Gelecek hafta vizyona girecek filmlerin en iddialılarından biri, ünlü animasyon şirketi Pixar’ın yeni filmi ‘Brave/Cesur’. Filmin ana karakteri Merida, ülkesinin geleneklerine karşı gelen bir İskoç. Nitekim orijinal seslendirme kadrosunda, Merida’nın sesi İskoç aktris Kelly Macdonald’a emanet edilmiş. Yurt dışında eleştirmenler tarafından beğeniyle karşılanan filmin Merida’sından yola çıkarak, sinemaya damgasını vuran İskoç karakterleri bir araya getirdik.
Connor MacLeod
1986 yapımı film ‘Highlander/İskoçyalı’yla ilk kez karşımıza çıkan Connor MacLeod, bunu takip eden televizyon dizisiyle popüler kültürün önemli bir figürüne dönüştü. ABD’li aktör Christopher Lambert’ın canlandırdığı MacLeod, yüzyıllardır birbirlerini yok eden, ölümsüz savaşçılardan biriydi. Birbirlerini öldürdüklerinde karşı taraftan gücünü alan bu savaşçılar arasındaki MacLeod, 1500’lerde İskoçya’da doğmuş bir karakterdi ve serinin Türkçe adı MacLeod’un kökenlerini fazlasıyla vurguluyordu.
Mark Renton
1990’ların simgeleşen filmlerinden ‘Trainspotting’in Ewan McGregor’ın canlandırdığı İskoç ana karakteri, sinemanın en ünlü anti-kahramanların- dan biri. 1980’lerin Edinburgh’unda geçen film, bir grup
Çin’in dünyaca ünlü yönetmenlerinden Zhang Yimou yeni savaş dramı “Savaşın Çiçekleri”nde 1937’de Japonya’nın Çin’in Nanking şehrinde yaptığı katliam sırasında geçen bir hikaye anlatıyor
“Savaşın Çiçekleri / Jin Ling Shi San Chai”
Yön.: Zhang Yimou
Oyn.: Christian Bale (John Miller), Ni Ni (Mo Yu), Zhang Xinyi (Shu), Huang Tianyuan (George), Han Xiting (Yi), Zhang Doudou (Ling) Sen.: Liu Heng
Gör.: Zhao Xiaoding
Müz.: Chen Qigang
Zhang Yimou yaklaşık 300 bin kişinin hayatının kaybetmesiyle sonuçlanan katliamı Amerikalı cenaze kaldırıcısı John Miller’ın ekseninde anlatıyor. Miller, bomba sonucu ölen bir rahibin cenazesini kaldırmak için manastıra gelir. Burada 13-14 yaşlarındaki kız öğrencileri bulur. Bir süre sonra şehrin genelevlerinden kaçan bir fahişe grubu da manastıra sığınır. İlk günlerini ücretini bulmaya çalışmakla ve manastırın şaraplarını tüketmekle geçiren John Miller, korkunç bir Japon baskının ardından buraya sığınan insanların tek ümidi olduğunu algılar. Ve kadınları ve çocukları korumak için elinden geleni yapmaya başlar.
Yönetmeninden oyuncusuna çok iddialı bir kadroyu bir araya getiren film, bilindik ‘kesişen hayatlar’ formülüne sırtını yaslıyor
Karşılaşan çeşitli karakterler üzerinden döngüsel bir hikaye anlatan “360”ın çıkış noktasında Michael Daly, bir iş gezisinde bir fahişe ile birlikte olmaktan son anda vazgeçer ve vicdan azabıyla karısı Rose’a romantik telefon mesajları bırakır. Bu mesajlar Rose’un Brezilyalı genç sevgilisinden ayrılmasına yol açar. Ancak fotoğrafçının ilişkisini öğrenen sevgilisi onu terk edip ülkesine dönmeye çalışırken uçakta yıllardır kayıp kızını arayan yaşlı bir adamla (Hopkins) tanışır ve tedavi görmüş seks suçlusu Tyler ile tehlikeli bir yakınlaşma içine girer.
