Hava kirliliğinin insan ömrünü tüketen nasıl bir dert olduğunu Ödemiş’in bu hali anlatmaya yetiyor. 73 bin nüfuslu ilçe merkezinde bir ayda hava kirliliğine bağlı solunum yolu rahatsızlıklarına yakalananların sayısı 21 binin üzerinde...“MERKEZİ ısınmada doğalgaz zorunlu olsun, artık zehir solumayalım” dedim.
“İnsan hayatından, sağlıktan daha değerli ne var ki” diye sordum.
İzmir’in sağlıklı bir kent iddiasıyla EXPO 2020’yi istediğini de hatırlattım.
Arayan arayana...
İsli dumanın insanların üzerine çöktüğü, ciğerlerin katranla dolduğu İzmir’i bu ayıptan artık kurtarmak gerektiğini bir kez daha anladım.
İzmirli çok dertli, sağlığını kaybediyor!
Göz gözü görmez yapan bu kirli havayı dağıtmak için görev önce devlete düşüyor.
Çünkü...
İzmir’de zehir saçan bacaların önemli bölümü kamu kurumlarına ait.
Hala pek çok devlet kuruluşunda ısınmak için havayı solunmaz yapan yakıtlar kullanılıyor.
Halk sağlığını korumakla yükümlü kamu, ne yazık ki İzmir’de bu konuda sınıfta kalıyor.
Çocukları aydınlık yarınlara hazırlayan devlet okullarının tamamına yakınından simsiyah duman yükseliyor!
Sağlık adresi hastaneler bir yandan iyileştirirken, diğer yandan zehirliyor!
Halk sağlığından sorumlu belediyelerin büyük bölümü kirletiyor!
Bu ne yaman çelişki değil mi?..
İzmir’de durum böyleyken...
Ankara, İstanbul, Eskişehir ve Bursa’da tüm kamu kurumları çevreci enerji doğalgazla ısıtılıyor.
Uzağa gitmeyelim...
İzmir’le birlikte 2006’da doğalgazla tanışan Manisa’da da askeriyenin bir bölümü hariç tüm resmi binalar zehir saçmıyor.
İşin düşündüren bir başka yanı daha var.
Doğalgazla ısınmanın bedeli, diğerlerine göre yarı yarıya...
İzmir’de kamu kurumları, kamu kaynaklarıyla milleti zehirlerken, devletin kasasından da daha çok para çıkıyor.
Neresinden bakarsan bak, savunulacak tarafı yok!
Şimdi bu konudaki yetkililere oldukça mühim bir görev düşüyor.
İl Mahalli Çevre Kurulu, halkın sağlığını ve parasını tüketen bu tuhaflığa pekala son verebilir.
Bu yazı, bugünlerde küçüğü büyüğü herkesin TV dizisinden izlediği Kanuni Sultan Süleyman’ın şu sözleriyle ancak bitirilebilirdi:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...”
Buzda dans uyarısı geldiİZMİR’İN olimpik buz pistinde yaşanan kazaları yazınca, Büyükşehir Belediyesi’nin artistik buz pateni antrenörü Yasemin Uzakgören yanıt verdi. Uzakgören, tüm uyarılara rağmen kolunu, bacağını kıranları gördükçe büyük üzüntü yaşadıklarını söylüyor.
Başlık, dizlik, dirseklik takılarak önlem alınmasının bu sporun evrensel kuralları arasında olmadığına da dikkat çekiyor.
Lafın kısası şu: Özellikle büyükler, buzda kaymayı tam olarak öğrenmeden, “Ben de kayabilirim” deyip piste çıkmasın.
Yoksa, doğru hastaneye...
Aman dikkat!
Bu ne öfke böyle?..Gazetecilik zor iştir.
Görülmeyenleri görülür, duyulmayanları duyulur, bilinmeyenleri bilinir yapmak öyle kolay değildir.
İzmir’deki haberci arkadaşlarımın yaşadığı zorluklara bir de özel güvenlik görevlileri eklendi.
Özellikle kamu hastanelerindekiler, tek amaçları toplumu bilgilendirmek olan gazetecilere yapmadığını bırakmıyor.
En son örneği, geçen hafta sağanak yağmur nedeniyle yaşanan elektrik kesintileri sırasında karanlığa gömülen Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sergilendi.
Makineye bağlı hastalar apar topar başka hastanelere götürülürken... “Jeneratör yok mu ya da arızalı mı?” sorusuna yanıt arayan muhabirler güvenlikçilerin hışmına uğradı.
Bizim arkadaşlarınki de iş!
Neyine senin haber yapmak!
“Kurcalama, bırak hastane elektriksiz kalsın” değil mi?..