Sinemalarda gösterimde olan “Bir Cumhuriyet Şarkısı” adlı filmi izleyen dostlar çok övüyor…
Filmde, Atatürk’ün davetlisi olarak Türkiye’yi ziyaret edecek olan İran Şahı için bestelenen operanın hikayesi anlatılıyor.
Şah’ın gelmesine 26 gün vardır ve Atatürk, genç besteci Adnan Saygun’dan bir opera bestelemesini ister. Adnan Saygun, 26 gün gece gündüz çalışarak “Özsoy Operası’nı” tamamlar...
Opera İran Şahı’nın önünde sahnelenir…
Atatürk kültürümüzün genişlemesi için Batı müziği ve operanın geliştirilmesine önem verirdi. O kadar ki... Çankırı şehrine de bir opera yaptırdığı yıllar sonra ortaya çıktı.
Bu nasıl oldu derseniz...
Bu ilimizde Atatürk’ün direktifiyle bir Kültür ve Sanat Merkezi inşa edilmiş, 1938 yılında açılışı yapılmıştı. Ancak bina sonraki yıllarda yıkılmaya terkedilmiş, harabe haline gelmişti. Halil Ulusoy adlı genç vali, bu ilde 2003 yılında göreve başlayınca binayı yenilemek için harekete geçmiş, bina temizlenince sahnenin hemen dibindeki orkestra çukuru meydana çıkmıştı. Meğer Cumhuriyet hükümeti binayı opera temsillerine uygun olarak inşa etmişmiş. Vali Ulusoy binayı yenileyince Ankara Devlet Operası’nı Çankırı’ya davet etti, bu binada 2004 yılı 9 Ocak günü 130 kişilik kadroyla “Arşın Mal Alan” adlı opera sahnelendi. Sonradan bir başka temsil verildi mi, bilmiyoruz. Ancak biliyoruz ki, Çankırı’da bir opera binası var ve orada opera sahnelenmesine hazır bekliyor.
EĞER...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Kasım konuşmasında izleyenleri şaşırtan ifadeler kullandı, dedi ki:
“Şayet, Gazi’nin ömrü ve sağlığı en azından bir 10 yıl daha ülkeyi yönetmeye el verseydi, hiç şüphesiz 2. Cihan Harbi sonrası bambaşka bir Türkiye görecektik.”
Bu sözler üzerine “Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı ne olurdu” temalı yazılar izledik...
Kimi dostlar, bir şey değişmezdi, İnönü’nün yolunu izlerdi, diyor...
Bana sorarsanız...
Atatürk yaşasaydı çok şey değişirdi...
İnönü gibi anti komünist olmayan Atatürk yaşasaydı Stalin’le dostluğumuz sürecek, İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetler’i kuşkulandıran eylemlere girişmeyecek, savaş sonrasında Sovyetler Türkiye’ye kuşku ile bakmayacak, Boğazlar’da üs ve Anadolu’da toprak konuları gündeme gelmeyecek, Türkiye ABD’nin himayesine yönelmeyecek, ABD ile ikili antlaşmalar imzalanmayacak, ülke bağımsızlık onurunu koruyacak, sonrasında NATO üyeliği talep etmeyecekti...
Atatürk kendi ilkelerinden sapmaz, tam bağımsızlık şiarını değiştirmezse tarih böyle yazılacaktı.
Bir muhtemel senaryo da budur...
İNGİLİZCE
Türkiye’nin en zengin insanı da olsanız bazı en basit istekleriniz gerçekleşmeyebilir. Az gelirli bir insanın elde edebileceği şeye siz ulaşamayabilirsiniz...
Örneği, Türkiye’nin en zengin insanı olarak bilinen Vehbi Koç’tan verelim...
Rahmetli Can Kıraç, “Patronum Vehbi Koç” adlı kitapçığında anlatır...
1956 yılında, ABD ile iş ilişkilerinin geliştiği dönemde, Vehbi Bey iş arkadaşları tarafından İngilizce öğrenmeye teşvik edilir...
Kendisine genç ve güzel bir İngilizce öğretmeni bulunur...
Vehbi Bey derslere keyifle başlayacaktır...
Ama başlayamaz...
Neden mi?
Genç ve güzel İngilizce öğretmeni aile tarafından veto edilir de onun için...
Anlaşılan ailenin muhafazakâr damarı ağır basmış, o sıralarda 55 yaşında olan Vehbi Beyin bir İngiliz kızından ders alması uygun görülmemiştir... Vehbi Bey bir daha da İngilizce öğrenmeye teşebbüs etmez... Hevesi son bulur......
GÜLELİM
- Bizler ‘arkası gelmez dertlerimin’ şarkısını söylerken göbek atan bir toplumuz. Kimse bana normal olduğumuzu söylemesin.
- Misafirin yanında dayak yemeyeceğini bildiği için sınırları zorlayan çocuktaki cesaret kimsede yoktur.
- Kavgaların en çok ‘ne bakıyon len’ diye çıktığı bir ülkede, otobüslere karşılıklı koltuk yapmak çok mantıklı gerçekten.
- Türklere özgü ikna şekli; ölümü gör.
- Asansör çağırma tuşuna defalarca basarak daha hızlı geleceğini zanneden tek milletiz.
- Elini öptürmek istemeyip de aşağı indirip beni yerlerde süründüren orta yaşlı akraba, seni parçalarım.
- Kulağımda kulaklık var, dürtüp müzik mi dinliyorsun, diyor. Yok kuleden iniş izni istiyorum. Pilotum ben.
- Anneme, anne ben evlatlık mıyım dedim. Öyle bişey olsa seni mi seçerdik, dedi.
- Pazarda çocuğunu kaybedince feryat figan ağlayan, bulunca da öldüresiye döven anne Türk annesidir.
(Facebook’tan)