Türkiye’de deprem tehlikesi haritası 1 Ocak 2019’da yenilendi.
İstanbul’da fay hattı mesafesine bakarak kötü zannettiğimiz bir sürü yer faya çok uzak yerlerden daha iyi bir zemine sahip. Mesela Avcılar ve Bakırköy’ün bir kısmında zemin birçok yerden daha iyi.
Ulaşılması imkânsız bir harita değil bu, aksine, çok kolay, e-devlet üzerinden herkes görebilir.
AFAD’ın hazırladığı bu harita dışında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı fay hatları haritası var. İstanbul değil ama birçok evde evinizin altından fay hattı geçip geçmediğini görebiliyorsunuz.
Peki, biz kiralamak ya da satın almak için bir ev ararken nelere dikkat ediyoruz?
Okula, hastaneye, metroya yakın olacak… Havuzu, spor salonu, sosyal tesisi olursa daha da iyi.
Ev kuzeye bakmamalı, ısıtma zaten pahalı bir gider, bir de komşular ayakkabılarını kapının önünde mi çıkarıyor yoksa içeride mi diye bakmakta fayda var. Ne demiş büyüklerimiz, “Ev alma, komşu al” değil mi?
Az sayıda insan, satın alacağı evin yeni deprem yönetmeliğine göre yapılıp yapılmadığını anlamak için bina yaşına da bakıyor ama zeminde problem varsa binanın yaşı çok da önemli değil.
***
Dünya üzerinde 6’dan büyük her beş depremden biri Japonya’da oluyor.
Seda Şendir Torisu, İTÜ mezunu, deprem araştırmaları konusunda dünyaca ünlü Tokyo Üniversitesi’nde doktora yapmış, dolgu barajlarının depremselliğini çalışmış genç bir Türk vatandaşı.
Soyadı benimle aynı, kuzenim, ama Seda’nın adının yazıda olmasının sebebi uzmanlık alanı.
Biz yeni deprem yönetmeliğine göre yapılan her binanın ayakta kalacağını düşünüyoruz ama Seda’nın dâhil olduğu projelerde zeminde sıvılaşma bekleniyorsa önce zeminde iyileştirme çalışması yapılıyor.
İyileştirmenin maliyeti çok yüksek çıkar ya da yapının taşıyıcı gücünü kaybetme riski varsa projeden vazgeçiliyor. Bugüne kadar Japonya’nın çok büyük depremlerde çok az can kaybı yaşamasının sebebini hep çelik ve kırsaldaki bambu yapılara bağlamıştık. Oysa zemin kötü olunca, çelik bina da devriliyor.
Yani zemine bakmadan bina depremde güvenli olmak için yeterli değil.
Bu konuda en gelişmiş standart olarak kabul edilen Eurocode standardı Türkiye’ye 2019’da geldi.
Artık bina yapılacak zeminleri 30 metreye kadar detaylı şekilde inceliyoruz.
Zeminin durumunu gösteren harita, tüm çalışmalar ortada dururken, biz değil devletin depreme karşı önlem almasını beklemek acaba ne kadar adil bir davranış.
Japonya’da insan yaşayacak her binanın projelendirmesini ve deprem performansını sadece kençikuşi adı verilen mimarlar yapabiliyor. O insanların tek işi bu olduğu için görmezden gelme, üç maymunu oynama durumu olmuyor. Japonlar da Türkler de aynı mühendislik formülleriyle deprem yükü hesabı yapıyorlar ama zemin, uygulama, denetim üçgeninde yaşadıklarımız bizi korkutuyor.
Denetim dedim ya, ağır hasarlı bir binayı bir yolunu bulup orta hasarlı gösterip sonra da güçlendirmenin zerre faydası yok. İzmir Bayraklı’da çok sayıda can kaybına neden olan binaların 2005 depreminden sonra yıkılması gerekirken güçlendirildiğini biliyor musunuz? Bu güçlendirmenin işe yaramadığını canlar vererek öğrendik.
