Kraliyet Ailesi deyince hepimizin aklına İngiltere gelir, oysa sözünü ettiğimiz “Aile”, aynı anda birden fazla ülkede hükümdarlık sürüyordu.
Düşünün, İngiltere Kralı 5. George, Rus Çarı Nikolas ve Alman İmparatoru Kaiser Wilhem ile birinci derecede kuzendi.
Daha da komiği, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere Kralı 5. George, kuzeni Alman İmparatoru 2. Wilhem’in hükmettiği Almanya’ya savaş açmıştı.
Milyonlarca insan ölmese, meseleyi aile arasında konuşup çözseler daha iyi olurdu diye düşünebiliriz ama aslında o savaş ilanı belki de İngiltere’de monarşinin bugün halen yaşıyor olmasının önünü açtı.
İngiltere Kraliyet Ailesi aslında Alman kökenli bir aile, gerçek soyadları da Saxe-Coburg Gotha.
13 Kasım 1917’de Londra’yı bombalayan Alman uçakları 18’i çocuk, 162 kişinin ölümüne neden olunca İngiltere’de Alman olan her şeye karşı müthiş bir nefret başladı.
Bu anti-Alman süreçte, tahtın sallandığı fark eden Kraliyet Ailesi de soyadlarını Windsor’a çevirdi.
Aile için tahtı korumak o kadar önemliydi ki Rusya’da Çar’ı deviren sosyal demokrat hükümet, Bolşevik Devrimi öncesi kuzen Nikolas’ı İngiltere’ye yollamak istedi. İngiltere’de yükselen sol rüzgârın farkında olan Kral George, kuzenini ülkeye kabul etmedi ve bildiğimiz Romanov Katliamı’na giden yolu açtı, Çar ailesiyle birlikte yok edildi.
***
“Sevdiğim kadının yardımı ve desteği olmadan krallık görevlerimi yerine getiremem.”
BBC anteninden evlere yayılan bu radyo konuşması 8. Edward’ın 325 gün süren İngiltere Krallığı’nın sonu olmuştu. İki kere evlenip, boşanmış, ABD’li Wallis Simpson ile evlenmesine izin vermeyen sisteme isyan eden bir Kral tahttan feragat etmiş, bu kararıyla da gerçek aşkın sembolü olmuştu. Bu, hikâyenin pazarlanan yanıydı, oysa gerçek durum bambaşkaydı.
İngiltere Kralı’nın sevgilisi olan kadın, Kral ile aynı anda Guy Marcus Trundle adında bir otomobil satıcısı ve Hitler’in Londra Büyükelçisi Joachim von Ribbentrop ile de beraberdi. İngiliz Gizli Servisi Bayan Simpson’un elde ettiği bilgileri hayranı olduğu Nazilerle paylaştığını da öğrenince Kral’a tahtı bırakmaktan başka çare kalmadı. Fransa’ya sürgüne yollanan eski Kral’ın orada da Naziler için casusluk yapması, Hitler’in İngiltere’yi işgal etmesi durumunda da tekrar tahta çıkarılmasına dair yaşananlar bugün kitaplarda yazılıp çiziliyor. Yine de haksızlık etmemek lazım, Kraliyet Ailesi’nde Bayan Simpson harici de Nazi hayranlığı yaşanan dönemler olmuş. Temmuz 2015’te The Sun gazetesi, Kraliçe Elizabeth’in 7 yaşında olduğu dönemde Nazi selamı veren bir filmden aldığı kaydı paylaşmıştı. “Saray”, 1933 ya da 34’te çekilen bu 17 saniyelik film için, oyun oynarken haberlerde gördükleri görüntülerden etkilenen çocuklar diye açıklama yapmıştı.
