Benyamin Netanyahu, tüm siyasi hayatının en zor anlarını hep İsrail Parlamentosu’nda yaşadı, hakarete yakın cümlelerin hedefi oldu.
Buna karşın Benyamin Netanyahu, siyasi hayatının en rahat konuşmalarını hep ABD Kongresi’nde yaptı.
Çarşamba akşamına kadar yaptığı 3 konuşmada da yine çok alkış almıştı ama 4. konuşmada rekor kırıldı.
Netanyahu’yu her 50 saniyede bir, tam 72 kere ayakta alkışlayan ABD’li siyasetçiler, ciddi bir efor sarf edip, kas yapılarını güçlendirmiş oldular.
Güçlenen sadece kol ya da karın kasları olmadı.
Netanyahu, ABD’nin en marka üniversitelerine ve sokakta kendisini protesto eden ABD’lilere ağır hakaretler ederken, aralıksız sırıtarak yüzlerindeki gülme kaslarını güçlendirdiler.
Gazzeli çocukların ölümüne
Türkiye’nin tıpkı 2. Dünya Savaşı yıllarında olduğu gibi Yunanistan’a acil yardımda bulunması gerekiyor.
Nazi işgali altındaki Atina ve Selanik’te açlıktan her gün yaklaşık 3 bin kişi ölürken Kızılay, Kurtuluş isimli vapurla Atina’ya çok sayıda yardım seferi düzenledi, Pire Limanı’nda hava akını dahil çeşitli saldırılara uğrayan Kurtuluş, bir kaza sonucu battıktan sonra yardım Dumlupınar gemisiyle devam etti. Sadece bunlar değil, Türkiye, İtalyanlarla savaş sırasında Yunanistan’a, şeker, cephane, asker çorabı gibi ciddi yardımlarda bulundu.
Bunların hepsi geçmişte kaldı ve 2024’te, Türkiye’nin Yunanistan’a bir kez daha insani yardımda bulunması gerekiyor.
Yunanistan’ın Sağlık Bakanı’nın görünmez F-35’lerle bir gece ansızın Ankara’ya gelebileceklerini söylediği bir ortamda ne yardımı diyenler çıkacaktır, haklılar, anlatayım:
★ ★ ★
Yunanistan, 2028’de teslim almaya başlayacağı F-35 uçaklarını Mora Yarımadası’ndaki Araksos Hava Üssü’nde konuşlandıracak.
Bir F-35’in, tam
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yerine Kıbrıs Türk Devleti ifadesini bildirgelere koyup kullanmaya başladı. Kurtulmuş, “Artık Kıbrıs Türk Devleti’nin bağımsızlığı ilan edildi, belli bir noktaya geldi, 50 sene geçti. Artık iki devletli çözümden başka bir yol olmadığını biz de muhatabımız olan batılı ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede bunu görmüş oldu” dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile Washington’da katıldığı NATO Parlamento Başkanları Zirvesi’nden bu yana buluşmak istiyordum. Dünyanın demokrasiden ziyade güvenlikçi politikalara döndüğü bir zaman dilimini yaşarken parlamentolar ne yapacak merakımı gidermek istediğim buluşma Kıbrıs’ta gerçekleşti. Röportaja da bu soruyla başladım ama Meclis Başkanı’nın bir başka çıkışı yazının da başlığını belirledi. Kurtulmuş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yerine Kıbrıs Türk Devleti ifadesini bildirgelere koyup kullanmaya başladı. Bu sayede artık coğrafi temele dayanan bir federasyonu akla getiren Kuzey seçeneği resmi söylemin
CHP lideri Özgür Özel, Yunanistan Savunma Bakanı Dendias’a tepki göstererek “Adam geliyor adaların üzerinde uçuyor, bayrak dikiyor. Tahrik ediyor yani. Ben Sayın Erdoğan’ın yerinde olsam Yunanistan’daki muhataplarıma, ‘Eğer gerçekten samimiyseniz, bu adamı birazcık kontrol etmeniz lazım’ diye ifade ederdim. O’nun hiçbir yaptığı iyi niyetli değil” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. Yılı için düzenlenen törenlere eski genel başkanlar ve gazilerden oluşan geniş bir heyetle katıldı. Heyette olmayan tek eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Cuma günü, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun annesinin cenaze törenindeydi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kıbrıs’ta çok sayıda temasta bulunduğu için programı oldukça yoğundu, buluştuğumuzda saatler gece yarısına geliyordu. Kıbrıs mesaimizin ilk sorusu 50 yılın bilançosu oldu haliyle:
“Biz 50 yıl önce buraya haklı bir şeyle geldik. Bosna’da ne yapıldıysa 29 yıl önce,
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Kıbrıs Barış Harekatı’nın başladığı 20 Temmuz’u, 21 Temmuz’a bağlayan gece en sert, boğaz boğaza mücadelelerin yaşandığı Boğaz Şehitliği’ndeki törende buluştuk.
