Gazeteci arkadaşım Işık Teoman’ın hediye ettiği selluka tohumlarını tarif üzerine ektim, bir süre sonra filiz verip çiçek açınca sevindim, fakat ömrü uzun olmadı boynunu büküp kurudu. Bu narin çiçek özellikle eski semtlerde yaşamış İzmirlilerin anılarında neden yok? Onlar daha çok evlerinin bahçe ve avlularında yetiştirdikleri, yasemin, hanımeli ve diğer çiçekleri anımsıyorlar. Günümüzde annelerinin selluka yetiştirdiğini söyleyenlerin verdiği tarihler çok eski değil. İzmir’de yaygın olduğu söylenen kültür çiçeği selluka, ne oldu da kokusundan ve görüntüsünden insanları mahrum bıraktı.
Araştırmacı Yazar Dr. Metin Özer’in, “Kentyaşam Com İzmir’in Haber-Bilgi Sitesi’nde”, “Kemale Hanım’ın mis kokulu sellukası” başlıklı makalesini okuyunca kendisiyle mini bir söyleşi yaptım.
“Rahmetli teyzemin 1950’li yıllarda Yapıcıoğlu Semtinde bahçeli bir evi vardı. Yan evin bahçe kapısı boyunca yükselen, eflatun-beyaz renkli salyangoz çiçeklerinin yaz sonundan sonbahar başları boyunca sümbülü andıran kokusu tüm mahalleyi sarardı. Komşu; siyahi ten renkli, Girit mübadili Kemale Hanım idi. Kemale hanımın kayınvalidesi salyangoz çiçeklerinin fasulyeye benzer tohumlarını yanında getirmiş, evinin güneye bakan kapısının kenarına ekmişti. Sarmaşık gibi büyüyen bitki, kapı boyunca yükselmiş, çerçeveyi taç gibi sarmıştı. Karşıyaka’daki akrabalardan bazılarının da bu bitkiyi yetiştirdiğini anlatırdı. O yıllarda Karataş ve Göztepe’deki bazı bahçeli evlerden de selluka kokuları yayılırdı. Dedemin Kocakapı Mahallesi’ndeki evinin yan komşuları da Girit mübadiliydiler. Bahçelerinde yaseminler, güller, zambaklar olsa da selluka ekmemişlerdi. Bu bitki aslında Giritliler arasında da yaygın değildi…
Sellukanın, “İzmir’e ilk ne zaman geldiği ne kadar yaygın olduğu” konusunda kesin bir bilgi yoktur. İzmir’in endemik bitkileriyle ilgili üniversitelerin ve bazı akademisyenlerin yayınladığı kitaplarda “selluka” adı geçmemektedir.
İzmir’de ilk bilimsel botanik çalışmalar yaptığı bilinen kişi 1851-1917 yılları arasında yaşamış olan Edward Whittall’dır. Whittall, İzmir’de birçok bitki türünün ortaya çıkmasını sağlamıştı. Bornova’da yüksek duvarlarla korunan bahçesi; yasemin, rosa banksiae (Lady Banks-Çardak gülü), wisteria (mor salkım) ve egzotik ağaçlarla kaplıydı.
Whittall’un oluşturduğu botanik bahçesinde selluka yetiştirdiğine dair bir kayıt yoktur. Selluka, İzmir’e muhtemelen Girit üzerinden gelmiş, çok nazlı ve kısa süreli çiçek açan, güzel kokulu bir bitkidir. Anavatanı Güney ve Orta Amerika olan sellukaya, “İzmir çiçeği” denebilmesi için; onun da “Hollanda lalesi” gibi İzmir’de yüzyıllardır yaygın biçimde yetiştirilmesi gerekirdi. Lale, Avrupa’ya 16. yüzyıl ortalarında Osmanlı İmparatorluğu’ndan getirilmiş, Hollanda’da ıslahı ve büyük ölçekte ekimi yapılarak tescillenmiş, tüm dünyaya ihraç edilmiştir. Tüm bu nedenlerle Hollanda; “Laleler Ülkesi” olarak bilinir…
İzmir’e has “Bornova lalesi” ise doğada tükenmiş, sadece birkaç meraklının bahçesinde bulunmaktadır. Morumsu-pembe veya beyaz çiçekli İzmir adaçayı (Salvia Smyrnaea Boiss) Türkiye’de ve dünyada nesli tehlike altında olan endemik bir bitkidir. İzmir ile özdeşleşmiş bitkiler sahip çıkılmayı beklemektedir. Kentte bir botanik bahçesinin kurulması, bu bitkilerin öne çıkarılması, çevrenin ve konutların bu bitkilerle donatılması, ekonomiye ve kentin tanıtımına büyük yararlar sağlayacaktır.”
Dr. Metin Özer’e verdiği bilgiler için teşekkür ederim.