Nil Kural

“Yenilmezler”de Marvel kahramanları ortak düşman karşısında birleşiyor. Filmde mizah ile aksiyon çok iyi dengelenmiş

Marvel çizgi roman karakterlerinin işbirliği yaptığı “Yenilmezler”, uzun süredir beklenen bir Marvel projesiydi. Bu süper kahramanlar geçidi sonunda izleyici karşısına çıkıyor.
Kahramanları birlikte savaşmaya iten neden, uzayda yaşayan kötü bir ırkın dünyayı işgal planları... Bu planlarını uygulamak için “Thor” filminin düşmüş prensi Loki’yi dünyaya gönderirler. Dünyaya uyuz olan Loki, sonsuz güce sahip bir kristali S.H.I.E.L.D. adlı, uluslararası barışı koruma teşkilatından çalar. S.H.I.E.L.D.’in başındaki Nick Fury, süper ajan Natasha Romanoff’un yardımıyla süper kahramanları bir araya toplar: Hulk’a dönüşmediği, yani sinirlenmediği bir yaşam sürmeye çalışan Bruce Banner; uzun yıllar dondurularak saklandığı için yeni dünya düzenine uyum sağlamakta zorluk çeken süper asker Kaptan Amerika; kardeşi Loki’nin planlarını onaylamayan Thor ve egosunun doruğunda yaşayan milyoner Tony Stark, namı diğer Iron Man. Apayrı tellerden çalan bu kahramanlar, tek bir amaç için birlikte çalışmalıdır.

Herkesle dalga geçiyor
Müziğin süper gruplarını andıran bu

Çizgi roman uyarlaması ‘Yenilmezler/The Avengers’ın kötü adamı Loki’yi canlandıran Tom Hiddleston’ı sık sık görmeye hazırlanın. Steven Spielberg’ün yönettiği ‘War Horse/Savaş Atı’nda rol alan, Woody Allen filmi ‘Paris’te Gece Yarısı/Midnight in Paris’te F. Scott Fitzgerald’ı

canlandıran aktör, yükselen yıldızlardan sadece biri. Onun yükselişini bahane edip, diğerlerine baktık

“Kuzgun” filminde parasız ve başarısız Edgar Allen Poe ile karşılaşıyoruz. Üstelik bir katilin onunla derdi var!

Kuzgun” Amerikalı ünlü yazar Edgar Allan Poe’yu kurgusal bir olay örgüsünün bir karakteri haline getiriyor. İlham bulmakta zorlanan, eskisi gibi iyi öyküler yazamayan ve meteliğe kurşun atan Poe, nüfuzlu bir adam olan Kaptan Hamilton’ın kızı Emily ile de evlenmeyi planlamaktadır. Derken, Poe’nun hikayelerindeki kurguları aynen uygulayan cinayetler başlar. Dedektif Fields, Poe’nun yardımını ister. Katilin Poe’yla kişisel bir derdi var gibi görünmektedir.

Senaryo pek parlak değil
“V for Vendetta”nın yönetmeni ve “Matrix” serisinin yönetmen asistanı James McTeigue teknik yönlerden kuvvetli bir isim. Ancak “Kuzgun”un pek de parlak olmayan senaryosunu ilgi çekici kılmayı başaramıyor. Benzer bir formülü takip eden Steven Soderbergh’in “Kafka”sı yazarı kurgusal, kendi eserlerindeki gibi bir atmosfere yerleştiriyor ve başarılı olabiliyordu. Ancak bu filmin aşk da olsun, heyecan da, kan da gibi her Hollywood gerekliliğini uygulama çabası filmi Poe’ya özel olmaktan çıkarıyor. John Cusack’ın Poe’yu canlandırırken, gözlerini açıp şaşkın şaşkın bakmaktan başka bir çaba

‘Kuzgun/The Raven’, Edgar Allan Poe’yu kurmaca bir hikayeye karakter olarak yerleştiriyor ve yazarı kendi öykülerinden yola çıkan bir seri katilin peşine takıyor. Poe’yu John Cusack’ın canlandırdığı film, bir yazarın daha beyazperdeye konuk olması demek. Bu vesileyle, beyazperde karakterleri olarak karşımıza çıkan diğer yazarları hatırlayalım

Hollywood yapımı aksiyon filmi “Battleship”, Amiral Battı adlı oyunla uzaylı istilasını birleştiriyor

Hollywood’un aksiyon konusundaki çaresizliğine örnek olarak Amiral Battı oyununu sinemaya uyarlamalarını göstermek mümkün. “Battleship”te
bir masa oyunundan uyarlanan senaryoyu işletmek için bir uzaylı işgaline de lüzum görülmüş.

