‘Hakikat Komisyonu’na neden karşı çıkılır?

27 Ocak 2011

Öncelikle, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nu, Meclis’te Hakikat Komisyonu kurulması yönündeki önerisinden dolayı tebrik ederim. Ben de, partisinin bu öneriye ne kadar sahip çıkacağını merak ediyorum. Ama bu CHP’nin bileceği iş! CHP’nin tavrı, yakın tarihimize ilişkin ‘hakikatler’in aydınlanmasından yana olanların Tanrıkulu’nun önerisini desteklemesinin önünde engel olmamalı.
Bu açıdan, Orhan Miroğlu’nun, Taraf gazetesindeki yazısında (‘CHP Hakikat mi arıyor’, 24 Ocak) gösterdiği tavrı fevkalade yadırgatıcı buldum. Miroğlu, ‘CHP’nin hakikati aradığı ve bu konuda samimi olduğu kanaatinde değil’miş! Diyelim CHP samimi değil, bundan bize ne? Samimi olması veya olmaması, bizi iyi olduğunu düşündüğümüz bir şeyi desteklemekten neden alıkoysun?
Dahası, Miroğlu’na göre CHP, yüzleşmeye Dersim’den başlamalıymış! İyi olur, ama neden böyle bir önkoşul ileri sürülür, anlamak zor. CHP Dersim’den başlamazsa, bizler yine oradan başlarız, bu Hakikat Komisyonu önerisini es geçmek için sebep olabilir mi?
En tuhafı da, Miroğlu’nun, ‘siyaset yapmanın yolu, Kürtlerin acısını ve yasını istismar etmekten başka bir işe yaramayacak olan önerilerden geçmiyor’ şeklindeki sözleri.

Yazının Devamı

‘Tefrika’yı savunmak!

25 Ocak 2011

Bu ülkede, söz söylemenin, itiraz etmenin imkân ve sınırları hızla yok oluyor. Demokrasinin halihazırda var olan sınırları içinde, sözümüzü söylemekten imtina edersek, kısa sürede, söz söylenemez hale gelecek haberiniz olsun!
Başbakan’ın öfkesinden, iktidarın tahammülsüzlüğünden söz etmiyorum. Daha kötüsü, son derece otoriter bir ‘zihniyet dünyası’nın, iyiden iyiye ortalığı kaplamasından söz ediyorum. Gazete ve şahıs ismi vermeyeceğim, son iki hafta içinde, mevcut iktidarı destekleyen yayın organlarında yer alan bazı köşe yazılarında geçen bazı görüş ve kavramlara dikkatinizi çekmeye çalışacağım. Görün bakın durum ne kadar ciddi, ne kadar vahim!
‘Bir köşe’nin başlığı, ‘Tefrika’ düzeninden ‘tesanüt’ düzenine’. Eski dile aşina olmayan genç okurlar için hemen açıklayayım; ‘tefrika’ ‘farklılık’tan türeme bir kelime, bizde öteden beri ‘ayrışma’ anlamında ve ‘fitne ve fesat’ ile birlikte kullanılagelmiştir. ‘Tesanüt’ ise ‘dayanışma’ anlamında kullanılır. ‘Ne var bunda, ayrışma kötü, dayanışma iyi değil mi?’ diyenler çıkabilir. Öyle değil! Üstelik, bu başlık altında savunulan; ‘mefkure birliği’ (fikir, amaç birliği). Peki bu fena mı diyebilirsiniz. Evet, fena!
Acı gerçek şu ki,

Yazının Devamı

Tanıklığa devam

23 Ocak 2011

Dünyaya ‘siyasal’ bakan biriyim. Zaman içinde, köşe yazısı yazmak da benim için bu açıdan önemli hale geldi. O nedenle, yıllar önce, beni bu yönde ilk cesaretlendiren ve destekleyen kişi olan sevgili dostum Kürşat Bumin’e ve köşe yazmaya ikna eden İsmet Berkan’a bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Son altı ay süresince, akademik çalışmalarımın öne geçmesi de dahil olmak üzere, çeşitli nedenler ile, köşe yazmak benim için ikincil bir iş haline gelmişti.
Türkiye’de ve dünyada siyasetin seyrinin, bu ülkede yaşayan hepimizin geleceği açısından fazlasıyla önemli hale geldiği bir zamanda, aynı şekilde devam edemeyeceğimi düşünmeye başladım. Bu çerçevede, yazı hayatıma Milliyet gazetesinde devam etmenin daha uygun olacağına karar verdim. Burada yazmaya başlarken, ‘iş başvurum’a olumlu cevap veren Milliyet yönetimi ve beni bu konuda destekleyen sevgili arkadaşım Mehmet Tezkan’a, bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Siyaset dediğimiz şey, ‘nasıl bir toplum’ ve ‘nasıl bir dünya’da yaşamak istediğimize ilişkin düşüncelerimiz ve hayallerimizin peşinden koşmaktan ibaret. Siyasetten uzak durur, yani bize göre, ‘İyi’, ‘doğru’ ve ‘mümkün’ün peşinden koşmazsak, hayatımızı başkalarının

Yazının Devamı