HOSTESLERiN 'TÜRK TOTO' OYUNU

27 Kasım 2010





İspanya uçuşunda belki de ilk kez dergiye, kitaba gömülmek yerinde gözler fıldır fıldır, uçakta olan biteni ajanladım. Dört saatlik bir uçuştan sit-com’luk notlar

Yurt dışı uçuşlarında sizi kapıda “Aman da hoş geldiniz”lerle ağırlayan hostların, hosteslerin gözünün içine dikkatlice bakın. O gülümsemeler, hoş geldiniz filan yalan. Asıl dertleri, ‘kim yabancı/kim Türk?’ totosunu kazanmak. Uçuş boyunca servis, hizmet tıkır tıkır gitse de iş iletişime geçince bir nevi türbülansa girip, 'Lost in Translation' durumu yaşanıyor. Hostes sürekli içinden “Türk mü değil mi, Türk mü değil mi?” diye sayıklarken şansını deniyor. Yarı yarıya şansı varken, tutturamayıp yabancı birine “İçecek ne alırdınız?” derken bize “Sir” ile başlayan cümleler kurabiliyor. Uzun bir süre hostesleri bozmamak uğruna İngilizce sorularına kibarca yine İngilizce cevap vermişliğim var. Sırf, ayıp olmasın, “Tüh yine tutturamadık” diye kahrolmasınlar diye. Baktım, her yanımdan geçişinde yine İngilizce konuşmam gerekecek ve önümüzde uzun bir yol var, ondan da cayıyorum. Çözümü, hosteslerden hızlı davranıp, Türkçe bir sözle diyaloğu açmakta buldum!

‘Yan koltuk’ hikayeleri

Yazının Devamı

TÜRKLERİN BARCELONA ÇIKARMASI

23 Kasım 2010

Bir şehre hazırlık aşaması bana göre sıkıcı ve gereksiz. Görmeye şartlanmak, programlanma hali, sorumluk hissi insanı o kadar kör ediyor ki yanından geçen, önünde durduğun güzelliği ıskalıyorsun. Bu arada ‘Las Ramblas’ üzerinde yürürken kulağınıza çalan her dört laftan biri garanti Türkçe
Her turistik şehirde yüz yüze geldiğimiz “Herkes Türk” / “Türkler her yerde” serzenişi, Barcelona’da tavan yaptı. Meşhur cadde ‘Las Ramblas’ üzerinde yürürken kulağınıza çalan her dört laftan biri garanti Türkçe. Üstelik yabancı bir ülkede olmanın rahatlığıyla avaz avaz, gayet laubali, gayet küfürlü diyaloglar dört dönüyor. Taksim Meydanı ortasında karınıza seks hayatınıza dair övgüler yağdırmıyorsanız burada da yapmayın. Otelin kahvaltı salonunda Ali Sunal ve Gökçe Bahadır çiftiyle burun buruna gelince, nedense pek şaşırmıyorum. Sokakta adım başı Türk’e çarparken bir Türk grubuna daha denk geliyorum ki tatlı tesadüfler zinciri başlamış oluyor. İstanbul’dan Reina/ Suada ve Hardal/Up Lounge’ın barmenleri Uğur ve Turgay kalkmış, tekila markası El Jimador’un Avrupa Barmen Şampiyonası final gecesi için Barcelona’ya gelmişler.
Gece için heyecan had safhada, ikili eksik malzemelerini toplama

Yazının Devamı

MEYHANE ŞARKILARINA KiM EL ATACAK?

16 Kasım 2010

Yıllardır aynı şarkılar, aynı nağmeler eşliğinde rakıları devirmekten, nağmeli nağmeli kıvırmaktan fenalık gelmedi mi? Bol detoneli, zilli tefli gecelerde dön dolaş sıkmadı mı?

