Orhan Beşikçi

Orhan Beşikçi

-

Tüm Yazıları

Profesyonel turist rehberi araştırmacı yazar Mehmet Gülümser’in daveti üzerine tarih sever dostumuz Hikmet Örde ile birlikte Kozak Yaylası’nı, Perperene antik şehrini görmek için Bergama’ya gittik.

Geziye Yukarıbey, Aşağıbey, Demircidere, Çamavlu, Hacıveliler köylerini ziyaret ederek başladık. Köylüler önceki aylarda topladıkları kozalakları yere sermiş güneşin altında çalışıyorlardı. Çamavlu’da granitlere şekil veren naif heykeltıraşın yaptığı çeşmelerden su içip, mola verdiğimiz yerde cömert köylülerin ikram ettiği çam fıstığının tadına baktık. Çam ağaçlarıyla kaplı ormanda, Kozak’ın topografyasına farklı özellik katan doğa harikası granit tarlalarında dolaşmak keyifliydi. Mehmet Gülümser dostumuz bitip tükenmeyen bir enerjiyle bizlere yolda Kozak’ın halısını, kilimini, türkülerini, oyunlarını, geleneklerini, kozak toplamayı, ayıklamayı, hayvancılığı, bağcılığı, insan öykülerini, söylencelerini anlattı. Gidemediğimiz Okçular, Bağyüzü, Tıfıllar, Göbeller, Hisar, Hacıveliler, Terzihaliller, Kıranlı köyleri hakkında bilgilendirdi.

Kozak’ta binlerce yıl önce günümüzde Çakıl Kayası denilen yerde kurulan antik kenti görmek için güneşin biraz daha çekilmesini bekledik. Ancak bazı köylüler gideceğimiz yerde engerekler dışında çok miktarda siyahlı beyazlı çok zehirli yılanların olduğunu söylediler. Geçen yüzyıllarda Selçuk ve Bergama’yı ziyaret eden seyyahların karşılaştıkları zehirli yılanlarla ilgili anlatılarını okuduğum için temkinliydim. Perperene antik kentini gezmek isteyenlere rehberlik yapan köylülerin yılan uyarısı bizi yolumuzdan döndüremedi. Deneyimli rehberimizin; “Perperene’yi görmeden geri dönmek olmaz” demesinden cesaret alıp yürümeye devam ettik. Sakin sessiz ormanda uzun bir yürüyüşten sonra karşımıza çıkan Hellenistik ve Roma kalıntısı granitten oyma lahitleri, sütunları görünce Perperene antik kentine geldiğimizi anladık. Bergama krallığının yazlık şehri olduğu savlanan Perperene’nin yalnızlığına, definecilerin kurcalamasına şimdiye kadar bu alanda bilimsel bir kazı yapılmamış olmasına üzüldük. Kentin tiyatrosu tapınağı ortaya çıkarılsa sanırım ülkemizin ve Bergama’nın zenginliğine zenginlik katar.

Gezimiz yılan uyarısıyla biraz korkulu ve heyecanlı oldu, ancak ne hikmetse bölgede tek bir yılanla dahi karşılaşmadık. Dönüşte yılanların kendilerini iyilere değil, Perperene’ye kötü niyetle gelenlere gösterdiğine kanaat getirip, yorgunluğumuzu Selinos Otel’in Kibele tapınağına, çam ormanlarına bakan terasında Ağustos böcekleri, kurbağa kuş sesleriyle arasında giderdik. Ertesi gün Bergama’da kent içinde turlayıp Atmaca Mahallesi’ne Viran Kapı’yı görmeye gittik. Karosmanoğlu Sebili, bedesten ve kentin belleğinde derin izleri olan bazı önemli binaların restore edilmediğini, Hacı Hekim Hamamı’nın önünde bulunan iki farklı tarihi ve adı gösteren kafaları karıştıran paslı tabelanın kaldırılmadığını gördüm. Önümüzdeki günlerde Mehmet Gülümser rehberliğinde Kozak’a, Perperene’ye bu kez yılanların kış uykusuna yattığı mevsimde tekrar gidip, farklı rotalarda dolaşacağız. Gidişimizde İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i de davet edeceğiz. Kozak, Bergama’nın yeşil tacı, Perperene antik kenti ise madalyonudur. Gezilerinizi profesyonel turist rehberleriyle yaparsanız yeni yerler keşfetmenin dışında nefis yemekler tadar, zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamazsınız. Kozak Yaylası’nda, Perperene’de, Bergama’da güzel bir gün geçirdik, teşekkürler Mehmet Gülümser...