Paraşütü uçaklardan 110 yıl önce icat etti insanoğlu.
İlk paraşüt atlayışı 1793’te bir balondan yapıldı, ilk uçak 1903’te sadece 12 saniye uçtu.
Yürüyen merdiven de çengelli iğneden bir sene önce icat edildi.
Paraşüt, yanan binaların çatışından atlamak, yürüyen merdiven, turist çekmek için icat edilmişti.
Arkeologların bulduğu en eski yatak tam 77 bin yıl öncesine ait.
Yatağın yanında yatak odası bebek sayılır; ilk yatak odaları 17. yüzyılda eklendi evlere.
Her gün banyo yapmak bir kültür ve imkân seviyesi gibi algılanıyor bugün.
İspanya Kraliçesi 1. Isabel 53 yıllık ömrü boyunca sadece iki kere yıkandı.
16. yy’a kadar, suyun bulaşıcı hastalıkları taşıdığına inanıyordu insanlar ve hatta tıp bilimi.
Yemek yerken kullandığımız çatallar var ya, İstanbul icadı olduğu söylenir, kökeni M.Ö. 400’e kadar gider.
11. yy’da Bizans’tan İspanya’ya giderken yanında çatalını götüren bir prenses olduğu biliniyor.
Çatalın, Tanrı’nın yarattığı ellere hakaret olduğunu düşünen Kilise, hemen kullanımını yasaklıyor.
Avrupa uygarlıklarının çatal kullanmaya başlaması üç asır öteleniyor bu sayede.
Daha komiği, erkekler “kadınsı” buldukları çatalı uzunca bir süre kullanmıyorlar.
Erkekler bugün kollarındaki saatlerle güç ve servet gösterisi yapıyorlar ya, saatin yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde kadınlar kol saati takar, erkekler sadece cep saati kullanırlarmış.
İlk gözlük 1280’de icat edildi, ilk fotoğraf 1826’da çekildi.
Tüm bunları aklıma getiren şey, Afrika’da bulunan 80 bin yıllık bir çocuk iskeleti oldu.
İnsan tanımına uyan fosillere bakacak olursak, 300 bin yıldır dünya üzerindeyiz.
Afrika’da bulunan iskelet Homo Sapiens türünün ilk ırkı olan Cro-Magnon’a ait olduğu için çok önemli.
Diyelim ki geçmişimiz bulunan çocuk iskeleti kadar, sadece 80 bin yıl olsun.
79 bin yıldan çok daha fazla bir süre parasız yaşayan insanın, paranın icadından bu yana geçen 2 bin 700 yılda kendi icadının esiri olması başlı başına çok acıklı bir hikâye.
Gelecekte insanlık acaba nasıl anacak bizleri?
İki resim arasındaki fark
Giresun’da çekilen ilk karede polisten korkan çocuklar var.
Çocuklar, sokakta oldukları için değil, polis amcaların anlayışlı olamayacağına inandıkları için korkuyorlar.
Sadece o çocuklar değil polisten korkanlar.
Bir arkadaşımın ilkokula giden oğlu, servisteki arkadaşlarıyla beraber yollardaki EDS kameralarından saklanma alışkanlığı edinmişti. Arkadaşım durumu fark ettiğinde niye diye sormuş, oğlu, “Yaramazlık yaptığımızı görürlerse polisler bizi hapse atar” diye yanıt vermişti.
O günden sonra arkadaşım oğlundaki bu inancı kırmak için çok uğraş vermişti.
Biraz büyüklerin istediklerini yaptırmak için polisle korkutma kolaycılığı biraz da en çok karşılaşılan “üniformalı” özel güvenlik elemanlarının korkutucu olmayı sevmelerinden kaynaklanıyor bu durum.
Polis-çocuk ilişkisi, polis-yetişkin ilişkisinden çok daha önemli bir ilişki.
Kaybolan ya da okul önlerine, çocuk parklarına dadanan sapıklara karşı çocuklara polise güveni öğretmek lazım.
Ajanslar, cuma günü 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ndeki polis maketinin gördüğü ilginin haberini yaptılar.
İstanbul Emniyeti iyi ki uğraşmış, emek verip köprüye koymuş o maketi.
Sayfadaki ikinci karede, 3 boyutlu maketler ve çocuklar var, polisin elini tutan kız çocuğuna dikkatinizi çekerim.
İstanbul’un hatta Türkiye’nin işlek çocuk parklarında böyle 3 boyutlu maketler olsa keşke.
Bu sayede çocuklar, büyüdükleri zaman dizilerdeki ve çizgi filmlerdeki saçma karakterlerden biri olmayı hedeflemek yerine tekrar polis olma hayali kurabilirler.