Bu kaçıncı meyhane gecesi sayısını unuttum! Mekan değişse de, kadroda ufak oyuncu değişikliklerine gidilse de arada bir meyhane havası koklamak, rakısından yudumlamak gibisi yok. Tuhaf, rahatlatıcı bir havası var. Bin bir psikolog seansına bedel. Hem efkar dağıtıp derdini kusabiliyorsun, hem de saniye geçmeden kalkıp çakkıdı çakkıdı oynayabiliyorsun. Bir nevi Seda Sayan kadınları sendromu olarak da açıklanabilir. Fakat arka fonda hep aynı şarkılar, hemen hemen aynı sırada. Ara sıcak niyetine ‘Lale Devri’, ardından ‘Beyoğlu’nda gezersin, gözlerini süzersin’ hoop ‘Ararım, sorarım, ararım seni her yerde’ ve şimdi salına salına ‘Sevişmek ah ne hoştur yıldızların altında’ derken uzata uzata ‘Şimdi uzaklardasın’larla devam eder gece. Her gidişimde daha da şişiyorum.
Yine darbuka gelmiş kafamda patlıyor, klarnet bir kulağımdan girip diğerinden çıktı çıkacak. Paraları bayılmadan bu işkenceden kurtuluş yok. “Madem bayıldık, hakkını alalım” diye diye başlıyoruz istekleri sıralamaya. ‘Çal kemancı, başımın

Yazının Devamı

BiR PARTi TEMASI OLARAK ATATÜRK

13 Kasım 2010

Cumhuriyet bayramı, 10 Kasım derken önce Topaz’da Atatürk’ün sevdiği yemekler yendi, ardından Ghetto’da Atatürk’ün sevdiği şarkılar dinlendi. Sırada ne var? Nahide’de Atatürk’ün sevdiği şovlar mı yoksa kostüm partisi mi?

Gündemde ne varsa, günün manşeti neyse eğmeden, yontmadan, bodoslama tarzında ‘tema’ adı altında restoranın, gece kulübünün içine sokmak artık farz oldu. Cadılar Bayramı, Sevgililer Günü gibi popüler kültürün kaymağı bayram seyranlara özel partileri, içkileri, kutlamaları anladık da ‘yeme-içme teması olarak: Atatürk’ hem teori de hem pratik de tuhaf kaçıyor. Kulağa kar suyu kaçıran ilk hareket Topaz’dan gelmişti. Şef Tevfik Alparslan, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle özel mönü hazırlamış, Topaz da özel mönüyü içinden ‘Atatürk’ geçen bir ibareyle duyurmuştu.

“Ben daha Atatürkçüyüm”Onur Baştürk cuma günki yazısında benzer bir deneyimi 10 Kasım nedeniyle Galata’daki Kiva’da yaşadığını aktardı. Hafta içerisinde mail kutusuna düşen davetiyeyse yorumsuz: Muazzez Abacı’nın sesinden Ghetto’da Atatürk’ün en sevdiği şarkılar. Ghetto... 10 Kasım... Muazzez Abacı... Atatürk şarkıları... Kelimeleri henüz kafamda bir araya getirememişken merakıma yenik düştüm. 10 Kasım gecesi

Yazının Devamı

HANGi SEMTTE NELER KONUŞULUYOR?

9 Kasım 2010

Yan masadaki diyaloglara şahit olmak için kulağınızın delik olmasına gerek yok. Restoranlardaki sıkışık masa düzeni sonucu zaten kucak kucağa bir durum hakim. Üzerine yüksek sesle konuşma merakını ekleyin. Sonuç: Yan masadan al haberi

Cihangir Kahve’de sakin bir pazar akşamı. Niyet gürültü patırtıdan uzak, iki kadeh içki eşliğinde kendini duyurmak için yırtınmadan sohbet etmek. Yan masanın bitmek bilmeyen yüksek oktavlı ‘Türk sineması’ tartışması rakıyı boğazıma dizince “Artık, yeter” diyorum. Sağınızdan yükselen konulardan rahatsız olmamak için semt semt masa gündemini öğrenmekte fayda var. Semtler arası kısa bir yan masa turu:



Cihangir’de ‘artist haller’

Yazının Devamı

O KULÜP SENiN, BU KULÜP BENiM

2 Kasım 2010

Bu cuma şehrin parti insanları farklı bir partileme seansı yaşayacak. İthal festival, ‘Club to Club’ üç kulüp arasında tek bileklikle köprü kurdu

