Sokakta değişen bir şey var mı? Her şey aynı, herkes sabit gibi dursa da kalkan sınırlar, çoğalan ‘pop-up’ hareketler ve gece hayatındaki kolonileşme keskin değişikliğin habercisi
HOOP POP-UP BARA DEVRi GELiYOR
‘Pop-up’ kültürü yakında AVM’lerden gecelere sıçrayacak. Mağazalar çabuk benimsendi, sıra barlara geldi. ‘Pop-up’ mağaza fikri basit ve pratik: Geçici bir mekanda, geçici bir süre için belli bir konsept altında mağaza açıyorsun. Ölü bir sokağı, muhiti canlandırmak için nefis bir formül. Galata’dan transfer pop-up mağazalar küllerinden dirilmeye çalışan kar beyazı bir Akmerkez için aranan taze kandı mesela. Topuklu Akmerkez kadınları, Galata’nın Arnavut kaldırımlı dar sokaklarına giremeyince çare ‘Galata ruhu’nu Akmerkez’e taşımakta bulundu. FashionAir bölüm 1&2 derken, genç tasarımcıların Akmerkez çıkarması bu ay ‘Fashion Up: Western Country’ mağazasıyla devam ediyor. ‘Pop-up’ alışveriş ruhunu bilirkişilere devredelim, şimdi konuşulan geleceğin ‘pop-up’ barları. Beklenmedik zamanda, “pop” diye önüne çıkan, bir daha uğradığınızda yerinde olup olmayacağı meçhul barlar pek yakında şehri istila edecek. Galata’dan yükselen zehir ekip, enerjilerini tokuşturmuş ‘pop-up’ barları hayata geçirmeye çalışıyor. Her bar, bir aylığına belli bir konseptte açılacak. Tam tadı damağımızda kalmışken, hop öteki pop-bar’a. Gece hayatına taze nefes için tek engel, geçici ruhsat sorununu çözmek. Gecede radikal devrim yakın. Ha gayret...
KOLONi HALiNDE PARTiLEMEK
Gece ordu gibi, koloni halinde gezmek artık ayıp değil. Aksine dörtlü, altılı gruplar halinde gezmek imaj kuvvetlendirici bir durum. Koloni üyelerini birbirine bağlayan yıllanmış arkadaşlık filan değil. İşiniz, gücünüz, soysal duruşunuz önemli. Sahaya çıkan ideal altılı şöyle: Fotoğrafçı, model, stilist, mimar, gazeteci/yazar ve en güzelinden bir parti kızı/adamı. Yani koloni içinde tamamlayıcı bir işe sahip olmak lazım. Aralarında bir avukat, bir bankacı olmaması tesadüf olabilir mi? Pek değil. Al gülüm, ver gülüm hesabı, iş hayatında olduğu gibi sosyal düzende de ‘kazan/kazan’ teorisi hakim. Fotoğrafçı iş alsın, modeli dahil etsin, gazeteci köşesinde yazsın, parti insanı da davetine katılıp ‘malzeme’ versin. Durum bu.
“GiRiLMEZ KARDEŞiM!”
“2010 İstanbul Kültür Başkenti” başlığı altında kotarılmış, kıyıda köşede kalmış, şahane işler olabiliyor. Avrupa Kültür Derneği’nden yayınlanan Pablo Martines Marinez Muniz’in ‘Girilmez/Enterance Forbidden’ kitabı da bunlardan biri. Muniz, ‘Girilmez’de kentin kimi sınırlarının tanımlanması üzerinden İstanbul’u betimlemiş. Şehrin eski surları savunma amaçlı sınırları, dini binalar ve konsolosluklar toplumsal sınırları, lüks hastaneler ve siteler ekonomik sınırları basit ve yalın fotoğraflar eşliğinde çiziyor.
Muniz’in ‘sınırları’nı, şehir hayatının ‘girilmez’lerini, ‘sınırlarını’ düşünüyorum. Sosyalleşirken, partilerken ya da sevişirken, yeni ‘sınırlarımız’ neler? Şayet, kaldıysa. Genel bir bakış atalım. Jenerasyon sınırları çoktan tedavülden kalktı. Dilediğin yaştan seç beğen al. Courtney Cox’un “Cougar Town”u, Catherina Zeta Jones’un, Michelle Pfeiffer’in ‘cougar’ temalı filmleriyle tescillenmiş 40 yaş üstü kadınların 20’lı çıtırlarla ilişkileri hem yaşta hem başta sınırsız ilişkilerin en büyük kanıtı. Özel hayat sınırlarıysa Facebook arkadaş sayısı, günlük tweet’leme oranı kadar geniş. Gece hayatında ise VIP loca merakı gittikçe yosun tutuyor. Ayaküstü laflarken, görme/görülme hizasında eğlenmek eğlencelerin en güzeli.
Otto ve şimdi Bird bu durumun kanıtı. Muniz’in savunduğu felsefenin aksine, şehir hayatında girilmez levhalarından yoksun, sınırsız, herkesin her şeye, her yere hatta herkese rahatça ulaştığı, dokunduğu bir düzen hakim.