Haber spikerlerine iyi bakın. Bugünlerde dehşet içindeler. Sıra domuz gribi haberlerine geldiğinde yüzlerinin şekli atıyor. İfadeler mahzunlaşıyor, birkaç saniye önce pespembe olan, hafif de olsa tebessüm edebilen o suratlar taş kesiliyor. Titreyen sesleriyle sayın seyirciler derken yaşadıkları keder şıp diye okunuyor.
Geçen pazar akşam haberlerinde kanal kanal gezdim. Gündemin tahtında yine domuz gribi vardı. “Kabus devam ediyor. Domuz gribinden ölenlere bugün iki kişi daha eklendi. Sağlık Bakanlığı, hayatlarını kaybedenlerin kimliklerini ve hangi şehirlerde yaşadıklarını yine açıklamadı.”
Can aynı can değil mi?
Üç aşağı beş yukarı söylenenler işte böyle. Ama o nasıl söylemek öyle..! Sanki memleket karpuz gibi ikiye ayrılmış, iki değil de iki bin kişi yaşamını yitirmiş. Elbette ki giden her canın acısı çok büyük, telafisi imkansız. Fakat biraz sonra anlatacaklarımın izahı nasıl mümkün..? Can aynı can değil mi? İşte can alıcı bu noktanın ayrıntıları...
Domuz gribi haberlerini sunarken dehşete kapılan, öcü görmüş gibi olup ödü kopan o spikerler, bültenlerin sonlarına doğru trafik kazalarına sıra geldiğinde ise dehşete düşürüyor.
“Yurt genelinde bugün meydana gelen trafik kazalarında 15 kişi can verdi. İzmir’de bir minibüs, iki otomobile çarptı. Yedi kişi öldü, 14 de yaralı var.”
Daha 1015 dakika önce bembeyaz o yüzler, kaza haberlerinde hiç renk vermiyor. Yollarda oluk oluk akan kan artık öyle sıradan ki, bırakın korkutmayı, etkilemeye bile yetmiyor.
Kızmasınlar ama onlara bak, itinayla pireyi deve, deveyi pire nasıl yapabildiğimizi gör. Bir yanda orantısız korku, diğer yanda akıl almaz vurdumduymazlık.
Bitmedi, devam edelim... Sağlık Bakanlığı’nın felaket senaryosuna göre en çok 5 bin 300 kişinin öleceği, aşıyla bu kayıpların 400’e inmesinin beklendiği, önümüzdeki yıldan itibaren de bağışıklık kazanılmasıyla ölümlerin yok olup gideceği domuz gribi uykuları kaçırırken...
Her yıl ortalama beş bin kişinin kurban gittiği, 45 dakikada bir hayat söndüren trafik kazaları ise sanki olağan!
Veya...
Virüse karşı Temel Reis gibi sapasağlam olabilmek için sebzemeyveye hücum eden, nar suyuna kurtarıcı gibi sarılan, bir anda hijyen müptelası kesilenler, iş hastalığa gelince tatlı olan canlarının kıymetini direksiyon başına geçtiklerinde neden bilmiyor?
Ya da...
Domuz gribi olmasın diye hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayan vatandaşın hayatı, yollarda değersiz mi? Nerede o hassasiyet?
Ortada iki vaka, arada uçurum olan iki farklı tepki var. Nasıl iş, ben akıl sır erdiremiyorum. İzah edebilen varsa, lütfen yardım etsin!
Gerdanlığın son incisi eksik
İzmir’in orta yerinde bir gerdanlıktaki inciler gibi peş peşe dizilmiş üç tarihi kamu fabrikasının öyküsü bu...
Önce iyilerden başlayalım. Hafızanızı şöyle bir yoklayın. Havagazı Fabrikası diye bir yer vardı. Tam 150 yaşında. Şimdiki gibi değildi daha birkaç yıl öncesine kadar, dökülüyordu. Zaten pek farkında da değildik. Her gün önünden geçerken dikkatimizi bile çekmiyordu. O devasa baca ve binalar kaderine terk edilmiş, yıkılmaya yüz tutuyordu. Belki de bakılası yanı olmadığı için görmüyorduk. Olur da gözümüze ilişirse kahroluyorduk.
OKUR HATTI
Yağmurlarla birlikte kesintiler de başladı
Seferihisar Orhanlı’da oturuyorum. Yağışlı ve rüzgarlı günlerin başlamasıyla birlikte elektrik kesintileri de başladı. Bazen günde 7-8 kez kesinti meydana geliyor. TEDAŞ’ı arıyoruz, her defasında arıza olduğunu söylüyorlar. Ancak bu soruna son verecek kalıcı çözüm ise nedense bulunmuyor. Öyle görünüyor ki bu kışı da karanlıkta geçireceğiz. Yetkililerden bu konuda açıklama bekliyoruz. Bizi elektriksizliğe mahkum bırakmasınlar. Şefik Özcan
Kaldırım işgali tehlike yaratıyor
İzmir’de kaldırım işgallerinin en çok görüldüğü yerlerden biri de İkiçeşmelik. Buradaki spotçular, yaya yollarını baştan sona işgal ediyor. Kaldırımlara yerleştirilen ev aletleri ve mobilyalar, geçişi zorlaştırıyor. Bazı bölümlerde adım atacak yer bulmak imkansız. Çaresiz, vızır vızır geçen araçların arasında yürümek zorunda kalıyoruz. Hayati tehlike yaratan bu duruma göz yumulmasın. İşgale son verilsin, gereken uyarılar da bir an önce yapılsın. Yücel Coşan
Yaya yolları otopark olarak kullanılıyor
Alsancak’ta 1388, 1389, 1390 ve 1391 sokaklar, Konak Belediyesi tarafından bir süre önce yenilendi. Vatandaşın rahat yürüyeceği yaya yolları hazırlandı. Ancak kaldırımlar yayalara değil araç sürücülerine yaradı. Çünkü tamamı otopark olarak kullanılıyor. Adım atacak yer kalmadığı gibi, döşenen kilit taşlar da art arda sıralanan otomobiller yüzünden zarar görüyor. Engel olunması ve otopark sorununa çözüm bulunması için yaptığımız tüm başvurular da yanıtsız... Ferit Salim