Didişmeleri, hır gürleri bir yana bırakalım, kardeş kardeş eğlenmemize bakalım. İstanbul’da ilk kez bu hafta gerçekleşecek ‘Club to Club’ böyle buyuruyor. ‘Kardeş şehir, kardeş kulüp’ lafı dilinde, tüm Avrupa’yı dolaşan kült festival sadece kulüpler değil, şehirler arası da sanatsal bir bağ kuruyor. 10 yıldır Torino ve Milano’da gerçekleşen ‘Club to Club’un hoşluğu, festivale her yıl üçüncü bir kardeş şehrin dahil olmasında. Berlin, Rotterdam, Brüksel derken bu senenin kardeş şehri İstanbul seçilmiş. Festival uğradığı şehirlerdeyse, farklı kulüplerde aynı anda tek bir parti vererek kulüpler arası kardeşlik kuruyor. Peki cuma gecesi neler olacak? Aynı anda Ghetto’da Shed, Scuba ve Factory Floor gibi Avrupa’nın cool DJ’leri sahne alırken, Marcel Dettman 11:11’i, Gomma Nights Mini Müzikhol’ü coşturacak. Gece, “Önce nereye gitsek?”, “Hangi kulüp şimdi daha iyidir?” gibi sorulara gebe. Programınızı iyi yapın, güzel organize olun. Kulüpler arası koşturmak için altınızda rahat bir ayakkabı, ‘Hangi kulüp en iyi havada?’dan haberdar olmak

Yazının Devamı

SERENAY’IN SiLiKONU VE BiR BAŞKA CiHANGiR

30 Ekim 2010

19’luk Serenay Sarkaya’nın silikonları milletin yemeğini boğazına dizedursun, filmi görücüye çıkanlar Cihangir mekanlarındaki yerini almış durumda. Yeni akım ‘restro-galeri’ye dikkat. Her an yemeğinizden sanat, DJ kabininden tasarımcı çıkabilir

Önce Symrna. Güven Kıraç ve 'Kavşak' ekibi toplanmış dedikodulu yemekteler. Cihangir’in garip kurallarından biri de şu: Yeni bir dizin ya da filmin çıkmışsa önce Beyaz ve Okan’a çıkıyorsun. Gazete dergi röportajlarını da aradan çıkardıktan sonra manzarası geniş bir Cihangir mekanına kurulup görmeye-görülmeye başlıyorsun. Cihangir mahallelerinde sosyalleşme de yeni film-dizi tanıtımının önemli bir parçası. Dizi yayından kaldırıldığı gibi sen de evin yolunu tutup mümkün mertebe ev davetlerinde takılıp kulis oyunlarına başlıyorsun. Bu da bir başka Cihangir hikayesi.
Sırada White Mill var. Barın arkasına birtakım blogger’lar geçmiş, Jameson kokteylleri hazırlıyor. Yağmur dinince, trafik rahatlayınca 23.00 sularında White Mill de hareketleniyor. Taze çift Tolgahan Sayışman ve Serenay Sarıkaya setten arkadaşlarıyla geliyor. Cicim ayları sendromuna tutulmuşlar. Dip dibe, dudak dudağa, mıç mıç bir akşam yemeği yiyorlar. Serenay’ın yanından

Yazının Devamı

SON ZAMANLARDA

26 Ekim 2010

Sokakta değişen bir şey var mı? Her şey aynı, herkes sabit gibi dursa da kalkan sınırlar, çoğalan ‘pop-up’ hareketler ve gece hayatındaki kolonileşme keskin değişikliğin habercisi

HOOP POP-UP BARA DEVRi GELiYOR

‘Pop-up’ kültürü yakında AVM’lerden gecelere sıçrayacak. Mağazalar çabuk benimsendi, sıra barlara geldi. ‘Pop-up’ mağaza fikri basit ve pratik: Geçici bir mekanda, geçici bir süre için belli bir konsept altında mağaza açıyorsun. Ölü bir sokağı, muhiti canlandırmak için nefis bir formül. Galata’dan transfer pop-up mağazalar küllerinden dirilmeye çalışan kar beyazı bir Akmerkez için aranan taze kandı mesela. Topuklu Akmerkez kadınları, Galata’nın Arnavut kaldırımlı dar sokaklarına giremeyince çare ‘Galata ruhu’nu Akmerkez’e taşımakta bulundu. FashionAir bölüm 1&2 derken, genç tasarımcıların Akmerkez çıkarması bu ay ‘Fashion Up: Western Country’ mağazasıyla devam ediyor. ‘Pop-up’ alışveriş ruhunu bilirkişilere devredelim, şimdi konuşulan geleceğin ‘pop-up’ barları. Beklenmedik zamanda, “pop” diye önüne çıkan, bir daha uğradığınızda yerinde olup olmayacağı meçhul barlar pek yakında şehri istila edecek. Galata’dan yükselen zehir ekip, enerjilerini tokuşturmuş ‘pop-up’

Yazının Devamı