Sayın Bakan, Milliyet’in ‘Cumhuriyetin ilk ve tek savaşı’ yazı dizimiz için teşekkürlerini iletti.
Tek soruya kararlı yanıt
Zaman dar, program yoğundu, tek bir soru sorma şansım vardı, hemen Yunanistan ve Fransa’nın Güney Kıbrıs’ta kurma planı yaptıkları deniz üssü haberlerini ve Türkiye’nin böyle bir durumda ne yapacağını sordum: Sayın Bakan durdu, ‘Özay Bey, Türkiye rahat olsun, her gelişmeyi takip ediyor, her gelişmeye göre planlarımızı yapıyoruz. Ulusal güvenlikle ilgili konularda hassasiyetimizi en iyi siz biliyorsunuz. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, kimsenin bölgedeki dengeyi değiştirmeye gücü yetmez, biz hazırız’ dedi.
Yunanistan halkı 1967-1974 dönemindeki askeri darbe döneminde büyük acılar yaşadı.
Binlerce gözaltı, hapis, ülkeden firar eden onbinler, 1973’te Atina Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Atina Teknik Üniversitesi’nde yaşanan katliam.
Kıbrıs’ta yaptırdıkları darbe, Türk katliamları, öldürülen Rumlar...
Tüm bunları bitiren 20 Temmuz’da Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi oldu.
Atina’nın 1975’te o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üyelik başvurusu yapması ve 1981’de üye olmasının motivasyonu da ülkede bir daha askeri darbe olmasını engellemekti.
O yüzden 20 Temmuz Bay Dendias için de bayramdır.
Kavala’nın girişinde bir Kıbrıs haritası ve o haritada Türk tarafını kanla gösteren büyük bir tabela vardır.
Barış, güzel bir ideal, kimse bu büyüleyici kelimeye itiraz edemez. Fakat kelimenin büyüleyici olması bazı gerçeklerin de üzerini örtmemeli. Mesela barış adı altında federasyon seçeneğine dönüldüğü zaman Rum Kesimi’ndeki aşırı sağ partileri, onların Kıbrıs Türk’üne dair planlarını ve düzenledikleri saldırıları da konuşmamız lazım.
Federasyonu savunan partilerde görev yapmış milletvekilleri arasında 1964 Erenköy direnişine katılmış isimler de vardı. Sorun şu ki, o kuşak gitti ve bugün siyaseti sadece Türkiye karşıtlığı üzerinden kurgulamaya çalışan vekillerin sayısı arttı. Soru şu, Türkiye gider ve Rumlar bir kez daha silaha sarılırsa ne olur?
Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50.yılını anlattığım yazı dizisinin bu son bölümü.
Harekât sırasında sahada askerlerin, müzakere masasında diplomatların verdiği mücadele, kahramanlıklar, bunlar gurur duyulacak işler.
Ama işin bir de eksik bıraktıklarımız kısmı var.
Bugün 100 binin üzerinde Kuzey Kıbrıs Türk’ü, Rum tarafından dağıtılan Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği
Cenevre’de 8 Ağustos’ta başlayan ikinci konferans sonuçsuz tartışmalarla geçti. 14 Ağustos’ta Dışişleri Bakanlığı’na önceden belirlenen parola çerçevesinde “Ayşe tatile çıkabilir” telgrafı iletildi.
Konferansın son oturumu, ikinci harekatın başlamasına 10 dakika kalana kadar sürdü. 04.30’da yeniden harekete geçen Türk Silahlı Kuvvetleri, üçüncü günün sonunda Ada topraklarının yüzde 38’ini ele geçirdi.
8 AĞUTOS PERŞEMBE
CENEVRE: TÜRKİYE KARŞITI HAVA
Heyetleri taşıyan uçaklar Cenevre’ye indiğinde harekâtın başladığı günlerde Türkiye’nin sahip olduğu sempati tamamen kaybolmuş durumdaydı.
Bunun temel sebebi de girdikleri ara bölgede mayın patlaması sonucu BBC muhabiri Ted Stoddart’ın ölümü ve yanındaki üç kişinin ağır yaralanmasaydı. Lapta’da yaşanan bu talihsiz olay dünya medyasında geniş yer bulmuştu. Kimse Türk köylerinde devam eden Rum saldırılarıyla ilgilenmiyordu. Daha acısı 2. Cenevre Konferansı başladıktan 18