Hitler’den nefret eden çok Alman gördüm, o yüzden kızdığım her Alman için “Nazi artığı” tanımlamasını kullanmam ama sağcı bir Alman etnik savaşlar yaşanmış bir yerde yeni etnik çatışmaları tetikleyecek adımlar attığında iş değişiyor.
Bahsettiğim Alman vatandaşının adı Christian Schmidt.
Dayton Barış Anlaşması ile oluşturulan uluslararası denetim organizasyonu OHR’nin Yüksek Temsilcisi.
Atanmış kral gibi biri, istediği her kişiyi görevden alabiliyor, istediği yasayı çıkarabiliyor.
Bu güçle Ekim’deki seçimler öncesinde tüm Bosna-Hersek’i yeniden ateşe atabilecek yasa teklifi açıkladı Schmidt. Yasada kantonlarda yüzde 3’ün altında olan nüfusun o bölgede milletvekili çıkaramayacağı hükmü var. 2013’te yapılan son nüfus sayımında Boşnaklar ülkedeki nüfusun yüzde 50’sini oluşturuyor ama bu Alman Temsilcisi’nin hazırladığı yasa ülke yönetimini yüzde 22 nüfusa sahip Hırvatlar’a bırakıyor.
Daha da vahimi Temsilci’nin bu değişikliği, ırkçı Hırvat Partisi HDZ’nin talebi üzerine hazırlaması.
HDZ’nin ırkçı Başkanı Covic, Hırvat Başkanlık Konseyi seçiminde barış yanlısı Komsic’e karşı kaybettiği için seçim yasasına karşı çıkmıştı, şimdi bir Alman ırkçı bir partinin değirmenine su taşıyor.
Kötü niyete bakın, temmuz sonunda açıkladığı yeni seçim yasasının Ekim’de hemen uygulanmasını isteyen bir “Yüksek Temsilci” var karşımızda, derdinin barışı korumak olmadığı çok açık.
Alman Hükümeti, bu sağcı Alman’a destek vermiyor ama ses de çıkarmıyor.
Bu Alman’ın ve ırkçı Hırvatların unuttuğu şey şu, Aralık 2021’de Sırpların devletten çekilme kararını durduran süreç Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bosna ziyareti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajı olmuştu.
Türkiye, Balkanların karıştırılmasına izin vermeyecek.
Taşkent’te, Özbekistan, Türkiye ve Azerbaycan’dan bakanların buluştuğu önemli bir toplantı öncesinde. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile sohbet etme şansım oldu, sohbetin özeti, Türkiye Bosna-Hersek ve tüm Balkan coğrafyasını dikkatle takip ediyor.
Eylül ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgeye yapacağı ziyaret de tüm bu hesapları boşa çıkarmak için programlanıyor zaten…
Konuşan fotoğraf...
Gördüğünüz karede yurt dışından 55, Türkiye’den 22 medya kuruluşu, toplam 192 gazeteci var.
Ortak Koordinasyon Merkezi’nin açılışı sırasında, derin bir krizin pençesinde olan Lübnan’a 26 bin ton mısır götürecek ilk gemiden önce çekilmişti bu kare.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar önceki gün Anadolu Ajansı Editör Masası’nda anlaşmanın perde arkasını anlattı. Aylarca ilmek ilmek dokunan bir süreç, karşılıklı güvensizliklerin Türkiye’nin garantörlüğünde aşılması.
Savaşan iki tarafın da güvendiği bir ülke olabilmek az buz bir başarı değil.
Bu iş gerçekten çok mu önemli diye aklında sorular olanlar için kısa bir bilgi de vereyim:
Türkiye’nin gayretleriyle anlaşmanın sağlanacağı belli olunca Yunanistan Başbakanı hemen Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’i aradı ve dedi ki, “Tahılların taşınması için Yunanistan gemi filosunu seferber edebilirim.”
Yunanistan’ın Ukrayna’ya silah yardımı dolayısıyla Rusya’nın bu işe evet demeyeceğini bilen Zelensky, Atina’nın Türkiye’nin kazandığı prestije ortak olma çabası oyununa gelmedi, teklif kabul edilmedi.
Bir konuda Yunanistan, Türkiye’nin önüne geçmek için çaba harcıyorsa, o konu tüm dünya için önemli demektir...
Çin-ABD savaşı zaten başladı ki...
Çin, 3 tane büyük uçak gemisinin inşaatına devam ediyor, 2025’te filoya katılacak.
ABD, 6. nesil savaş uçağının denemelerine başladı, uçağı tanıtırken Pasifik’teki Guam Adası’ndan kalkıp, Japonya’nın Okinawa Adası’na kadar uçacak ve Çin radarlarına yakalanmayacak bir uçak imal ettiklerini söylediler zaten.
ABD ile Çin arasında ticaret savaşı var, bilgi casusluğu savaşı var, Afrika’da ve Latin Amerika’da Çin’in yükselen etkisine karşı Washington’ın attığı adımlar hatta desteklediği darbe girişimleri var.
Fransa burun kıvırsa da ABD Başkanı Biden, NATO’yu Çin’e karşı da kullanmak istediğini saklamıyor.
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi Tayvan’a gitti. Bu ziyaret söylendiği gibi, savaş başlatmaz, iki ülkenin devam eden askeri hazırlıklarını biraz daha hızlandırır.