*1980’lerin İstanbul’unda yaşayanlar, Ikarus marka otobüsleri hatırlayacaklardır. Kapısındaki uyarı yazıları bile Macaristan’da yazılmış, ortaya da başlıkta gördüğünüz bu garip Türkçe çıkmıştı. Pazar günü Budva Kalesi önünde beklerken, Budapeşte Belediyesi’nin Türk malı otobüsleri kullandığını fark ettim. Nereden nereye tanımlaması hissettiğim duyguyu anlatmaya yetmedi. Dijitalleşmenin kirletmediği zamanları hep özlemle anarız ama İngilizlerin Hindistan için ürettiği Leyland otobüslerin ardından Ikarus’un bize lüks gelen halini de hatırlamadan geçemiyor insan.
*Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gördüğünüz fotoğrafı 21 Ağustos, saat 01:45 gibi çektirdik. 12 saat içerisinde, İstanbul’dan Budapeşte’ye uçtuk, Erdoğan orada çok sayıda ikili temas gerçekleştirdi, Dünya Atletizm Şampiyonası 100 metre finalini izledi, sonra da Ankara’ya döndük. Dönüş yolunda da Erdoğan soruları cevapladı. Bu arada içeriden bilgi, temasları sırasında yemek yemedi. Gelelim bu fotoğrafı niye çektirip, bu bilgileri neden verme ihtiyacı duyduğuma: Sosyal medya terör gruplarının yaydığı “ağır hasta-hastanede” propagandasına inanan bir sürü tanıdığım, geziye dair sosyal medya paylaşımlarının ardından telefonumu “Cumhurbaşkanı iyi mi? diye mesaj bombardımanına tuttular. Hangi partiye oy verirseniz verin, hangi inançta olursanız olun, fark etmez, terör örgütlerinin sağlık üzerinden yaptıkları ve amacı belli olan bu karmaşa propagandasına fırsat vermemek gerekiyor artık. Gelen mesajlara buradan toplu cevap vermiş olayım...
*Geziden biraz daha kulis bilgisi aktarayım: Budapeşte’ye indiğimiz andan itibaren bir helikopter aralıksız olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı takip etti. Macar Dışişleri’nden bir yetkiliyle ayaküstü sohbet ettim, bu çok istisnai bir durummuş. Başbakan Orban gezi boyunca çok sayıda jestle Türkiye’ye verdiği önemi gösterdi. Mesela çok sayıda devlet ve hükümet başkanının olduğu bir organizasyonda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hep ev sahibinin yanındaki koltuk ayrılmıştı. Atletizm Şampiyonası’na, Cumhurbaşkanı Erdoğan en son giren ve ilk çıkan heyet oldu. Protokolde öncelik hep Türkiye’nindi.
*Dikkat çeken bir diğer nokta, çok sayıda devlet ve hükümet başkanının katıldığı organizasyonlarda katılım son derece sınırlı tutulur. Her heyet için lidere 1 ve sonra artı eklenerek yanında olacak kişi sayısı belirlenir. Türkiye hem atletizm finalinde hem de akşam resepsiyonda en kalabalık heyetle temsil edilen ülke oldu.
*Erdoğan, Budapeşte’de olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Katar Emiri Al Sani ile görüşmedi, sorun mu var diye merak edenler çıkacaktır. Erdoğan her iki liderle de hem atletizm yarışması hem de resepsiyonda görüştü. Yapılmayan heyetler arası görüşme zira her iki ülkeyle de heyetler arası görüşme çok kısa süre önce yapılmıştı. Bunu acaba kriz mi var merakımızın sınırsızlığını anlatmak için yazdım.
*Macaristan’daki Büyükelçimiz Gülşen Karanis Ekşioğlu’nu çok uzun yıllardır tanırım. Antalya’da düzenlenen forumlar başta olmak üzere bugüne kadar diplomasiyle o kadar çok uğraştı ki, kariyer diplomatı olmamasına rağmen Budapeşte’de kendisine bir alan yaratmayı başarmış. Millî Gün resepsiyonuna katılabilen tek büyükelçi, Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi oldu. Gülşen bu işi o kadar ciddiyetle yapıyor ki, 6 Şubat depreminde eşinin Hatay’da enkaz altından saatler sonra çıkarıldığına dair sadece bir mesaj paylaştı ama Macaristan’dan gelen kurtarma ekiplerine dair her detayı öğrenmemizi sağladı.
*Son notum, uçaktaki düzene dair. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun gezinin en yorulan isimleri oldular. Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalar yaparken her cümleyi dikkatle dinlediler. Uçağın Ankara’ya teker koymasına bir dakika kala bir yere oturdular. Dış politikanın çok belirleyici olduğu bir dönemde aralarında bir göz dili oluşturmuşlar diye yazabilirim ama bunu ispat edemem...