Hayatımıza girdiklerinde henüz küçük birer çocuktular. Yıllar geçtikçe gözlerimizin önünde, adeta ellerimizde büyüdüler. Şimdi sondan bir önceki maceralarıyla yine hayatlarımızın tam ortasına dalıverdiler. Harry Potter ve arkadaşları Ron ile Hermione’den bahsediyoruz. Potter’ın azılı düşmanı Lord Voldemort ile olan savaşı serinin sondan bir önceki filmi “Ölüm Yadigarlar”nda da sürüyor. Heyecan iyice doruktayken, seriye ve artık her biri ün sahibi başarılı oyuncular olan “küçük” kahramanlarımıza, Harry Potter’ın dünyasına göz attık...
Ölüm sahneleri* “Harry Potter ve Melez Prens”in en can alıcı sahnelerinden biri kuşkusuz Sirius Black’in ölümüydü. Tam Harry Potter bir aileye kavuştu derken Black, Helena Bonham Carter’ın canlandırdığı Bellatrix Lestrange tarafından öldürüldü.
* “Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı”nda Potter’ın en yakını Profesör Dumbledore’un ölümü kuşkusuz pek çok hayranı için acı vericiydi.
* “Harry Potter ve Ateş Kadehi”nde “Alacakaranlık” serisi ile tanınan Robert Pattinson da vardı. Pattinson’un canlandırdığı Cedric Diggory karakteri de filmin sonunda öldü.
Daniel Radcliffe’in bugünkü serveti yaklaşık 60 milyon dolar
* Harry Potter’ı canlandıran Daniel
Televizyon ağırlıklı bir kariyere sahip Kemal Uzun’un yönettiği “Vay Arkadaş”, kenar mahallede geçen bir öyküyü komedi-aksiyon türünde anlatıyor.
Manik, Tik ve Dildo üç yakın arkadaş. Lakaplarını alma nedenleri ise şöyle: Manik aşırı hareketli, sinirli, heyecanlı bir tip. Tik’in de insanlarla ilişki kurmasını zorlaştıran bir sürü tiki var ve kadınlarla arası çok kötü. Dildo ise tersi. Kendine güvenli bir kadın avcısı.
Dildo’nun babası Efendi bey hastalanır. Manik, Tik ve Dildo’nun ameliyat için yüklü miktarda para bulmaları gerekir. Üç arkadaş, Manik’in baştaki itirazlarına rağmen parayı bulmak için araba çalarlar. Ama çaldıkları arabalardan birinde yüklü miktarda kokain, bir diğerinde ise bir ceset bulurlar. Bu durum da, başlarının mafyayla belaya girmesine neden olur. Bu arada çaldıkları arabalardan biri bir polis memurunun erkek fatma kızı Nil’in olunca, onun da yolu üç arkadaşla kesişir.
“Vay Arkadaş” açılışından itibaren akla ‘90’lar sonu ticari İngiliz sinemasının, öncülüğünü Guy Ritchie’nin yaptığı bir dalını getiriyor. Özellikle de Ritchie imzalı “Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana / Lock, Stock and Two Smoking Barrels”ı. Suça az buçuk karışmış kenar mahalle gençlerinin,
Facebook’un kuruluşunu anlatan “Sosyal Ağ” basit bir başarı öyküsü değil. Yönetmen David Fincher internet çağını ölçülü bir dille anlatıyor
Se7en” ve “Dövüş Kulübü / Fight Club” filmlerinin yönetmeni David Fincher, “Sosyal Ağ”da en büyük internet fenomenlerinden Facebook’un kuruluş öyküsüne odaklanıyor.
“Sosyal Ağ”, Ben Mezrich’in “Kazara Milyarder” adlı kitabının uyarlaması. Bu kitabı, senaryo haline getiren isim parlak senarist ve oyun yazarı olan Aaron Sorkin...
Fincher filmini, Mark Zuckerberg’in kız arkadaşıyla ayrılmasıyla sonuçlanan bir bar sohbeti ile açılıyor. Mark’ın çok zeki, sosyal açıdan kabul edilmeye hevesli ama bu konuda başarısız bir genç olarak portresini tek bir sahnede veriyor. Zuckerberg’in Facebook’un fikrini bulma süreci, Sean Parker’la tanışması ve onun Zuckerberg üzerindeki etkisi filmin ilgilendiği konular arasında. Ayrıca Facebook’un finansal işlerini yürüten Zuckerberg’in en yakın arkadaş Eduardo’nun ve Facebook’un onların fikri olduğunu iddia eden Winklevoss kardeşlerin Zuckerberg’e açtığı davalar da filmin ana eksenlerini oluşturuyor.
