Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünya üzerinde yetişmesi en uzun süren ve en pahalıya mal olan askerler muharip jet pilotlarıdır.

Yedi yıl eğitim alıp mezun olan ve ancak “civciv” olabilen bir muharip jet pilotunun savaşa hazır hale gelmesi için dört yıl daha görev yapması ve pişmesi gerekiyor.
Üstelik bir savaş pilotunu yetiştirirken, ona yabancı dil, hava matematiği, hava fiziği, hava hukuku ve meteoroloji gibi dersler de verilir. Bu zamanla ilgili takvim.

Bir F-16 uçağının saatlik uçuş maliyeti 12 bin dolar, bir F-16 uçağının ömrü 8 bin saat ama yenilemeyle bu süre 12 bin saate kadar yükselebiliyor.

Haberin Devamı

ABD için durum daha da zor. Bir F-35’in saatlik uçuş maliyeti 44 bin dolar, Yunanistan, Fransa’dan aldığı Rafale savaş uçakları için saatte 24 bin dolar seviyesinde bir maliyete katlanıyor.

Süre ve yetiştirme maliyeti bir yana, insanların fiziki sınırları var ve bu da savaş uçaklarında 9G’ye kadar dayanma imkânı sağlıyor. Yani bir savaş uçağı potansiyel olarak daha yüksek manevra kabiliyetine sahip olsa bile ancak pilotun fizyolojik sınırları kadar manevra yapabiliyor.

***

Önce İHA’lar, sonra da SİHA’lar yetişmiş pilotları korumak ve daha ucuza aynı sonuca ulaşmak için tasarlanmıştı.
Bugün o noktanın çok ötesine geçildi.

Dünyada az sayıda ülke muharip jet pilotlarının yönettiği, SİHA’lardan da oluşacak filoların üretimi üzerinde çalışıyor.
ABD’nin bu konuda iki projesi var. Hayata ilk geçen proje F-22’lerin yerini alacak olan Yeni Nesil Hava Hakimiyeti Projesi.

Çin’e karşı geliştirilen bu projede uçaktaki pilot aynı zamanda insansız hava araçlarını komuta edebilecek.
Ana uçağı Lockheed Martin ve kolda beraber uçacağı SİHA’ların Avustralya Boeing tarafından üretilmesi planlanıyor.

İngiltere, İtalya ve Japonya’nın birlikte yürüttüğü Tempest Projesi de benzer bir hedef için çalışıyor.

Almanya-Fransa-İspanya ortaklığında yürütülen FCAS Projesi de devam ediyor ama fikri mülkiyet hakları sorunu dikkat çekiyor. Fransız üretici Dassault, Airbus ile yönetimi paylaşmak istemiyor, alt taşeron olarak konumlandırıyor.

Dassault muharip uçak üretiminde tecrübeye sahip ama SİHA’lar konusunda yatırımı ve çalışması çok olan firma da Airbus ve ortada bir sorun olduğu kesin.
Japonya’nın ünlü otomobil firmaları ile klima üreticisi olarak bildiğimiz markalarının oluşturduğu konsorsiyum F-X diye bir proje yürütüyor ama bu uçağın, aynı kolda SİHA’larla birlikte uçması planlanmıyor.

Haberin Devamı

Çin’in J-XX ve Rusya’nın da Mig-41 projeleri var. Bu uçakların 6. nesil savaş uçakları olacağı biliniyor, insansız da kullanılabilen uçaklar olacaklar ama bahsettiğimiz insan-SİHA kol uçuşuna dair net bir bilgi yok.

***

Gelelim Türkiye’ye... Kötü komşu ev sahibi yapar ya, kötü niyetli müttefikler de Türkiye’yi savunma sanayii konusunda bir başka lige taşıdı. Bayraktar Kızılelma ve TUSAŞ’ın Anka-3’ü bu konuda Türkiye’yi bir başka noktaya taşıyacak.

Elbette bunun için önce Milli Muharip Uçak Projesi’nin başarıyla hayata geçmesi gerekiyor.

Bugün gördüğümüz Kızılelma ya da Anka-3, Milli Muharip Uçakların filoya katılacağı ve sayı olarak 200’ün üzerine çıkacağı 2035 sonrasına kadar çok daha gelişmiş halde olacak. Bu gördüklerimiz o zamanlarda yetersiz bulduğumuz uçaklar olacak ama fark etmez, bugün için tek başlarına bile öncü özelliği taşıyorlar.

