Özgür Kaynar

Özgür Kaynar

ozgur.kaynar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Domuz domuz olalı burnumuzun dibine, hatta içine kadar hiç girmemişti. Hapşırıp duruyoruz. Sabah domuz gribi, akşam domuz gribi. Gece zaten kabuslar domuzlu. Uykularımız da kaçıyor, tadımız da...
Geçen martta Meksika’da ilk görüldüğünde, korkusunun üç-beş ay sonra bizi de böylesine esir alacağını kim tahmin edebilirdi ki?
Arı kovanına sokulan çomaktan farksız açıklamalar, virüs kapımıza dayanmadan önce peş peşe gelince kafamız da ortalık da fena karıştı. İnsan kime inanacağını şaşırdı.
“Normal gripten daha masum” diyene mi kanacaksın; yoksa, “Bu işin şakası yok, tedbiri elden bırakma aman haaa” diyene mi..? Hangisi normal, hangisi anormal? Çok karışık...
“Ben aşı maşı olmam. Bol bol mandalina, elma, armut, yeşillik yiyeceğim” diyen kimi bilim adamlarının ve siyasetçilerin bildiği birşey mi var? “Aşı ol, gribe karşı kendine koru. Şu kadar kişiyi kaybedeceğiz” diye bas bas bağıran Sağlık Bakanlığı mı yanılıyor?
Bir de risk grubu konusu var ki riskli mi riskli! Kim risk grubuna giriyor, kim girmiyor; yakında bahis konusu olacak gibi...
Bu sorularla zihinler bunalırken, art arda gelen ölümlerle kafalar iyiden iyiye karışıyor.
Korkarım ki, bugünlerde her zamankinden güçlü olması istenen bağışıklık sistemimiz domuz gribinden önce bu yaşananlar yüzünden ters gelecek!
İşin bu düşündüren tarafı bir yana, trajikomik kısmı beni asıl rahatsız eden...
Bugünlerde metroda, vapurda, otobüste veya işyerinde hapşırmaya gör! Olur da kendini tutamayıp (Uzmanlar zaten, ‘Tutmayın, o daha tehlikeli’ diyor), hapşırıverirsen cüzzamlı muamelesi görmemen imkansız.
“Haaaa haaaa hapşuuuu” derken sonuna kadar açılan ağzın içine düşüyor kuşkulu bakışlar.
Ardından da çil yavrusu gibi dağılıyor çevredeki tüm insanlar...
Daha tehlikeli denilen, bildiğimiz o domuzsuz gripte neredeydi bu tuhaf hassasiyet?
Bitmedi... Dahası var, üstelik çok daha komik!
Hapşırıp duruyorsun, çevrene de duyarlısın. Önlemini aldın, maskeni taktın. Ağzında o beyaz örtüyle insan içine de çıktın. İşte asıl o zaman yandın.
Seni gören yine kaçacak delik arıyor. Çünkü ağzından damgalısın!
Taksan bir türlü, takmasan başka türlü...
Neyse dönelim yine başa, gelelim şu aşı mevzusuna... Üzerinde kızılca kıyamet kopan, “yaptırsam mı, yaptırmasım mı” diye papatya falına çevrilen domuz gribi aşısından çok başka aşıya ihtiyacımız var galiba?
Keşke, körelen zihinleri şak diye açacak bilinç aşısı olsa! Bilim nelere kadir, bazı Avrupalılar’ın uzaktan kıs kıs güldüğü bu halimizi görenler bizi düşünür de asrın mucizesine imza atar belki!
Bakarsın o zaman, garip tartışmalara ve karmaşaya karşı bağışıklık kazanırız da bir daha yaşamayız bunları.


Anısına anıt dikilecek

Bilinç aşısı var mı


CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yurt açılışında Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’a övgü yağdırdı. O güzel sözlerin ardında, İzmir’e bir kız öğrenci yurdunun kazandırılması ve buraya isim olarak Milli Mücadele’nin gizli kahramanlarından Gazi Ayşe’nin seçilmesi vardı.


