Disney Plus, Mustafa Kemal Atatürk filmini yayınlamama kararı aldığında, hep beraber tepki gösterdik.
Otomatik ödeme talimatını iptal ettiğim andan beri mesele benim için kapanmıştı ama Disney Plus nedense buna izin vermiyor.
Öncelikle Atatürk filmini iptal etme kararlarını, şirket merkezinin yerel projelerden vazgeçme stratejisine bağladılar.
Arkadaş, Atatürk filmini çekmiş, parasını ödemişsin, ürün senin olmuş zaten, neyin yeni stratejisinden bahsediyorsunuz?
Eğer film çekilmemiş ya da çekimlerine yeni başlanmış olsaydı, yerel projelerden vazgeçme hikâyesine inanırdık, kimi kandırmaya çalışıyorsunuz?
Bir diğer utanmazlık örneği, filmin daha geniş kitlelere ulaşması çabaları adına söylenenler.
Mustafa Kemal Atatürk’ü öğrenmek, sevmek, saymak için sizin ticari bir projenize ihtiyacımız mı var sandınız?
Filmin global bir platform olan Disney Plus’ta yayımlanmasının tek bir faydası olacaktı, o da Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya tarafından öğrenilmesini sağlamaktı.
Diaspora korkusundan Disney Plus’un vazgeçtiği şey bu.
Bunu yapamadıktan sonra filmi Türkiye’deki kanallarda bedava yayınlasanız ne olur yayınlamasanız ne olur?
Hepsinden geçtim, şu sıralar Disney Plus Türkiye Ofisi’nin, aslında çok şey yaptığı ama Merkez Ofis’in açıklama yapmalarına izin vermediği için yaptıklarını anlatamadığı falan söyleniyor sağda solda.
Utanma, insana da tüzel kişiliklere de en yakışan duygudur.
Disney Plus Türkiye ekibine tavsiyem, Merkez Ofis’teki Ermeni diasporası uşaklarına ABD Başkanları Roosevelt ve Kennedy’nin Mustafa Kemal Atatürk için söylediklerini yollamaları. Yetmezse General Mac Arthur’un sözlerini de eklesinler postalarına.
Bir de Mustafa Kemal Atatürk için dünyanın en önemli kalemlerinin yazdığı kitaplar var ki, o kitaplar Harvard dahil bir sürü üniversitenin kütüphanesinde duruyor. Oradaki diaspora uşaklarını eğitemediğiniz noktada bizim aklımızla dalga geçmeye çalışmayın.
Disney Grubu, Türkiye’de sahibi olduğu televizyon kanalındaki haberlerde ifade özgürlüğü nutukları atarken Disney Plus, Mustafa Kemal Atatürk’ü sansürledi. Yaşananın tüm özeti bu ve artık biraz utanıp susun lütfen…
Savunma sanayii örneği ve Anadolu
Dünyanın 12 milyar kişiyi beslemeye yetecek bir üretim kapasitesi vardı.
Vardı diye yazmamın sebebi, küresel ısınma nedeniyle artık o kapasiteye sahip olup olmadığımız da belli değil.
Gezegenin en büyük soya ihracatçısı ve en büyük mısır üreticisi Arjantin, son 60 yılın en kötü kuraklığını yaşıyor ve verimde keskin düşüşler var.
Dünyanın en büyük palm yağı ihracatçısı olan Endonezya, geçen yıl artan fiyatlar nedeniyle ihracatını kısa süreliğine yasaklamıştı.
Savaş nedeniyle Ukrayna’nın ayçiçeği yağı ihracatı da kesintiye uğramış durumda.
Önemli bir soya yağı üreticisi olan Brezilya da son yıllarda kuraklıktan mustaripken, 2021 yılı Kanada’nın 14 yılın en düşük kanola yağı verimini getirdi. Hindistan’ın pirinç ihracatına yönelik tedbirler aldığı bir dönemde Kuzey İtalya’daki pirinç üretimi düştü.
İspanya’daki zeytinyağı ve Birleşik Krallık’taki arpa üretiminde de son birkaç yılda çevresel koşullar nedeniyle verimde büyük düşüşler görüldü.
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nde, 1,5°C’lik ısınmaya ulaşmamız halinde dünyadaki tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 8’inin tarıma uygun olmayacağı konusunda uyarıda bulunulmuştu zaten.
Türkiye, tarım ve hayvancılık sektörünü zaman geçirmeksizin stratejik sektör ilan etmeli ve köylere dönüşü cezbedecek okul-hastane gibi sosyal donatıları Anadolu’ya taşımalı.
Kurtuluşumuz tarladan geçiyor. Tıpkı savunma sanayii işinde yaptığımız gibi bilimi tarlaya sokmalı ve verimi artırmalıyız.
Zengin ülkelerin ne kadar dolar verirlerse versinler ithal edecek ürün bulamayacağı bir dünyada çaremiz üretmek, çaremiz Anadolu’ya sırtımızı değil yüzümüzü dönmekte…