Haberin Devamı

Göklerde Türkiye’ye yer açmak

SİHA’ları konuşurken çoğumuzun atladığı nokta yerli roket sistemleri. Roketlerin menzili ve hızı arttıkça aynı uçak çok daha fazla fayda sağlar hale geliyor. Türkiye, artık kendi havadan-havaya ve havadan-karaya roketlerini üreten ülke konumunda zaman içerisinde menzil ve hız da artacaktır. Yine de tüm bunlar meselenin asıl önemli noktası değil.

Şu an sahip olduğumuz SİHA’ların Türkiye’ye sağladığı en büyük fayda, kaybı halinde kolay telafi edilebilir olması.
Bir diğer fayda, Türkiye Ege’nin her yanını saatte bin doların altında bir maliyetle gözetlerken, Yunanistan aynı görev için saatte binlerce dolar harcıyor. Bunu günde 24 saat, yılda 365 gün olarak hesapladığınızda ortaya çıkan tablo önemli hale geliyor.

***

Bir diğer çok önemli faydayı da Yunanistan üzerinden anlatayım: Türkiye, karadan karaya uzun menzilli Tayfun füzesini üretti ama Yunanistan’ın da ABD, Rus, Fransız yapımı füze savunma sistemleri var.

Bunlar sonsuz kaynaklar değil, attığınız zaman yerine hemen yenisini koyamıyorsunuz.
Türkiye bugün Tayfun’u ateşlemeden önce, Yunanistan’ın elindeki füze savunma sistemlerinin tamamının tükenmesini sağlayabilecek imkânlara sahip. Bu hem saha hem de müthiş bir ekonomik güç sağlıyor Ankara’ya.

Bir de not: Savunma sanayii işi aynı zamanda bir diplomatik buz kırıcı vazifesi görüyor. Almanya Başbakanı, Ortadoğu’da enerji turuna çıkmadan önce Suudi Arabistan’a uyguladığı silah ambargosunu kaldırmıştı.

Şu an göklerde Türkiye geriden gelip rakiplerinin önüne geçen ülke. Unutmayalım ki 1925’te ilk adımlarını attığımız yerli uçak sanayii, ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gereksiz kalan yüzlerce uçağını bedava fiyata verip, yedek parça ve mühimmat konusunda bizi bağlı hale getirmesi sonucu yok olmuştu.

Bugün o çizgi geçildi ve Türkiye aynı hatayı ikinci kere yapmamaya kararlı.

Bu ülkenin parlak beyinleri, gençleri, idealistleri bugünlerde aslında bir destan yazıyorlar.

Siyasi nefretlerimiz nedeniyle yeterince gurur duyamadığımız bir destan bu maalesef.

An’lar

Büyükdere, 1935: Turgut Özal’ın kazıklı yol fikrinin tüm Boğaz hattını değiştirmediği zamanlardan kalma bir kare bu. İstanbul’un denizle barışık olduğu zamanlar...

Göklerde Türkiye’ye yer açmak

Beykoz, 1987: Özal ile devam edelim. Yapıları kanunlara uyduramadıysak, kanunları yapılara uydururuz diye çıkarılmıştı ilk imar affı. Bu gördüğünüz Beykoz’da hâlâ toprağın görüldüğü zamanlardan. Bir asır öncesi değil üstelik.

Göklerde Türkiye’ye yer açmak

Kızkulesi, 1920’ler: Bir yapı her restorasyon sırasında nasıl daha da geriye gider sorusunun cevabı gibi bir kare bu da...

Göklerde Türkiye’ye yer açmak

Haftanın fotoğrafı

Göklerde Türkiye’ye yer açmak

Havuzlarda o renkli bayraklar neden vardır bilir misiniz? Sırtüstü yüzmede bayraklardan sonra yedi kulaç atar ve dönüşünüzü yapardınız. Yüzmede birçok şey değişti. Mesela kelebek yüzerken eskiden iki dolphin, bir kol atılırdı, şimdi bir dolphin ve bir kol atılıyor. Melbourne 2022 FINA Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’nda çekildi bu gördüğünüz kare. Herkese denizde çok kolay gelen sırtüstü yüzmede kolun sudan 90 derece çıkışı ve yüzücünün nefes kontrolü adına güzel bir kare.