına kadar adet dönemlerinin düzensizleşmesi ve sonrasında adet görmenin tümüyle kesilmesi anlamına gelir. Bu dönem, kadının yumurtalıklarının işlevini yitirmeye başlaması anlamına gelmektedir.
Yumurtalıklar işlevlerini yitirmeye başlaması sonrasında, bazı hormonların salgılanma seviyeleri düşer ve adet kanamaları düzensizleşir. Genellikle 40 yaşından sonra başlayan menopoz, 35 yaş öncesinde de başlayabilir. 35 yaş öncesi menopoza erken menopoz adı verilir. Bir kadın adet düzensizleşmesini takiben yaklaşık 12 ay kadar süre boyunca adet kanaması görmüyor ise menopoza girdiği kabul edilir.
Menopoz sonrası değişimlerin nedenleri nelerdir?
Menopoz dönemine girildikten sonra kadın birçok fiziksel ve psikolojik değişim yaşar. Vücutta ortaya çıkan fizyolojik olaylar ve hormon seviyelerinde önemli boyutlarda değişimler meydana gelir. Yumurtalıklarının işlevlerinin azalması sonucu hormon düzeyleri azalır.
Özellikle östrojen ve onun ardından testesteron ile progesteron gibi hormonların menopoz dönemine girdikten sonra salgılanma seviyelerinin azalması
Kordon sarkması, bebeğin göbek kordonunun doğum esnasında vajinanın içine doğru sarkmasıdır. Kordon sarkması durumu anne adayının doğum esnasında karşılaşabileceği en acil durumlardan biridir. Amniyon zarı açıldığı zaman ve su geldiği sırada bebek daha doğum kanalına girmeden, göbek kordonu rahim ağzından geçerek vajinaya doğru kayar. Kordonun sarkmasından sonra bebek de doğum kanalına girince kordon sıkışması söz konusu olur. Bu durumda da bebeğin hayatı tehlikeye girebilir. Doğum esnasında kordon sarkması oldukça nadir karşılaşılan bir durumdur. Gebelik yaşayan anne adaylarının yüzde 1’inde görülen birinde kordon sarkması görülür.
Kordon sarkmasına neden olabilecek risk faktörleri nelerdir?
Kordon sarkması en yaygın olarak bebeğin doğum esnasındaki geliş pozisyonu sebebiyle görülür. Örneğin; bebeğin doğum kanalına ters girmesi kordon sarkmasının en önemli nedenleri arasındadır. Erken doğumlarda ya da bebeğin normalden daha küçük olduğu durumlarda, kordon sarkması görülebilmektedir. Kordonun normalden uzun olması veya amniyon sıvısının çok fazla olması, kordon sarkmasına neden olabilecek risk faktörleri arasındadır.
Çeşitli durumlarda doğum aşamasında su kesesinin doktor
Yumurtalıklarda birçok iyi huylu kistin oluşmasıyla meydana gelen hastalığa polikistik over sendromu denmektedir. Yumurtalıklarda oluşan ve tıp literatüründe kist olarak adlandırılan bu organizmalar yumurtalıkların çevresine yerleşmiş çok sayıda yumurta hücresidir.
Polikistik over sendromu daha çok 35 yaş altındaki kadınlar için risk oluşturmaktadır. Polikistik over sendromu beyindeki hipofiz bezinden salgılanan FSH ve LH hormonlarının anormal şekilde üretilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sendromu yaşayan kadınlarda kadınlarda düzenli yumurtlama gerçekleşmemektedir. Bu durumda kadınlar gebe kalamama gibi ciddi problemlerle de karşı karşıyadırlar.
Polikistik over sendromu ameliyatına geçmeden önce
Polikistik over sendromu hastalığını yaşayan kadınlar için öncelikle kilo sorunu söz konusu ise fazla kiloların verilmesi istenir. Fazla kiloların verilmesinin yanı sıra kadının yaşam tarzında da değişikliğe gitmesi önerilir. Örneğin kadının zararlı alışkanlıklarını bırakması istenir. Sigara içmemesi ve alkol tüketmemesi önerilir.
