Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi Fransız polisi ve istihbarat servisi için bilinmedik bir yer değil.
Mayıs 2001’de Kürt Kültür Merkezi olarak açılan, sonra Ahmet Kaya adı eklenen bu yerin terör örgütüyle ilişkisi saklanamaz hale geldiği için 2011’de kapatılması gündeme gelmiş ama Fransa bildik sebeplerle es geçmişti.
PKK’nın teröre insan kaynağı sağladığı Larzaz yaylasındaki Mas Razal Kampı’nı ya da bünyesinde terör örgütüyle ilişkili 24 kuruluşu barındıran Fransa Demokratik Kürt Konseyi’ni düşününce olan bitene şaşırmıyor insan.
Daha beterlerini de yazayım.
Terör örgütü Fransa’da yaşayan Türklere defalarca saldırdı. Marsilya’daki Türk konsolosluğu rehin alma dâhil eylemlere sahne oldu; evler, arabalar kundaklandı, Türk banka şubeleri bombalandı, Fransa gizli servisinin ve polisinin gıkı çıkmadı.
1985’te PKK ile Dev-Yol arasındaki cinayetleri bile görmezden gelen bir Fransa var karşımızda.
Komünist Parti, Yeşiller Ekoloji Partisi ve Sosyalist Parti kadar Cumhurbaşkanı Macron’un bakanları da destek veriyor PKK’ya. Üstelik Fransa sadece kendi ülkesindeki terör unsurlarına göz yummakla kalmıyor, Suriye’de terör örgütüne sığınak için özel beton sağlayıp, silah ve eğitim veriyor. Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile tuttukları işlerin haddi hesabı yok.
Karşılıklılık ilkesi diplomaside önemli bir ilkedir.
Türkiye, Fransa’nın Afrika’da çatıştığı gruplara silah desteği ve eğitim verse, bu grupların insan ve uyuşturucu kaçaklığı yapmalarına göz yumsa, kendi uydularından bu grupların televizyon kurmalarına sağlasa, Paris ne düşünür acaba?
Türkiye bunları yapmaz zira müttefik olmanın ne demek olduğunu biliyor.
Buna karşılık, Fransa işine gelen terör gruplarına “özgürlük savaşçısı” adı altında her türlü desteği verirken, sömürgeciliğinin devam etmesine karşı çıkan herkesi terörist ilan edip, onlarla savaşıyor.
Felsefe ya da sanatta büyük isimler çıkarmış olmak Fransa’yı büyük tutmaya yetmiyor.
“Vadideki Zambak” soluyor, “Sefiller” bir roman değil siyaset biçimi haline gelirken, Monet’nin bahçesindeki yeşillik yerini siyaha bırakıyor.
Doğal gaz banka hesabımızı ne kadar etkiler?
Tahminen Arap ülkelerinin zenginliğine özendiğimiz için Türkiye’de petrol yataklarının keşfedilmesini her zaman doğal gaz yataklarının keşfedilmesinden daha önemli görürüz.
Rakamlar aksini söylüyor oysa...
Petrolde dışa bağımlılığımız yüzde 92, doğal gazda dışa bağımlılığımız yüzde 99.
Üstelik doğal gaz elektrik üretiminde de ana kaynaklarımızdan biri.
Sonuçta, ister petrol olsun ister doğal gaz fark etmez, fosil yakıtlar için her sene ortalama 45 milyar dolar ödemek zorundayız ve bu rakam Türkiye’deki ticaret açığı ve dolar kuruyla direkt alakalı.
Karadeniz’de bulunan gaz banka hesaplarımıza para olarak dönmeyecek ama hepimizin aile ekonomisine direkt etki edecek.
Taksi ücretine zam kime yarayacak?
İstanbul’da toplu ulaşım ücretlerine yüzde 29.10 oranında zam geldi.
Taksimetre açılış, taksi kilometre başı ücretleri arttı, kısa mesafe ücreti 28 liradan 40 liraya çıktı.
En çok merak ettiğim şey, bu zam taksi esnafına mı yarayacak yoksa plaka ağalarına mı?
Bakalım şoförlerin yevmiye ücreti ve plaka kira ücretleri nereye çıkacak?
Bu arada, rakamlar bu kadar büyüdüğüne göre, Maliye Bakanlığı taksi gelirlerinin vergilendirilmesinde halen basit usulde değerlendirme yapmaya devam edecek mi acaba?
Konuşulmayan felaket: Kaya gazı
Son iki yıldır düzenlenen tüm iklim zirvelerinde kömürü terk etme planları yapılıp, takvimler açıklanıyor. Kömürün zararlarına kimsenin bir itirazı yok ama ABD’nin Avrupa’ya durmadan ihraç ettiği kaya gazının dünyaya verdiği zarardan nedense hiç söz edilmiyor.
Kaya gazı çıkarmak için aşırı su kullanımı, yüzeye dönen sularda bulunan ve toprağa karışan radyoaktif maddeler, yer altı sularına karışan metan, çatlatma sıvısı içerisinde yer alan kimyasalların oluşturduğu tehlikeli atıklar.
Bunları alt alta yazdığımızda kaya gazı kömürden çok daha zararlı bir enerji kaynağı haline geliyor. Çok çevreci AB ülkeleriyse şu sıralar daha fazla kaya gazı ithal edebilmek için üst üste gemiler yaptırıyor.