***
Amcası tahtı bırakmak zorunda kalınca önce babası 6. George, ardından da Kraliçe Elizabeth tahta geçti. Tam 70 yıl boyunca tahtta kaldı. Tüm soğuk savaş yıllarında, 68 gençlik hareketinde, İngiltere’de monarşinin tartışıldığı 70’ler sonunda, Sovyetler yıkılırken hep Elizabeth vardı. Elizabeth’in Kraliyet’teki tüm kuğu ve yunusların sahibi olması onu Sex Pistols müzik grubunun yazdığı ve monarşiye karşı çıkan “Tanrı Kraliçe’yi korusun” şarkısından kurtaramadı. Şarkı liste başı oldu ama Sex Pistols grubu yasaklandığı için tek bir kere bile ne radyoda çalındı ne de televizyonda yayımlandı. Prenses Diana’nın ölümünden sonra yükselen kamuoyu tepkisi aslında Kraliçe Elizabeth’in yönetmeyi bildiği bir krizdi. Televizyonda “Kraliçe ve babaanne” olarak halka hitap ettiği gün krizi çözmüştü. Aslında tam bir kriz çözen demek mümkün Kraliçe Elizabeth için.
Ülkesi adına üstlendiği tüm görevlerde kriz yaratan değil kriz çözen kişi oldu. Tam 70 yıl boyunca bunu yapabilmiş olmak başlı başına bir başarı.
***
Kraliçe Elizabeth’in çözemediği nadir krizlerden biri Türkiye’de yaşandı.
Yassıada’da yargılamalar sürerken, Mart 1961’de Tahran’dan kalkan uçağı Ankara Esenboğa Havalimanı’na inen Kraliçe, darbenin başına geçirilen Cemal Gürsel ile 50 dakikalık bir görüşme yapmış, sonra da Londra’ya hareket etmişti.
Menderes başta olmak üzere idamların gerçekleşmemesi için yapılan bu ziyarete dair çok şey söylendi. Birincisi, o sırada Yassıada’da yargılamalar devam ediyordu, yani verilmiş bir kararın ardından değil, Yüksek Adalet Divanı’nın Başsavcısı’nın idam talepleri üzerine yapılan bir ziyaretti bu. Kraliçe buna tek başına mı karar verdi, hayır, İngiltere’de monarşi var ama Kraliçe Elizabeth İngiliz hükümetine danışmadan böyle bir adım atmamıştır kesinlikle. “Peki, neden İngiliz Başbakanı değil de Kraliçe geldi?” derseniz… Sebebi basit aslında, 1959’da Kıbrıs müzakereleri için Londra’ya giderken uçak kazası geçiren Başbakan Menderes’i kazadan sonra telefonla arayıp, sağlığıyla ilgilenmiş bir isimdi Kraliçe Elizabeth, şimdi de idam edilmesini engellemek için ricacı olması son derece anlaşılır bir durum görüntüsü veriyordu.
Sonuç mu, “Kral öldü, yaşasın yeni Kral” sözü Kraliçe Elizabeth’in 70 yıl süren hükümdarlığından sonra çok da gerçekçi gelmiyor insana.
An’lar...
Kartal, 1930’lar: Yunus Çimento’nun daha yapılmamış, evlerin kiremitlerinin griyle kaplanmamış olduğu dönemler. İstanbul’da denize girmek için en güzel yerlerden biriydi Kartal.
Yeşilköy, 1950: Havalimanı inşaatından bir kare. 1949’da başlayıp 1953’te biten çalışmalarda o bildik görüntünün ortaya çıktığı zamanlar.
Emirgan, 1955: Boğaz hattı vapuru akıntıyı yara yara ilerliyor. Kaldırımda oltacılar değil sandallar varmış o zamanlarda.
Haftanın fotoğrafı
Sadece Güney Amerika’da olur
Bir sürü önemli sanayi ürününde ve kokain yapımında da kullanılan koka yaprağı üreticilerinin Bolivya, La Paz’a yürüyüşlerinin dördüncü gününde çekildi bu kare. Eylemin gerekçesi, çiftçilerin yasa dışı bir pazarın kapatılmasını istemesi.