22 Mart 1913’te Meis Adası’na ulaşan Yunanlı Teğmen Tiligadis’in tek bir amacı vardı.
Yorgios Yorgantopulos kod adını kullanan Teğmen’in amacı, Girit’ten gelip Meis Adası’nın yönetimini ele geçiren 30 kadar eşkıyayı adadan ayrılmaya ikna etmekti.
Giritli eşkıyalar, şubat sonu, mart başında, Meis halkından da yardım alarak, adaya çıkmış, sadece yedi kişi olan askerleri etkisiz hale getirip Kaymakam Lütfi Bey’i ve diğer Osmanlı memurlarını da tutuklamıştı.
Bu arada, Atina’ya koşan Rum kökenli Meisliler siyasi iktidardan destek almak yerine, “Osmanlı ile devam eden görüşmeler var, tutukluları derhal serbest bırakın” ültimatonu almışlardı.
Atina karışıklığa sebep vermemek adına Teğmen Tiligadis’i adaya yolladı, Giritli eşkıyalar ikna yoluyla gittiler ama ada halkı Osmanlı’ya bağlanmayı reddetti. Ağustos 1913’te Sisam’dan Meis Adası’na çıkan Yunan askerleri de amaçlarının Osmanlı nizamını tesis etmek olduğunu iddia ettiler.
2022’de Türkiye ile Yunanistan’ı karşı karşıya getiren, Meis’in tarihindeki en garip işlerden biri bu yazdığım hikâye.
***
Türkiye Kaş’ın burnunun dibindeki bu adaya bugün çıkarma yapar mı yapmaz mı diye merak ediyor Yunanlılar. Soru sakat bir soru ama Türkiye, yayılmacı bir politika izlemediği için durduk yere Meis’e çıkmaz.
Fakat uluslararası birçok belgede açık açık “Türkiye toprağı” kabul edilen bir ada sözünü ettiğimiz.
Biraz açayım: 1911’de Libya’yı işgal etmek isteyen İtalya’nın ilk yaptığı iş başta Rodos olmak üzere 16 Ege adasını işgal etmek oldu. 1912’de imzalanan Uşi Antlaşması’na göre, Osmanlı ordusu Libya’dan çekildiğinde, İtalyanlar da işgal ettikleri 16 adayı kayıtsız şartsız boşaltacaklardı. Osmanlı ordusu Libya’dan çekildi ama Balkan Savaşı’nı fırsat bilen İtalyanlar adalardan çekilmediler. 30 Mayıs 1913’te imzalanan Londra Antlaşması Ege adalarının yönetimini emperyalist devletlere bıraktı, o devletler de Şubat 1914’te Bozcada, Gökçeada ve Meis haricindeki tüm Ege adalarını Yunanlılar ile İtalyanlar arasında paylaştırdı. Burada çok önemli bir olayı daha yazmam lazım: 31 Mayıs 1915’te Yunanistan’da seçimler yapıldı ama Meis’te sandık kurulmadı. O tarihte Osmanlı’ya bırakılan Gökçeada, Bozcaada ve Meis’te halkın kendi arasında seçtiği üç milletvekilinin Yunanistan parlamentosuna girmesine Yunanlı yetkililer izin vermediler. Bugünkü gerilime bakınca ne kadar garip geliyor insana değil mi?
***
Meis’te yaşayanlar sadece Osmanlı’ya karşı ayaklanan insanlar değiller. Aralık 1915’te Yunan Komiseri’ne karşı da ayaklandılar. Tam Yunanistan isyanı bastıracaktı ki bu kez Rodos’taki Fransızlardan yardım istediler. Ada Fransızlar tarafından işgal edildi. Yunanlılar bu duruma tepki gösterince Fransızlar bu kez “Ada zaten Osmanlı’ya ait, onlara vereceğiz” yanıtını aldılar. Osmanlı kuvvetleri adayı iki kere almayı denediyse de başarılı olamadı. Ada 1921’de İtalyanlar tarafından işgal edildi ve İtalyanlar oradan Anadolu’ya da saldırdılar.
