Yıllar önce bir Avrupa Birliği Zirvesi Sonuç Bildirgesi’ne, aslında olmayan, 23. maddeyi eklemişti bazı uyanıklar.
O çakma maddeye göre, “Müzakere sürecinde Türkiye bölünürse, AB, bölünmüş parçalarla da müzakere yürütür” deniliyordu.
Bu saçmalığa kim inanır demiştim, o belge siyasi parti kapatma davaları açmakla ünlü birinin kitabında paylaşıldı, şaşırıp, üzülmüştüm.
Çarşamba günü bir sürü mesaj geldi telefonuma “Abi, sen bilirsin, Survivor belgesi doğru mu?” diye.
Arkadaş belge ne, ne oluyor falan diye sosyal medyaya bir baktım ki memlekette küçük çaplı bir kıyamet kopuyor.
Dolaşıma sokulan bir noter belgesi ve o belgeye inanan bir sürü insanı görünce, dayanamadım, araştırmaya başladım.
2020’de dolaşıma sokulan belgenin başında “TESBİT” tutanağı yazıyor ya, Türk Dil Kurumu, doğrusunu TESPİT diyor, noterler imla hatası yapmaz diye düşündüm.
Sonra aynı noterin başka imzası, kaşe örneğini falan bulur muyum diye Google’da arama yaptım, bingo, sonuç karşımda.
2017 Survivor’ın ardından yaşanan tartışmalar nedeniyle Acun Ilıcalı aynı noterliğin bir belgesini paylaşmış.
Hal böyle olunca da, yazı omurgası belirli belge üzerinde çalışılmış ve ortaya yeni bir belge çıkarılmış.
Acun Ilıcalı babamın oğlu değil, Kanal D’de aynı dönemde çalıştık ama merhabalaşmaktan öte diyaloğumuz olmadı, en son, Davos’ta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “One Minute” çıkışı yaptığı gece Teke Tek’e konuktu, orada konuşmuştum, bir daha ne gördüm ne de konuştum.
Buna rağmen Acun Ilıcalı’ya inanıyorum çünkü manipülasyon yapmasını gerektirecek bir sebebi yok.
Yarışmayı kim kazanırsa kazansın aynı ödüller veriliyor ve sonuçta asıl kazanan Acun Ilıcalı oluyor.
Bindiği dalı kesmeyecek kadar akıllı bir adam o...
Egemenlik hakkına bir tecavüz daha
Egemenlik hakkımız sadece Ayasofya’nın cami haline gelmesiyle alakalı bir konu değil.
ABD diyor ki Rus gazını Avrupa’ya ulaştıracak Türk Akım ve Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattının yapımında görev alan şirketlere yaptırım uygulayacağım.
Geçen aralıkta Başkan Trump, bu yaptırımları öngören belgeyi imzalamıştı zaten ama biz F-35’e odaklandığımız için üzerinde durmamıştık.
Almanya ve AB, o imzaya sert tepki göstermiş, “egemenlik haklarını” hatırlatmışlardı.
ABD Senatosu’nun çıkardığı bir yasayı tüm dünyanın tanımasını ve ona göre davranmasını istiyor Washington bir kez daha.
Görünür gerekçesi, başta Almanya olmak üzere Avrupa enerji piyasasının Rusya’ya bağımlı olmaması ama asıl derdi kendi sattığı kaya gazı pazarını korumak.
Utanmasalar, “Çekilin sizi de biz yönetelim” diyecekler.
Bir kere olsa yeter
Deprem olduğunda AFAD ile Kandilli aynı büyüklük rakamını açıklasa,
Muhalefet iktidarın yaptığı bir işi “ama” demeden beğendiğini söylese,
İktidar, muhalefetin bir önerisini “İyi fikir, hadi yapalım” diye hayata geçirse,
Büyük kanallar RTÜK cezası haricinde de belgesel yayınlasa,
“Vakur ol” cümlesi “Ağlamayana meme vermezler” cümlesinden daha fazla kullanılsa,
Bir şiir kitabı, kısa yoldan zengin olmayı vaat eden herhangi bir kitaptan daha fazla satsa,
Normalde olması gerekenler ütopik bir yazı meselesi haline gelmese, Türkiye daha güzel bir ülke olurdu.
Üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi?
Türkiye’de SGK ve vergi borçları için çıkarılan yasalara büyük tepki gösteriliyor son yıllarda.
Zamanında ödemeler yapanlar için getirilen artı avantajlar pek bilinmediğinden oluyor aslında bu tartışma.
Her neyse, tepki çok büyük olduğu için gazeteciler mümkün olduğunca uzak duruyorlar konudan.
Oysa pandemi sürecinde SGK hasta vatandaşların tedavi giderini ödedi ve üzerine ciddi gelir kaybına uğradı.
Hazine, destek paketleriyle beraber sisteme durmadan para enjekte etti.
Şimdi hem SGK’nın hem de Hazine’nin yeniden güçlenmesi gerekiyor.
Bunun iki yolu var, ya devlet e-haciz, fiili haciz uygulamasıyla alacaklarını hızlı şekilde toplamaya çalışacak ve can yakacak,
Ya da vatandaşın tepkisini çekmeyecek kadar cezası da olan ama işletmelerde ödeme çabasını artıracak yeni bir yapılandırma süreci başlayacak.
Amaç üzüm yemekse, gelecek para herkesin işine yarayacaksa, bağcı dövmeye çalışmanın ne manası var?..