Filmin müziği başarılı
Sorkin’in bol diyaloglu, hızlı ve nokta atışı yapan senaryosu, Fincher’ın dinamik
İsveç topraklarının polisiye öyküler konusunda verimli olduğunu, dünyaca ünlü polisiye yazarı Henning Mankell’den biliyoruz. Stieg Larsson imzalı “Millennium Üçlemesi” de Mankell polisiyeleri gibi “Kim kimi öldürmüş?” olay örgüsüne yüz vermiyor ve sistemi, tarihi işin içine katan, sosyal mevzuları atlamıyor. Üstelik bunları buz gibi bir atmosferle birleştiriyor.
Stieg Larsson’un ölümünden sonra yayımlanan üçleme, polisiye sevenler tarafından kısa sürede tutuldu. İlk kitabı “Ejderha Dövmeli Kız”ın sinema uyarlaması da aynı şekilde gösterildiği yerlerde çok ses getirdi. İsveç yapımı filmin ünü kısa sürede ülkenin, hatta Avrupa’nın sınırlarını bile aştı. Şu anda Hollywood’da ünlü yönetmen David Fincher harıl harıl yeniden çevrim üzerinde çalışıyor.
2,5 saatlik filmin öyküsü oldukça dallı budaklı. Mikael adlı bağımsız bir gazetecinin bir haberi yalanlanır, dolayısıyla itibarı sarsılır. Ama zengin bir sanayici olan Henrik Vanger gazetecinin araştırma gücüne güvenir ve onu özel bir konu için tutar. Vanger’in çok düşkün olduğu yeğeni Harriet yıllar önce kaybolmuştur ve ipuçları Harriet’in aileden biri tarafından öldürüldüğüne işaret edtmektedir. Mikael bu işi çözmeye çalışır.
Komplo
Geçen sezon, 70’e yakın Türk filmi vizyona girdi. Bazı haftalar dörder, beşer yerli filmler karşımıza çıkarken, “Türk sineması yükselişte” en fazla sarf edilen cümlelerden biriydi. Ama çok azı gişede beklenen başarıyı yakaladı. Gişe rakamlarında yaşanan hayal kırıklığı, yeni sinema sezonunda Türk sinemasının hızını kesmişe benzemiyor. Bu yıl, 60 civarı yeni film vizyona girecek. Ekim ayında yapılacak Antalya Film Festivali, geçtiğimiz günlerde ana yarışma için 47 filmin başvurduğunu, daha da ilginci bunların 33’ünün ilk film olduğunu açıkladı. Genel tabloya baktığımızda, bu sezon yepyeni isimler görüyoruz. Yani geçen sezon karşımıza çıkan yönetmenler, bu sezonda ikinci filmleriyle kariyerlerinde devamlılığı sağlamış değil.
Yavuz Turgul, Handan İpekçi, Sinan Çetin’in de aralarında olduğu, birkaç yıldır ortada görünmeyen yönetmenler de bu sezon yeni filmleriyle izleyici karşısına çıkacaklar.
Gişede iddialılar
Mavi Marmara’nın intikamı“Kurtlar Vadisi Filistin”
Yönetmen: Zübeyr Şaşmaz
Oyuncular: Necati Şaşmaz, Gürkan Uygun,
Kenan Çoban, Nur Aysan
Altıncı His / The Sixth Sense”le “yeni dahi yönetmen” sıfatını kariyerinin başlarında kazanan Shyamalan, bundan üç yıl önce çizgi film “Avatar: The Last Airbender”ı büyük bir tutkuyla sinemaya uyarlamaya başladı. Çocuklara hitap etmesi hedeflenen ama her yaş grubundan takipçiler edinen ve doğudan ilham alan bu ABD çizgi filmini uyarlamak aslında Shyamalan için iyi bir şanstı. Ne de olsa yönetmen son dönem “Sudaki Kız / Lady in the Water” ve “The Happening” gibi filmlerinde kendi öykülerinde ısrar ettiği ve egosunu fazla gözümüze soktuğu gibi sebeplerle eleştiriliyordu. Syhamalan’ın kişisel mevzularından uzak, fantastik, kendine has bir mitolojisi olan bir çizgi filmi sinemaya uyarlamak, Shyamalan’a aradığı taze kanı getirebilirdi.
“Son Hava Bükücü”nün öyküsüne kısaca göz atarsak, dünyada dört toplum var: Hava, ateş, toprak ve su... Her toplumun, temsil ettikleri elementleri bükebilen özel mensupları bulunuyor. Avatar adındaki seçilmiş kişi ise dört elementi de kontrol edebiliyor ve ruhsal dünyayla da iletişimde olduğu için dünyadaki dengeyi sağlıyor. 100 yıl önce son Avatar kaybolunca, dünya Ateş Ulusu’nun kontrolüne giriyor. Avatar’ın hava bükücüler arasından çıkacağı bilindiği