***
Her sene 17 Ağustos’ta ve İstanbul’u korkutan bir sallantıda deprem riskini hatırlıyoruz.
Son 23 senede biz sadece korkarken bir sürü bilgi değişti, deprem senaryoları güncellendi.
Fransızların dünyaca ünlü bilim insanı Le Pichon’un Türkiye’de Prof. Dr. Celal Şengör ile birlikte katıldığı ilk televizyon programının koordinatörüydüm, O programın ardından Pichon’un fay tek parçada kırılırsa depremin 1 dakikadan uzun süreceği sözleri gündem olmuştu. Bugün dikkat noktalarımız başka.
Aynı dönemde yolda daha fazlasını öğrenmek için Naci Görür Hoca’yı Uçaksavar’daki lojmanından arabamla alır, kanala kendim getirirdim. O zaman Maden Fakültesi dekanıydı Hoca. Yolda öğrendiklerim çok değerliydi ama bugün Marmara’nın dibine dair bildiklerimiz neredeyse tamamen değişti. Medya olarak hep kâhin arıyoruz biz. ODTÜ Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezi Başkanı, TÜBİTAK ve NATO’dan ödüller almış Profesör Polat Gülkan Hoca’yı biz ne zaman haber yaptık? Meclis Komisyonu’na Elazığ’da da deprem riski olduğunu söyledikten iki hafta sonra Elazığ’da deprem olduğu zaman. Oysa Hoca’nın ulusal ve uluslararası yayınlarına bakmak aklımıza pek gelmedi.
***
Devlet, depreme hazırlık olarak, hastaneleri, yolları, okulları, kamu binalarını güçlendirdi.
AFAD’ın depreme dair hazırlıklarında İstanbul’a diğer illerden gelecek yardım ve yolların açık tutulması dâhil hazırlıkları tamam. Kentsel dönüşüm meselesinde ada bazlı dönüşüme geçemedik, bina yeniledik ama yeterli mi, elbette değil.
Asıl konuşmamız gereken şey başka ama...
Kilometrekareye, Güngören’de 41 bin 348 kişi, Gaziosmanpaşa’da 40 bin 996, Bahçelievler’de 35 bin 944 kişi düşüyor. Beklenen Marmara Depremi’nde can kaybını azaltmak için sadece bina yenilemek yeterli değil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve merkezi yönetimin tersine göçü özendirmesi gerek.
Anadolu’da tarım yapacak genç kalmadı, çobanları Afganistan’dan ithal ediyoruz. Asgari ücretle 6 gün ve günde 12 saat triko atölyelerinde çalışmanın alternatifi bir yaşamı sunmak lazım insanlara.
Ve büyük sanayi tesisleri… İstanbul ekonominin kalbi, depremden sonra ekonominin ayakta kalması için üretimin sürmesi gerek, bunun yolu da fabrikaları daha güvenli alanlara taşımak.
Depreme dair korkmak insanca ama depremde hayatta kalmak için korkmak yetmiyor. En azından e-devlet üzerinden oturduğumuz evin zeminine bakmayı başarabiliriz.
Haftanın fotoğrafı
Taliban, Afganistan’da iktidara gelişini ABD’nin bıraktığı askeri araçlardan oluşan konvoyla kutladı. 70’lerin sonunda Sovyetler’e karşı silah yardımı yaptığı Taliban’a yenilerek Afganistan’dan kaçan ABD. Washington açısından acı olan nokta şu: DAEŞ de ABD’nin Irak’ta bıraktığı askeri araçları kullanmıştı. ABD, savaştıklarının bir numaralı silah ve araç-gereç sağlayıcısı oldu. Vietnam’dan, Kore’den, Irak’tan ardına bakmadan kaçan ABD’nin günün birinde Suriye’den kaçacağı da kesin. Bunu görmesi gereken de terör örgütünün Suriye kolu aslında. l Powered by USA