* Çarşamba sabahı New-York Times gazetesini elime aldığım an sayfada fotoğrafını gördüğünüz başlık dikkatimi çekti. “NATO’nun 1914 mü yoksa 1938 mi olduğuna karar vermesi gerekiyor” cümlesi sıradan bir başlık değil. 1914, birinci dünya savaşı öncesini, 1938 ise Hitler’in, Versay Antlaşması’nı delik deşik edişini görmezden gelmeye çalışan Avrupa’nın durumunu anlatıyor. Başlığın hangi seçeneğini alırsanız alın ortaya küresel savaş ya da çatışma riski çıkıyor.
* NATO Zirvesi’nin Sonuç Bildirgesi’ni okuyunca gazete başlığı abartılı geliyor insana ama bu gazetenin hatası değil, diplomasinin kıvrak metin yazma becerisinden kaynaklanan bir durum. Brüksel’de Avrupa Birliği eğitimi aldığım 2000 yılından beri onlarca AB Zirvesi izledim. NATO ve G-20 zirvelerini takip ettim. İlk öğrendiğim şey, zirvelerde alınan kararların ne olduğunu anlamak için sonuç bildirgelerine bakmanın yeterli olmadığı. Zirvelerin tarafı ya da zirvelerin hedefi olan ülkelerin medya kuruluşlarının, siyaset bilimcilerinin neler söylediklerine de bakmadan sonuç bildirgeleri tam anlaşılamaz.
* Washington’daki zirveden çıkan sonuç bildirgesinde en dikkatimi çeken bölüm “NATO bölgede ‘barışı destekleme’ adına Ortadoğu ve Afrika’daki varlığını güçlendirmeyi hedefliyor, bu amaçla Ürdün’ün başkenti Amman’da bir ofis açacak ve Iraklı yetkililerle çalışmaya devam edecek. NATO, Karadeniz ve Doğu Balkanlar’da genişlemeyi sürdürmeyi planlıyor.” Afrika kıtasıyla başlayayım. Bu kıtada Çin, ABD etkisini, Türkiye’de, Fransa’nın “Buralar bizim arka bahçemiz” havasını kırdı. Adı Kuzey Atlantik vurgusu olan ve özü itibariyle Avrupa’nın savunması amacıyla kurulmuş bir örgüt neden Afrika, Ortadoğu’ya uzanma ihtiyacı duyuyor? NATO’nun görevi, ABD’nin küresel çıkarlarını korumak değil.
NATO’nun Ortadoğu’ya gelmesi demek, ABD’nin özgül ağırlığıyla İsrail’e yeni bir koruma kalkanı anlamına mı geliyor acaba? Hatırlayın, İran’ın İsrail’e yönelik füze saldırısını NATO üyeleri, Ürdün, Suudi Arabistan birlikte engellemişlerdi.
*Gelelim NATO’nun Karadeniz ve Doğu Balkanlar’da genişleme planına. Bu maddeyi konuşmadan önce ABD’nin 2024 Savunma Bütçesi’ne tarihinde ilk kez Karadeniz Stratejisi diye bir bölüm eklediğini, Romanya ve Bulgaristan’ın, Karadeniz’deki başıboş mayınları bahane ederek ABD’yi Montrö’yü de delerek Karadeniz’e sokma çabasının Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler tarafından Bükreş’te boşa çıkarıldığını hatırlamamız lazım. NATO’nun Karadeniz’de Ukrayna harici genişleyebileceği tek ülke Gürcistan. ABD, daha önce Gürcistan kartını oynadı ve Osetya Savaşı çıktı. Moskova, NATO’nun Doğu’ya genişlemesini öncelikli tehdit kabul ederken, bu plan sakin Karadeniz’i karıştırabilir. Dediğim gibi Türkiye başarılı hamlelerle Karadeniz’i koruyor ama Washington ve saz arkadaşları suyu dalgalandırmakta sanki ısrarlılar.
* Kafa karıştıran bir diğer gelişme ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın yaptığı, Hollanda ve Danimarka’dan F-16’ların bu yaz mevsiminde Ukrayna semalarında olacağı. İttifak dayanışması ve Ukrayna’nın savunma çabası açısından normal gelebilir bu cümle size. Kafama takılan soru, Hollanda’nın daha önce yaptığı açıklamada Ukrayna’ya vereceği F-16’ların Rusya hava sahasında kullanılmasına karışmayacağı açıklaması. Mesela bir diğer bağışçı ülke Belçika vereceği uçakların sadece Ukrayna hava sahasında kullanılabileceğini söylemişti. Ukrayna’nın NATO imkanlarıyla ülkesini savunması başka, Ukrayna’nın NATO kaynaklarıyla Rusya’ya saldırı düzenlemesi başka bir pozisyona işaret eder.
* Moskova, ABD’nin Almanya’ya uzun menzilli füze yerleştirme kararına sert tepki gösterdi, karşılık vereceğini söyledi, bu yarış bizi soğuk savaş zamanına döndürmeye aday bir gelişme olur. Tüm bunlara karşın NATO’nun Rusya ve Çin’i tamamen karşısına almaktan çekindiği mesajlar da var zirve sonucunda.
* Mesela Ukrayna’ya üyelik için bir tarih verilmedi, aksine yolsuzluklarla mücadele başta reform sürecini hızlandırılması istendi. Çin, direkt hedef alınmadı, Rusya’dan ayrışması yolunda mesajlar verildi. Oysa zirveden 3 gün önce Genel Sekreter, Çin’e Rusya’ya verdiği desteğin bedelini ödetmeliyiz demiş, atıp tutmuştu. Sonuçta o noktaya gelemediler.
* Türkiye bu zirvede önemli kazanımlar elde etti. Mesela NATO’nun terörle mücadeleden söz ediyor olması, tüm üyeleri kapsayacak hava savunma sistemleri gibi maddeler bizim için çok önemli. 2026 Zirvesi’nin, Türkiye’de yapılacak olması da büyük bir başarı. Yukarıda saydığım endişe verici maddelerle ilgili Ankara gereken değerlendirmeleri yapmıştır. O masada en uzun ülke yönetme tecrübesine sahip lider olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bu bir vadeye bağlanmamış niyet mesajlarına mutlaka bakmıştır. Mesela gayet iyi biliyoruz ki Trump ABD Başkanı seçilirse Almanya’ya uzun menzilli füze gitmez. Trump, Ortadoğu’dan çıkıp Pasifik’e yönelmek isterken Berlin için para harcamaz. Sonuç olarak yazılanların büyük kısmının kâğıt üzerinde kalması muhtemel bir sonuç bildirgesi bu okuduğumuz. 1940’ta Başbakan olan Churchill, Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada “Size, kan, ter, gözyaşından başka bir şey vaat etmiyorum” demişti. NATO’nun, sonuç bildirgesi de üç aşağı beş yukarı benzer bir tat taşıyor. İyi ya da kötü olan şey şu, bugün NATO metnine imza atanların çoğu 2025’te koltuğunu kaybedecek olan isimler...