“360” kadro olarak dört dörtlük görünen bir film. Bir kere yönetmenliğini “Tanrı Kent / City of God”, “Körlük / Blindness” ve “The Constant Gardener / Arka Bahçe”nin de aralarında olduğu müthiş filmler çekmiş Brezilyalı yönetmen Meirelles üstleniyor. Senaryo deseniz, “Frost / Nixon” ve “The Queen”de imzası olan yıldız isim Peter Morgan kaleme almış. Oyuncu kadrosunun tanıtıma bile ihtiyacı yok. Ancak, “360” Alejandro Gonzalez Inarritu’nun alametifarikası kesişmeli, karakterlerin hayatlarının
Timur Bekmambetov
2004 yapımı Rus fantastik filmi ‘Gece Nöbeti/Nochnoy dozor’, türün meraklılarının hemen dikkatini çekti ve Kazak yönetmeni Timur Bekmambetov’u bir anda spot ışıklarının altına taşıdı. Film, bundan önceki pek çok hikayede olduğu gibi yönetmenin Hollywood tarafından transfer edilmesiyle sonuçlandı. ‘Gece Nöbeti’ni bir üçlemeye çeviren yönetmen, 2008’de James McAvoy’lu aksiyon ‘Wanted’la Hollywood’un çarkları arasında dönmeye başlamıştı artık. Nitekim bu hafta da yapımcılığını Tim Burton’ın üstlendiği, ‘Vampir Avcısı: Abraham Lincoln/Vampire Hunter’ın yönetmen koltuğunda karşımıza çıkıyor. Bekmambetov’dan yola çıkarak ezelden beridir sık sık yönetmen transfer eden Hollywood’un son dönem bünyesine kattığı isimleri hatırlayalım
Ang Lee
Tayvanlı yönetmen, Hollywood’da çalışan ve işlerinde kaliteyi koruyan ender isimlerden biri. 1970’lerde eğitim için ABD’ye gelen Lee, 1992 yapımı ‘Tui shou/Pushing Hands’, ‘Xi yan/The Wedding Banquet’le dikkat çekti. Bunlardan ikincisiyle Oscar adaylığı aldı. Ardından 1994’de ‘Sihung Lung, was Yin shi nan nu/Eat Drink Man Woman’la başarısını sürdüren Ang Lee, Jane Austen uyarlaması ‘Sense and Sensibility’ ile büyük
Yönetmenliğini Paul Verhoeven’ın üstlendiği, başrollerini Arnold Schwarzenegger ve Sharon Stone’un paylaştığı; Philip K. Dick’in bir kısa öyküsünden esinlenen 1990 yapımı kült film, yeni bir uyarlamayla izleyici karşısında. Bu kez Schwarzenegger’in rolünde Colin Farrell’ı izliyoruz. Yönetmen koltuğunda ise “Underworld / Karanlık Dünya” serisinden hatırlanabilecek Len Wiseman var. Bilim kurgu türündeki filmde, dünyada sadece Birleşik İngiltere Federasyonu ve onun sömürdüğü Koloni kalmıştır. Sentetik askerler üreten işçi Douglas Quaid, sahte anılar edinmek için Rekall adlı firmaya gider ve gizli ajan anıları satın almak ister. Ancak işler bir anda karışır. Quaid, kendisini federasyonun polis gücünden Cohaagen ve Koloni’ye eşitlik isteyen direnişçiler arasında süren mücadelenin ortasında bulur.
Gereksiz yeniden çevrimlerden oluşan uzun listeye eklenen bir madde olmaktan ileri gitmeyen “Gerçeğe Çağrı”, orijinal filmin Mars meselesini tamamen ortadan kaldırmış. Filmin tek ilgi çekici yönü olan Koloni’nin ise görsel açıdan Ridley Scott’ın yine bir Philip K. Dick uyarlaması olan bilim kurgu klasiği “Blade Runner”ın dünyasına çok benzediğini belirtelim. “Gerçeğe Çağrı”
Gareth Evans, aksiyon sevenler için hoş, kalanlar için boş, Endonezya yapımı bir aksiyonla karşımızda
“Baskın”ın başrolünde Iko Uwaris var.
“Baskın / The Raid: Redemption”
Yön.: Gareth Evans
Oyn.: Iko Uwais (Rama), Joe Taslim (Jaka), Donny Alamsyah (Andi),
Pierre Gruno (Wahyu)
Bu haftanın vizyon filmlerinden biri, Japon animasyonu ‘Tepedeki Ev/Kokuriko-zaka kara’. Animasyonun dünyadaki en büyük isimlerinden Hayao Miyazaki’nin senaryosundan yola çıkan; yönetmenliğini oğlu Goro Miyazaki’nin üstlendiği film, 1960’ların Japonya’sında geçen bir ilk gençlik öyküsü anlatıyor. Animasyon alanında benzersiz işler çıkaran Japonya yapımı beş uzun metraj animasyonu mercek altına aldık.
‘Akira’ (1988)
Otomo Katsuhiro’nun kendi mangasından uyarladığı film, sadece Japon animasyonları veya animasyon alanında önemli değil. Gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri olarak gösteriliyor. Bilimkurgu türlerinden ‘cyberpunk’ özellikleri sergileyen film, 2019’da Tokyo’da geçiyor. Kaneda adlı motosiklet çetesi liderinin yakın arkadaşı Tetsuo, gizli bir devlet projesine karışıyor. Kaneda, tehlikeli bir hale gelen Tetsuo’yu ve kontrolden çıkmış askeri projeyi durdurmaya çalışıyor. Gösterime girdiği dönemde Japonya’da büyük ilgi gören, zamanla tüm dünyada bilinen ‘Akira’, animasyon gibi teknolojinin hızla ilerlediği bir alanda direnmeyi ve kült değerini korumayı sürdürüyor.
‘Grave of the Fire Flies /Hotaru no Haka’ (1988)
Senaryosunu ve yönetmenliğini Isao Takahata’nın
Gotham’ı tehdit eden bir düşman, Bruce Wayne’i, dolayısıyla Batman’i çekildiği inzivadan çıkarıyor..
“Kara Şövalye Yükseliyor / Dark Knight Rises”
Yön.: Christopher Nolan
Oyn.: Christian Bale (Bruce Wayne), Gary Oldman (Gordon), Tom Hardy (Bane), Joseph Gordon-Levitt (Blake), Anne Hathaway (Selina), Marion Cotillard (Miranda), Morgan Freeman (Fox), Michael Caine (Alfred) Sen.: Jonathan Nolan, Christopher Nolan Gör.: Wally Pfister
Müz.: Hans Zimmer
"Kara Şövalye Yükseliyor”, Christopher Nolan’ın devralmasından sonra geniş bir izleyici kitlesine kavuşan serinin muhtemelen bu yönetmenle son filmi...