Orhan Beşikçi

Orhan Beşikçi

-

Tüm Yazıları

Geçen hafta İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı Sayın Ahmet Altan ve arkadaşlarıyla birlikte Bergama’ya gittik.  Gezi programında Asklepion, Kızıl Avlu ziyareti vardı.

Asklepion gezisine, Eskiçağ tarihçisi Ege Üniversite’sinden ve aslen Bergamalı olan Doç. Dr. Murat Tozan da katıldı ve engin birikimiyle bizlere Bergama tarihini ve Asklepionu’nu anlattı. Asklepion’un Ayvazali denilen mevkide keşfedilmesi öyküsünü rahmetli Prof. Dr. Şadan Gökovalı Hocanın, “Uygarlığın özeti” kitabında okumuştum.

Haberin Devamı

“Yıl 1927, Anadolu’da yaptığı kazılarla arkeolojide devrim yapan Prof. Teodor  Wiegand ve Bergama kazıları komiseri Arkeolog Aziz Ogan, o zamanlar Ayvazali denilen bahçede geziniyorlar. Fakat o da ne birkaç adım önlerinde cılız bir çalının ardından bir koyun çıkıyor. İki Anadolu bilgini şaşkınlıkla birbirlerinin yüzüne bakıyorlar. “Bu koyun nereden çıktı? Çalının ardındaydı da birden ortaya mı çıkıvermişti? Öyle olsaydı görmez miydik?” demeye kalmadı arkadan bir koyun daha, bir koyun daha, derken koca bir koyun sürüsü sökün etti. Arkalarından, Bergama işi göz alıcı kepenek içinde, elinde ucu çatallı sopa, pos bıyıklı, keçe külahlı bir çoban çıka geldi. Gel de şaşırma! İki bilgin, büyülenmiş gibiydi. Wiegand ile Ogan hayretle açılmış gözlerle çobana sordular, “Kimsin sen? Bu sürü ne? Nerden çıktınız?” Çoban adını memleketini söylüyormuş gibi doğallıkla, “Aha şuracıkta derin ve geniş mağara var. Öğlen sıcağında sürüyü oraya indiriyorum. Bir süre serinledikten sonra sürümü yeniden yayılmaya götürüyorum” dedi. Çobanın muştuladığı “derin, geniş ve serin mağara” dediği, öteden beri varlığı bilinen, Asklepion’un yer altındaki Yuvarlak Tedavi Merkezi’ydi. İşaret fişeği atılmıştı, gerisi gelirdi. Geldi de... Büyük Alman Arkeoloğu Wiegand başkanlığındaki kazı ekibi ilgi ve çabasını bu muhteşem arkeolojik alana çevirdi” (1)

Öykü burada bitmiyor, Asklepion’un bulunduğu alan şahıs malı, arkeolojik kazı yapılabilmesi için kamulaştırılması söz konusu. Bundan sonrasını olayın görgü tanığı Arkeolog Aziz Ogan’dan dinleyelim; “14 dönüm yerin 1400 liraya alınması sonucuna varıldı.  İstimlâk için vakit yoktu, hissedarlar fazla para koparmak için uğraşıyordu. O zaman Kaymakam olan Haşim Bey, bu işle yakından ilgilenerek işi bitirmişti. Bunun üzerine Wiegand, ‘Sizi tarih adına selamlarım’ demişti.” (2)

Haberin Devamı

Kapısından içeri ölümün giremediği daha çok terapi yoluyla insanların tedavi edildiği dünyanın en eski hastanesi içinde dolaşmanın heyecanını yaşadım. 3500 kişilik tiyatronun basamaklarına oturup, hastaların yürüdüğü yer altı geçinden yürüdüm, şifalı suyunu içtim, kütüphanesini, tapınağı uyku odalarını gördüm… Oradan Akropol’e tırmanıp Ahmet Ümit’in, “Kayıp Tanrılar Ülkesi” adlı kitabının tanıtım programına katıldık. Uzun zamandır görmediğim dostlarımla selamlaşıp sohbet yaptım. Zeus Sunağı’nın Bergama’ya dönmesi için yıllardır emek veren eski Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın’ın konuyla ilgili yazdığı kitaplara kardeş bir kitap geldi diye sevindim.

Birkaç gün sonra Yazar Osman Akbaşak, Kent Yaşam Haber Sitesi’ndeki kitapla ilgili olarak, “Kayıp Tanrılar Ülkesi” başlığıyla yazdığı yazıda romanın okuyucu üzerinde bıraktığı algıya değindi.“Romanın bir yerinde aslında konunun akışıyla hiç ilgisi yokken bir araştırma raporu ortaya çıkıyor. Burada Carl Humann, kendi anlatımıyla, “Pergamon’daki sunak aslında Türkler tarafından kireç yapımı için yakılmakta yok edilmekteydi. Ben gördüm, parça parça çıkarıp Almanya’ya yolladım. İlk yıllarda izinsiz taşıdım ama sonradan padişahtan aldığım izinle serbestçe götürdüm” demektedir. Bu kısmı Carl Humann’ın anılarında da böyledir ama devamı vardır. Sonraki bölümlerde memurlara rüşvet vererek, yerel yöneticileri ikna ederek kaçırdığını yazmıştır. Romandaki raporda bu kısımdan hiç söz edilmemektedir. Her şey yasal yollardan yürütülmüş algısı okura enjekte edilmektedir. Romanı kim okursa okusun edindiği izlenim Zeus Sunağı’nın yasal yollarla, izinler alınarak, para ödenerek Berlin’e götürüldüğü olacaktır.” (3)

Haberin Devamı

Etkinlik sonrası, Akropol zirvesinden Asklepion’un olduğu alana yani Ayvazali’ye baktım. İster istemez Kaymakam Haşim Bey geldi aklıma. Kaymakam Haşim Bey’in günün şartlarında bir zoru başarıp Ayvazali denilen bahçeyi kamulaştırıp arkeologlara teslim etmesi tarihi olaydır. Kaymakam Haşim Bey’in adı Bergama kent belleğinde yaşatılıyor mu?  Alman arkeolog Prof. Theodor Wiegand’in 94 yıl önce tarih önünde selamladığı Kaymakam Haşim Bey’i, Aziz Ogan’ı selamlıyorum…

Not: Meydanda ulu çınarın altında kahve içerken karşımda anıt gibi duran Hacı Hekim Hamamı’nın cephesine adı, yılı farklı yazılı paslı tabelanın değiştirilmiş olmasından mutlu oldum.

Kaynak:

(1) Şadan Gökovalı Bergama Belediyesi “Uygarlığın özeti”.

(2) Boğaziçi Üniversitesi Aziz Ogan arşivi.

(3) Osman Akbaşak, “Kayıp Tanrılar Ülkesi” Kent Yaşam Com- İzmir’in Haber- Bilgi Sitesi.