Hani bazı şeyler vardır, kelimelerin kifayetsiz kaldığı... Çok şey söylemek istersin de anlatmak istediğinizin büyüklüğü karşısında sözcükler küçücük kalır, sığdıramazsın bir türlü.
Bu ülke için eşini, iki oğlunu şehit veren, cephe cephe savaşan, üç kez yaralanan Gazi Ayşe Altıntaş ve diğer kahramanlarımızı anlatmak da böyle birşey...
Gazi Ayşe Altıntaş ya da Milli Mücadele’nin ilk kadın milis komutanı Binbaşı Ayşe... İzmir’in işgalinde de, kurtuluşunda da en önde yer almıştı. Şartlar öyle gerektirmişti. Mutfağında yemek yapan evinin kadını olamamıştı. Elinde silah, at üstünde tüketmişti hayatını.
Üzerinden yıllar, nesiller geçti. Şimdi hayali bile zor ama şartlar bunu gerektirmişti, o da vatan için görev bildiği müthiş fedakarlığı yerine getirmişti cesurca savaşarak...
İstiklal için, gelecek için, hepimiz için göğsünü siper etmişti. Gönül verdiği güzel İzmir’in kurtuluş gününde son kurşun bacağına isabet etmiş, o acı bile büyük sevinci yaşamasını engelleyememişti. Her şeye değmişti ama bir başına, yapayalnız kalmıştı. Bugün mezarının yeri bile bilinmiyordu.
İşte bu beni çok üzmüştü. Dilim döndüğünce, kalemim yettiğince bu köşeden anlatmaya çalıştım.
O yazı heyecan uyandırdı. Pek çok büyüğüm güzel sözleriyle, desteğiyle beni yüreklendirdi. Biri de Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’dı... Bakanlığa kadar uzanan başarı öyküsüyle genç gazetecilere örnek olan gazeteci ağabeyim Tartan, Gazi Ayşe’ye ilk sahip çıkan isim oldu.
Gazi Ayşe adının, Konak Belediyesi’nin Eşrefpaşa’da yaptırdığı kız öğrenci yurdunda yaşatılması için CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kapısını çaldı. Baykal da geçen cuma yurdu hizmete açarken, “Burası Gazi Ayşe Kız Öğrenci Yurdu olacak” dedi.
CHP Lideri, İzmir’in bu kadın efesinin kahramanlıklarından söz edip, “İşte Türk kadını” derken duygulandı, duygulandırdı. Daha mürekkep kurumadan böylesine duygu yüklü bir vefa sergileyen Deniz Baykal’la Hakan Tartan’a, İzmirli bir yurtsever olarak şükranlarımı sunuyorum.
Geçen hafta sevindiren başka gelişmeler de oldu. İzmir’i Sevenler Platformu, Gazi Ayşe’nin anısını memleketi İzmir’de Meçhul Kadın Kahramanlar Anıtı yaptırarak unutulmaz kılmak istiyordu. Bunun için başvurulan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olumlu yanıt verdi. Vali Cahit Kıraç da destek olacağını açıklayıp Kültür ve Turizmden Sorumlu Vali Yardımcı Haluk Tunçsu’yu görevlendirdi.
Tüm bunlardan sonra çok mutluyum. Eminim ki İzmirimizin yetiştirdiği kahraman Gazi Ayşe, nerede olduğunu bilmediğimiz mezarında artık rahat uyuyor.
Onun için ve ona sahip çıkanlar için ne desek az. Ne yaparsın bazen yetmiyor kelimeler işte... Gönül dolusu teşekkür...


OKUR HATTI
En az 20-30 yıllık servilere kıyıldı
Karşıyaka 1731 Sokak’ta Gazi Kız Meslek Lisesi’nin yanı başında hepimize huzur veren küçücük bir servi korusu vardı. Bir sabah uyandığımızda gözlerimize inanamadık. 20-30 yıllık yaklaşık 20 ağaç gece kesilmişti. O güzelim görüntüden geriye matem manzarası kalmıştı. Hala yeşilin yasını tutuyoruz ve soruyoruz: Servilerden kim, ne istedi? Ağaçlar neden kesildi?
Ahmet Çakmak


Elimizden alınan yeşile ağlıyoruz
Bayraklı Yeni Girne’de muhtarlığın hemen arkasındaki parkta daha önce çok sayıda ağaç vardı. Bu çevrenin güzel süsleriydi. Kim olduğunu bilmediğimiz kişiler göz göre göre hepsine kıydı, geriye sadece birkaç mandalina ağacı bırakıldı. Bu doğa katliamını fotoğraflarla belgeleyip belediyeye başvurduk. Şimdi sorumluların bulunmasını, yeşilin hesabının sorulmasını
bekliyoruz.
1847/12 Sokak sakinleri


Trafik lambaları neden yanmıyor?
Karşıyaka Sahil Yolu’nda trafik lambaları yaklaşık bir aydır yanmıyor. Özellikle sabah
ve akşam saatlerinde trafik kördüğüme dönüyor. Sürücüler kavşaklarda adeta birbirlerine giriyor, kaza üstüne kaza meydana geliyor. Yoğunluğun fazla olduğu bu güzergahta, trafik lambaları neden çalışmıyor ve neden önlem alınmıyor?
Yalı sakinleri