*Dün Milliyet’te Yunanistan’ın önemli gazetelerinden Kathimeri’nin Genel Yayın Yönetmeni Aleksis Papahelas’ın yazısı, Kathimerini’de de benim yazım yayınlandı. İstanbul ve Atina’da yapılan, toplam 4 gün süren, iki, Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu’nda başlayan konuşmaların somut bir sonucu oldu bu. Durduk yere yaşanmıyor bu gelişmeler. Milliyet, 73 yıldır diplomasi alanında Türkiye’nin en önemli gazetesi. Mehmet Ali Birand, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Atina’ya ilk giden muhabirdi, sadece haberlerle değil, Milliyet Yayınları’ndan çıkan 30 Sıcak Gün, Diyet ve Türkiye’nin Ortak Pazar Macerası adlı 3 kitapla tarihe çok önemli notlar düştü. Türk-Yunan barışına katkılarından dolayı eski genel yayın yönetmenlerimizden Abdi İpekçi adına geçmişte Atina’da ödül törenleri düzenlendi. Diplomasi dendiğinde Türkiye’de ilk akla gelen gazete hep Milliyet oldu. Yabancı ülkelerin büyükelçileri Türk kamuoyuna mesajlarını Milliyet vasıtasıyla iletiyorlar, Yunanistan Dışişleri Bakanı, Türkiye ziyaretinden önce açık mektubunu yine Milliyet’e yolladı. Markaları yaşatan şey sadece bilançolar değil, insan kaynağı ve kurum kültürüdür. Milliyet, kurum kültürünü yaşatma konusunda son derece kararlı...
*Cuma gecesi gelen şehit haberleriyle beraber, üzücü bir haftayı geride bıraktık. Yerine getirmem gereken bir teşekkür borcundan dolayı, sevinemediğimiz bir habercilik farkını da mecburen yazmak zorundayım ama önce bir başka noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Milliyet yaptığı haber ve dizilerle bugünün tartışmalarına aylar öncesinden ışık tutabilen bir gazete olma özelliğini de koruyor. Tunca abi (Bengin)’in kaleminden yayımladığımız Terörden Önce-Terörden Sonra Güneydoğu dizimiz yayımlandığı dönemde çok ses getirdi. Başta CNN Türk olmak üzere çok sayıda kanal dizimizi ekrana taşıdı. Muhabir olarak Türkiye’nin terörle mücadelesindeki en zorlu yıllara tanıklık eden Tunca Bengin, bu kez Milliyet yazarı olarak bölgeye gidip yazdı o diziyi. Kurum kültürü dedik ya, Milliyet tecrübenin önemini bilir, insan kaynağını korur. Bugün, Türkiye, Irak’ın kuzeyinde olmalı mı olmamalı mı tartışmalarına katılmadan önce o diziyi mutlaka okumanızı öneririm. Türkiye’nin terörle mücadelesinde geldiği noktayı anlamak ve yaşadıklarımızın terörün son çırpınışları olduğunu görmek adına eşsiz bir çalışma o.
*Gelelim yukarıda bahsettiğimiz ve sevinemediğimiz farka. Cumartesi günü piyasaya çıkan gazetelerde hain terör saldırısının doğru bilançosu ve Irak’a yapılan hava harekatında vurulan hedef sayısı yoktu. Önce gece yazı işleri ekibimize sonra da matbaa ve dağıtım çalışanlarına gösterdikleri çaba adına teşekkür borcumu ödemem gerekiyor. Böyle gecelerde tüm saat limitlerini zorlamızın bir sebebi var. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çatışma bölgesi prensiplerini ve Milli Savunma Bakanlığı’nın şeffaflık hassasiyetini biliyoruz. Sınır ötesinde bir çatışma olduğunda TSK bölgeden önce yaralılarımızı çıkarıyor sonra da şehitlerimizi alıyor. Şehidimizin naaşı Türkiye’ye getirilip, ardından şehidin ailesine haber verilmeden kamuoyuna açıklama yapılmıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değişmez özelliklerinden biri olan misliyle mukabele prensibini de bildiğimiz için bekliyor ve tam bilgiyi sizlere ulaştırıyoruz.
*Haber-Araştırma Servisi adına Çiğdem Yılmaz, Seçil Erzan olayını oya gibi işlemeye, iddianame ve ek klasörlerde adı geçenleri konuşturmaya devam ediyor. Son derece karmaşık ve zorlu bir dosyada, iyi muhabir farkının ne olduğunu göstermek, hemen herkesin ulaşabildiği belgeler içerisinden fark yaratmak önemli bir başarı. Bu sene ödül törenlerinde Çiğdem’in adını sık sık duyacak ve gururlanacağız. Milliyet’in insan kaynağı ve kurum kültürü zenginliğiyle başlamıştık, yazının sonunu da öyle getirdik.
*Herkese, üzücü haberler almayacağımız, sağlıklı ve mutlu bir hafta, iyi okumalar diliyorum...