New York Times gazetesinde bu hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya-Ukrayna savaşındaki rolüne dair övgü dolu bir yazı yayımlandı.
Aynı yazıda Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Putin ile aylarca temas kurduğu ama bir başarı elde edemediği de vurgulandı.
Bu yazı iki açıdan önemli. Birincisi, New York Times uzun yıllar sonra Türkiye hakkında övgü cümleleri kurdu. İkincisi, tahıl anlaşmasının Batı medyası ve kamuoyunda karşılığı sandığımızdan daha fazlaymış.
Beklenmeyen bir başka gelişme de Yunanistan Başbakanı’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada klasik Türkiye karşıtı cümlelerinin yanında tahıl anlaşmasından dolayı Türkiye’yi övmesi oldu.
Antalya Diplomasi Forumu’ndaki buluşma, İstanbul Dolmabahçe Zirvesi, tahıl anlaşması, esir değiş tokuşu...
Rusya-Ukrayna savaşında bu yana Kiev ile Moskova arasında atılan tüm olumlu adımlarda Türkiye var.
Şimdiden belli oldu ki iki ülke arasında imzalanacak ateşkes ve varılacak bir barış anlaşmasında da mutlaka Türkiye ev sahibi ve sorun çözücü olacak.
Peki, bu savaşı durdurmak Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Nobel Barış Ödülü getirir mi?
***
1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizi işgal etmeye gelen ve yıllarca savaşıp 1922’de denize döktüğü Yunanistan Başbakanı Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmişti.
Yıllardır bu adaylıkla haklı olarak gururlanıp duruyoruz ama o sene ödülün kime hangi gerekçeyle verildiğine bakmak aklımızın ucundan bile geçmedi.
1934 yılında Nobel Barış Ödülü Silahsızlanma Konferansı Başkanlığı yapan İngiliz siyasetçi Arthur Henderson’a verildi.
Silahsızlanma Konferansı başarısız bir girişimdi, Almanya 1933’te zaten konferanstan çekilmiş ve aslında 2. Dünya Savaşı’na giden yolda adımlar hızlanmıştı. Bu başarısız çaba ödülle buluşurken, bozguna uğrattığı düşmanının bile saygı duyduğu, dünyada nüfusu Müslüman olan tek demokrasinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ödül verilmemişti. O tarihte İngiltere ile Musul sorunu çözülmüş, Fransa ile olan Hatay sorunu daha başlamamıştı.
Nobel Jürisi tüm bunlara rağmen siyasi bir tercihte bulunmuş, Batı’nın sömürmek ve işgal etmek dışında pek de ilgi duymadığı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e ödül vermemişti.
***
Mustafa Kemal Atatürk, eski ve onlarca cephede savaşmış bir asker, o yüzden Barış Ödülü verilmemiştir diyenler çıkacaktır mutlaka.
1994’te Oslo Barış Antlaşması nedeniyle Nobel Barış Ödülü üç kişiye verildi.
Bunlardan biri Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’tı. Arafat’ın El Fetih liderliği ve silahlı mücadelede yer alması “Geçmişte silahlı mücadele vermiş birisine Nobel Barış Ödülü verilemez” tartışmalarına yol açmış hatta Seçici Komite üyelerinden biri olan Norveçli Kare Kristiansen görevinden istifa etmişti.
Bu tartışma önemli zira Arafat ile birlikte Nobel Barış Ödülü alan diğer iki isim İsrail Başbakanı İzak Rabin ve İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres olmuştu.
İzak Rabin’in Haganah adlı bir paramiliter örgüte üye olması, 1948 Arap- İsrail savaşında en şiddetli çatışmaların yaşandığı yerdeki komutanlıkları hiç tartışılmadı. Tıpkı Şimon Peres’in kariyerinin de Haganah adlı örgütte başlamasının, İsrail’in silahlanmasının başındaki isim olmasının ya da Dimona nükleer reaktörünü kuran isim olmasının tartışılmaması gibi bir durumdu bu.
Yani geçmişte birbirleriyle savaşmış, eline silah almış isimlerin barış anlaşması umudu ödüle layık görüldü.
Sadece Arafat’ın tartışılmış olması Nobel Komitesi adına utanılacak bir durum.
Bizim görmemiz gerekense, Türkiye ve Yunanistan’ın o dönem vardıkları barış anlaşması çok daha fazla olumlu sonuç vermesine rağmen Atatürk’e ödül veremediler işte.
***
Şili’deki kanlı Pinochet darbesinin mimarı, Güney Amerika’yı kana bulayan adam, Kamboçya bombardımanının karar vericisi ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger 1973’te Nobel Barış Ödülü aldı.
ABD Başkanı Barack Obama, Başkan seçildikten dokuz ay sonra yani daha bir şey yapmadan, kendisinin bile şaşırdığı bir kararla Nobel Barış ödülü sahibi oldu. Bugün Arakanlı Müslümanların üzerine ölüm mangaları yollayan Aung San Suu Kyi de, Mayanmar’daki darbe yönetimiyle mücadele ettiği için 1991’de Nobel Barış Ödülü kazanmıştı.
Bu tabloya başka isimler de eklenebilir. 2019’da ödül kazanan Etiopya Başbakanı Abiy Ahmed Tigray bölgesine orduyu yollayan isimdi. Orada binlerce insan öldürüldü.
Bu saçma ve çarpık tabloda bir Türk diplomat başında bulunduğu kurum adına Nobel Barış Ödülü aldı ama.
2013 yılında Suriye’de kimyasal silahları denetleyen Kimyasal Silahların yasaklanması Örgütü’nün başında deneyimli diplomatımız Ahmet Üzümcü vardı.
***
Rusya-Ukrayna savaşı Türkiye’nin ev sahipliği ve arabuluculuğunda sona erdiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rolü Nobel Barış Ödülü tartışmalarını tekrar başlatacaktır.
Tahıl anlaşması ve esir takası gibi konular bile Obama’ya daha koltuğunu ısıtmadan ödül verenleri düşünmesi gereken başlıklar ama 1934’te yapmadıklarını 2022’de yapmayacaklardır.
Zerre de önemi yok aslında bu durumun. Yukarıda anlattıklarım “Batı neylerse doğru eyler” bakışında olmanın insanı utandırabileceğini hatırlatma ihtiyacıydı sadece.
Olası bir Rusya-Ukrayna barışı, insanların ölümü durduğu için değil, Avrupa’da elektrik fiyatları düşeceği, Rusya pazarı yeniden açılacağı için önemli olacak Batı için.
Bu konuda verdiği mücadele de Türkiye’ye Batı medyası ve kamuoyunda ciddi bir prestij kazandıracak.
Buna ihtiyacımız var mı, evet şu sıralar fazlasıyla var.
Haftanın fotoğrafı
Pilot balinalar normalde 50-100 arası balinadan oluşan gruplar halinde dolaşır. Tazmanya’da kıyıya vuran 235 dolayında balina şaşkınlık yarattı herkeste. İntihar mı etiller yoksa ters bir akıntı mı onları kıyıya sürükledi henüz bilinmiyor. Tür olarak sürü liderini takip ettikleri için sorunun cevabını bulmak da kolay olmayacak. Macquarie Heads kıyısında çekilen bu fotoğraftaki insanların çabaları maalesef yeterli olmadı. Balinaların büyük kısmı hayatlarını kaybettiler.