Çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında haklı olarak ayağa kalkıyor, tepki gösteriyoruz.
Buna karşın, çocukların duygusal istismarı söz konusu olduğunda hiç farkına varmıyoruz.
Elmalı Davası’na dair yazımda “Karısından boşandığı zaman evladından da boşandığını sanan sözde babalar” cümlesini kurmuştum.
Türkiye’nin dört yanından, boşanmış çocuklu babalardan mesaj yağıyor üç gündür.
Fikrim değişmedi, karısından boşanırken evladından da boşandığını düşünen sözde babalar var ve bunlar madalyonun bir yüzü.
Madalyonun diğer yüzünde, bazen nafaka, bazen boşanmanın duygusal intikamı için evladını silah olarak kullanan sözde anneler var.
Dün gelen mesajlardan birinde yazanları paylaşayım sizinle:
“Çocuklarımızın annesinden evlatlarımızı görmek için izin istediğimizde, ‘Önce parayı yatır, göstermiyorum, müsait değil’ cevapları;
çocuklarımızla buluştuğumuzda kısıtlı olan sekiz saatte yapılabilecek her şeyi hızlı yapmak zorunda olmak ve bu esnada anneleri tarafından anlatılan yalanları beyinden temizlemek için mücadele etmek. Kötü baba, pis baba... gibi iddiaları ‘Olur mu oğlum/kızım, ben seni sevmez olur muyum, sen benim canımsın’ diye diye sekiz saatte ne kadar ikna edebilirsek artık...”
Çocuğunu iki haftada bir sadece sekiz saat görebilmek babaya yetmeyebilir, bu benim sorunum değil.
Ancak babasını iki haftada bir sekiz saat görmek çocuğa yetmiyorsa, bu hepimizin sorunu demektir.
Mahkemeler bu standardı neye göre belirlediler, bu konuda pedagogların görüşleri nedir bilmiyorum.
Çocuklar adına üzülmekten başka şey yapamıyoruz bazen...
Aziz Nesin ve şort giyen kadın
İnsanların en çok sahip olmadıkları özelliklere sahipmiş gibi davranmaya çalıştıklarını Aziz Nesin’den öğrenmiştim.İnsanların en çok sahip olmadıkları özelliklere sahipmiş gibi davranmaya çalıştıklarını Aziz Nesin’den öğrenmiştim.“Kendi Hikâyem” diye yazdığı öyküde, korkakların Aslan; cimrilerin Eliaçık gibi soyadlarını seçtiğini yazmıştı Aziz Nesin.Sokakta şort giyen kadını “utanmazlıkla” suçlayan bir adam gördük.Sonra bu adamın kumarhanede çekilmiş fotoğrafını, sosyal medyada takip ettiği yabancı güzel kadınları fark ettik.Anladık ki Aziz Nesin haklıymış. Olmayanı bağırmak, göze sokmaya çalışmak, halen devam eden bir davranışmış...
Memleketin hali
Galatasaraylı futbolcu Taylan Antalyalı, gökkuşağı renginde tişört giydiği için, Milli Takım’a alınmasın diyen yorumcular oldu.
Aynı yorumcuların 2013 yılında Milli Takım kampında yanında silahlı adamla oda basan futbolcu için ne söylediklerine baktım, benzer bir cümleye rastlamadım.
Kalem kılıçtan keskindir doğru da tişört ne zaman silahtan daha tehlikeli hale geldi, orası muamma...
Polis silah kullanmaya korkuyor mu?
İstanbul’da bir oyuncu ve sevgilisi bir kavgaya karışıyorlar; erkek zanlı 7’si polis 12 kişiyi bıçakla yaralıyor.
Daha sonra öğreniyoruz ki zanlı, bir polisin tabancasını alıp, mekânda ateş de açmış.
Burada bir müdahale sıkıntısı mı var, polis belindeki silahı kullanmaya çekiniyor mu diye düşünmemiz gerekiyor.
Polis elinde bıçak olan her adamı vurup öldürsün demiyorum.
Fakat bu olayda saldırgan daha da kontrolden çıkabilir, birden fazla şehit verilebilirdi.
Kolluk kuvvetlerinin yaşamı saldırganların insafı ya da gözünü karartma derecesine bağlı olamaz.
Tıpkı görev başındaki medya mensuplarının başına geleceklerin, polisin karşısındakinin gazeteci olup olmadığını anlamasına bağlı olması kadar kabul edilemez bir durum bu.