Polikistik over sendromu tedavisinde kilo kontrolü en önemli faktördür. Polikistik over sendromu olan kadınlarda dengeli beslenme çok önemlidir ve yaşam tarzı haline
Gebelik aşısı
Tüp bebek tedavileri başarı oranı en yüksek yardımcı üreme yöntemidir. Ancak başarı oranı yüzde yüz olmadığı için tedaviden istenen sonucu almak mümkün olmayabilir. Başarısızlığa yol açan sebepler arasında; yumurta ve sperm gelişimindeki problemler, düşük kaliteli embriyonun kullanılmasına bağlı olarak embriyonun ana rahmine tutunamaması, genetiksel bozukluklar, rahim yapısındaki bozukluk veya rahimde meydana gelen enfeksiyonlar tüp bebeğin başarısızlık nedenlerindendir.
Bu durum karşısında birçok çift üzüntü ve stres yaşamaktadırlar. Tüm bu sebeplerden ötürü başarısızlıkla neticelenen tüp bebek tedavilerinde embriyonun rahme daha kolay yerleşmesi için rahmin iyileştirilmesi amacı ile gebelik aşısı adı verilen teknik kullanılmaktadır. Gebelik aşısı tıp literatürüne 2006 yılında girmiştir. Tüp bebek tedavisinde kullanılan bu teknik ile başarısız tüp bebek denemesi yaşayan çiftlerin gebelik şansları arttırılmak istenmiştir.
Gebelik aşısı iyi kalitede embriyo seçilmesine rağmen gebelik sağlanamayan durumlarda, tedavi esnasında rahim içi zarının kalınlığının yeterince arttırılmadığı durumlarda kullanılmaktadır. Gebelik aşısının kullanılmasının temel prensibi rahim içi
Ergenlik dönemi, kadınların fizyolojik ve biyolojik olarak değişime girdiği bir süreçtir. Bu dönemdeki genç kızlarda hormonal değişimler yaşanır. Bu değişimler beyin, yumurtalıklar ve rahimde yaşanmaktadır. Beyindeki hipofiz bölgesinden salgılanan FSH ve LH hormonları yumurtalıkları harekete geçirerek yumurtalıkları uyarmaya başlar. Östrojen ve progesteron hormonlarının rahim iç tabakasını etkilemesi ile adet görülür.
Diğer bir deyişler; kadın her ay bir adet yumurta üretir. Yumurta, sperm hücresiyle buluşma ve gebelik ihtimaline karşı rahmi hazırlar. Bu yumurta, sperm hücresi ile buluşmaz ise hazırlanmış bu ortam adet kanaması ile birlikte dökülür ve vücut yeni bir yumurtlama sürecine hazırlanmaya başlar. Yumurtalıklarda yumurta üretimi başlamasıyla birlikte vücutta östrojen ve progesteron hormonları da aktif hale gelir.
Beyin, yumurtalıklar ve rahim arasındaki uyumda yani hormon akışının doğal dengesinde yaşanabilecek bir sorun hormon bozukluklarına neden olur. Hormon bozukluklarının yaşanmasında birçok etken bulunmaktadır. Bu faktörlerin başında; genetik ve yumurta kistleri gelmektedir.
Kadınlarda en sık görülen hormon bozuklukları
Kadınlarda en sık görülen hormon
Evli ya da bekar her kadın 6 ayda veya yılda bir kez kadın doğum uzmanına giderek jinekolojik muayene yaptırması oldukça önemlidir. Jinekolojik muayene olası hastalıkların önlenmesi için erken tanı ve tedavisinde çok önemlidir. Birçok kadın jinekolojik muayeneye gitmekten çekinebilir.
Ancak senelik muayeneler ile kadının vajinal hastalıkları veya hayatını riske edecek hastalıkların erken tanısı ile ortaya çıkabilecek olumsuz durumların önüne geçilebilir. Örneğin genital bölgede meydana gelen küçük bir yara, önemsenmeyebilir. Ancak bu yara bir süre sonra enfeksiyona dönüşüp daha ciddi sorunlara yol açabilir, ya da oluşan yara ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir.
Aynı şekilde genital bölgede kadının önemsemediği kaşıntıların sebebi kanser dokusu da olabilir. Tüm bu durumlardan sakınılması için kadının jinekolojik muayeneden çekinmemesi ve düzenli olarak doktora giderek muayenesini yaptırması gerekmektedir. Daha önce jinekolojik muayeneye hiç gitmemiş kadınlar, ilk muayenede çekinebilir. Muayene, oldukça kısa sürede tamamlanmaktadır.
Ağrılı ya da acılı bir işlem değildir. Bu sebeple de kadınların jinekolojik muayeneye gitmekten korkmaması ve düzenli olarak