Fakat bu ufacık kara parçası her dünya savaşında el değiştirme alışkanlığını kaybetmedi. 2. Dünya Savaşı sırasında da İngilizler Meis’i ele geçirdiler. Durmadan isyanlara katılan Meis halkının kaderi de o zaman değişti. Alman bombardımanına karşı İngilizler Meis halkını Gazze ve Port Said gibi kendi yönetimi altındaki yerlere taşıdı.
***
Meis tarihinde hızlı gittik ama Lozan Antlaşması’na dair bir bölüm açmazsam olmaz.
Musul ve Ege adalarının neden Misak-ı Milli sınırları içerisinde olmadığı yıllardır konuşulur, Mustafa Kemal Atatürk’e sallamak için de bir bahane olarak kullanılır.
Bilgi olmayınca ne yapsanız boş, Misak-ı Milli sınırları demek, Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığı tarihteki Osmanlı topraklarını kapsayan bir belgedir. Ege adalarının elden çıkış hikâyesi Trablus ve Balkan savaşları zamanıdır. Üstelik bildiriyi kabul eden de son Osmanlı Mebusan Meclisi’dir. Kararlar Erzurum ve Sivas kongrelerinin devamı niteliğindedir ve elbette Mustafa Kemal ve Ankara etkisiyle hazırlanmıştır ama dünyada kurucu liderine bilmeden bu kadar çok saldıran tek ülke de maalesef biziz.
***
Lozan’da Meis Adası için Türk heyeti baskı yapmış ama sonuç alamamıştır.
Bunun sebebi de Meis’ten vazgeçerek Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adalarını almış, Sakız başta olmak üzere Türkiye’ye yakın Yunan adalarının askerden arındırılmasını sağlamıştır.
Az bilinen bir başka gerçeği daha yazayım. 1923’te Türk askeri Meis’e yakın tüm kaya parçacıklarına asker de çıkardı. İtalya ile gerilim yaşandı, konu Lahey’e gitti sonuç çıkmadı, sonra 1932’de bir anlaşmaya varıldı. Türkiye sekiz adacıkta İtalya’nın hak sahibi olduğunu kabul etti, bunun karşılığında 18 adacık ve kaya parçasının sahibi oldu. 2. Dünya Savaşı’nda yenilen İtalyanlar 1947’de 12 Ada ve Meis’i Yunanlılara devrettiler.
O tarihlerde ekonomik münhasır alan yoktu, ufacık Meis’e 40 bin kilometrekarelik bir alan talep edileceği kimsenin aklına gelmiyordu, falan filan...
Aslında problem bunlar değil, Yunanistan’da iktidar olanların Meis’i 78 mil uzaklıktaki Rodos’un devamı saymaları ve ana kara gibi ekonomik münhasır alan belirlemeye çalışmaları. Bu da Türkiye’nin Antalya Körfezi’ne kadar Doğu Akdeniz’i kaybetmesi anlamına gelir.
Biz Kurtuluş Savaşı sırasında, bazen olmayacak duaya “Amin” denmesi gerektiğini öğrendik, Yunanlılar olmayacak duaya “Amen” dememeyi öğrenemediler.
An’lar...
1964, Karaköy: Bir dönem İstanbul’un en hareketli yerlerinden biriydi alt geçit. Sabah ve akşamları insan seli vitrinlere baka baka işe, okuluna giderdi. Geçit çok da eski değilmiş aslında ama popülerliğini çabuk yitirdi.
1880’ler, Kadıköy: Hangi yıla ait olursa olsun, Kadıköy’de en çok iskelenin fotoğrafı çıkıyor insanın karşısına. Şaşırtıcı değil, o zamanlarda iş de devlet de öte yakadaydı çünkü.
1937, Eminönü: Deve bizim coğrafyamıza ait bir hayvan değil ama 1937’de Eminönü’nde kervanını görünce şaşırıyor insan. Aslında şaşırmaya gerek yok çünkü çok uzun yıllar boyunca Anadolu’da nakliye için kullanıldı.
Haftanın fotoğrafı
İngiltere’de monarşi nasıl bir turistlik figürse, İtalya’da da Vatikan giderek aynı role sahip olmaya başladı. Bu hafta Papa ile selfie çektiren İtalyan subayların fotoğrafı takıldı gözüme. Dini lidere, pop yıldızı, aktör ya da global futbol yıldızı muamelesi yapılması nereden bakarsanız bakın ilginç duruyor.