Aksiyon gerilim “Çapraz Ateş”te devlet için operasyon yaparken ihanete uğrayan Mallory’nin intikamını izliyoruz

Ewan McGregor (solda) ve Gina Carano (sağda) “Çapraz Ateş”te...

Devlet için özel operasyonlar yürüten Mallory Kane, Dublin’deki bir operasyonun ardından ihanete uğrar. Çalıştığı insanlardan biri onu öldürmeye çalışır. Kane kurtulduğunda peşinde suikastçılar olduğunu fark eder. Eğitimi sayesinde peşindekileri atlatarak ABD’ye dönüp ona komplo kuranlardan intikam almaya çalışacaktır.
Ünlü ABD’li yönetmen Steven Soderbergh’in yönettiği “Çapraz Ateş”, aksiyon gerilim türünde bir yapım. Kariyeri bağımsız özel projeler (“Bubble”) ve ticari ana akım filmler (“Oceans” serisi) arasında bölünen Soderbergh’in bu filmi,
iki grubun bir kırması gibi gözüküyor.
Hikayesini Barselona’dan New York’a pek çok şehre uğrayarak anlatan Soderbergh’in yaptığı en ilginç seçim, şüphesiz hiçbir sinema tecrübesi olmayan dövüş sanatları ustası Gina Carano’yu başrole taşıması. Üstelik Carano’yu pek çok yönetmenin rüyasında bile göremeyeceği; aralarında Ewan McGregor, Antonio Banderas, Michael Fassbender ve Michael Douglas’ın da bulunduğu güçlü bir erkek oyuncu kadrosunun ortasına

Ferzan Özpetek’in, Cem Yılmaz’ın da rol aldığı yeni filmi “Şahane Misafir” vizyonda

Cem Yılmaz İtalyanca oynadığı kısa rolde başarılı.

Ferzan Özpetek’in yeni filmi “Şahane Misafir”in ana karakteri Pietro adında, başka bir şehirden yeni Roma’ya taşınmış yeteneksiz bir aktör. Ucuza tuttuğu, güzel ve eski bir eve kuzeni Maria’nın yardımıyla yerleşen Pietro, evdeki alçak ve gizli odaya bir anlam veremez. Zamanla evde abartılı giysilerle ve makyajla dolaşan insanlar görmeye başlar. Bu zararsız insanların önce istilacı olduğunu sanan Pietro, onların II. Dünya Savaşı sırasında ortadan kaybolmuş bir tiyatro grubu olduğunu öğrenir. Aralarında Cem Yılmaz’ın canlandırdığı Yusuf Antep’in de olduğu tiyatro grubu, zamanla Pietro’nun yalnızlığını hafifletmeye başlar.
Özpetek’in en iyi filmlerinden biri olduğu söylenemez
Özpetek filminde komediye ağırlık veriyor. Ancak filmin ciddi bir ritim ve akış sorunu var. Pierto ve tiyatro grubu arasında bir denge kuramayan; yan karakterle saptığı yollarda kaybolan film, senaryonun ve hikaye anlatımının ritmini bir türlü bulamıyor. Tiyatroculara
II. Dünya Savaşı sırasında tam olarak ne olduğu, Pietro’nun bu garip olay karşısında değişimi

2010’da gişede çok başarılı olan “Titanların Savaşı”nın devamı, tanrılar arasında aile çatışması üzerine kurulmuş

Filmde Zeus’un oğlu Perseus’u Sam Worthington canlandırıyor.

İlk filmde Kraken adlı canavarı alt eden Zeus’un yarı tanrı oğlu Perseus’u filmin başında inzivaya çekilmiş, günlerini oğluyla ilgilenip balıkçılık yaparken görüyoruz. Derken bir gün babası Zeus onu ziyaret ediyor ve insanların tanrılara ibadet etmedikleri için güçlerini kaybettiklerini anlatıyor. Zeus bu durumun yer altında Hades gözetiminde tutuklu olan babaları Kronos’un serbest kalması anlamına geleceğini, bunun yalnızca kendileri için değil, insanlık için de bir felaket olacağını söylüyor. Ancak Perseus tanrılara yardım etmeyi kabul etmiyor. Poseidon ve Zeus yer altına indiklerinde Hades ve Ares’in Cronos’u serbest bırakacaklarını öğrenerek ihanete uğradıklarını anlıyorlar. Perseus’un, oğlunun ve insanlığın geleceği için bir kez daha mücadele etmesi gerekiyor.
“Los Angeles”ın yönetmeni John Liebesman’ın imzasını taşıyan film, ticari bir eğlence yapımı olarak temellerini tanrılar arasında süren aile çatışmaları üzerine kuruyor. İnsanlığı, kendi meseleleri yüzünden birbirine giren tanrıların