Antalya haline gelen domates miktarı geçen yıla göre yüzde 31,35 daha düşük oldu.
Sebzede rekolte yüzde 52,59 düştü.
Meyvede de yıllık üretim yüzde 44,15 azaldı.
Ne sandığımız gibi ürünler ihracata gitti ne de çiftçi tarım yapmaktan vazgeçti.
Hepimize gıda enflasyonu olarak dönen bu durumun birinci sorumlusu iklim değişikliği.
★★★
Çiftçi domates fidesi ekti, ilkbaharda gelen aşırı yağış fidelere zarar verdi.
Tekrar fide dikildi, maliyet arttı, bu sefer de aşırı sıcak tam gelişmemiş fideleri yaktı.
Aşırı yağış kayısının, dolu zeytin ağaçlarının çiçeklerini döktü.
Üzüm bağları Nisan başında don yedi, ardından yağmur vurdu sonra küllenme hastalığı geldi.
Aşırı yağış nohutta mantar hastalığına yol açtı, kullanılan ilaç fiyatı yükseltti.
Patates tohumları fazla yağıştan çürüdü, çiftçi tekrar ekim yaptı.
Buğday için durum daha da kötü oldu.
Kış kurak geçince TMO, stok yaptı, bahar yağmurları kuraklığın etkisini giderdi ama pas hastalığına karşı 2 kere ilaçlama yapıldı maliyet arttı.
Bu kez ürün çoğaldı ama hem ürünün maliyeti arttı hem de çiftçi daha çok aracılarla iş yapmaya mecbur kaldı.
Et fiyatlarında önemli yer tutan yem bitkisi yonca da yağışlar nedeniyle zamanında biçilemedi.
★★★
İki yıl önce dönüm başına daha az kullandığımız gübrenin verim sorununa yol açacağını yazmıştım.
Dönüm başına kullandığımız gübre Hollanda’nın kullandığının neredeyse 5’te 1’i kadar.
Ürün az olunca nakliye ücretlerindeki artış, işçilikte yaşanan artış direkt fiyatlara yansıyor.
Türkiye’de alışılmış bir tarım takvimi var ama doğa artık o takvime uygun davranmıyor.
Bu sadece tarım için sorun değil, deniz suyu sıcaklıklarına bakacak olursak bu sene de balıkçılıkta da işler tatsız gidecek gibi.
Hayatın birçok alanında olduğu gibi küresel ısınma da en çok dar gelirleri vuruyor şu anda.
Bu gidişi durdurmanın yolu tarım takvimi ve en önemlisi yüzde 6’lara gerilemiş olan tarım nüfusunu gözden geçirmek olacak.