Eğlence dünyasına hizmet eden mesleklerin süratle ayaklar altına alınışını şok içinde izliyorum. Eline mikrofonu alan şarkıcı, kulağına kulaklığı geçiren DJ maşallah! Haliyle bu mesleklere ömrünü veren, işlerini titizlik ve ciddiyetle yapan gerçek solist ve DJ’ler isyanda.
Beni delirten bir grup var ki, sosyal medya hesaplarına bakarken ağzım beş karış açık kaldı. Sosyal medyayı pek takip etmem, bir arkadaşım “Bak bunlardan haberin var mı?” diye gösterdi. Dejenerasyonun had safhasını yaşadıkları, ahlak sınırlarını aştıkları video ve fotoğrafları utanmadan paylaşıyor, hatta Periscope’ta rezilliklerini canlı yayınlıyorlar. Millet kara kara ayın sonunu nasıl getireceğini düşünürken, görgüsüzlük şovları yapıp, harcadıkları tonla parayı insanların gözüne sokuyorlar.
Suç rezilliğe prim verenlerde!
Ve kadınlı erkekli bu grup şu anda işten işe koşuyor, DJ adı altında! Bu durumu gören gerçek DJ’lerin cinnet geçirmesi gayet normal. İş alanları bu mesleğin m’sinden haberi olmayan bu şuursuzlar tarafından resmen gasp ediliyor.
Ama suç bahsettiğim grupta değil, bunları takip eden ve bu rezalete prim verenlerde! Her birinin yüzbinlerce takipçisi var. Üstelik takipçilerin arasında yaşı
Son bir hafta içinde bir kez daha fark ettim ki insan; sağlığının ne kadar kıymetli olduğunu kaybetmeden anlamıyor. Değerli bir büyüğümün ani rahatsızlığı nedeniyle günlerimi Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde geçirdim. Hastane ortamı insanın psikolojisini alt üst ediyor, bir yandan hastalar için üzülüp onlar için dua ederken, bir yandan da sağlıklı olmanın şanstan çok daha öte olduğunu anlıyorsun.
Grup halinde kafeteryada otururken bir amca yaklaştı yanımıza. Masadaki sigara paketlerinden birini aldı ve “Bunu yıllarca içtim, şimdi halime bakın” diye güçlükle konuşmaya başladı. Boğazına delik açılıp takılan borudan gırtlak kanseri olduğunu gördük, söylediklerini anlamak çok zordu, çıkardığı nefes sesi hâlâ kulağımdan gitmiyor. Derdi bizim masada sigara içenlere sigarayı bıraktırmaktı, dakikalarca sigaranın nasıl büyük bir düşman olduğunu anlatmaya devam etti. Sigara içenlerin başına neler gelebileceğinin canlı örneğini dinlerken hepimiz buz kestik.
Sigaradan kurtulmak şart!
Fosur fosur sigara içen herkesin bu illetten acilen kurtulmak için elinden geleni yapması lazım. Allah bize irade vermiş, sigara bağımlısı olmak büyük bir zayıflık göstergesi aslında...
Hastanelerde şahit
Karadeniz’in yeşilliklerle çevrili yollarından, o manzaralar gibi büyüleyici bir arabayla geçerek, kurucusu Prof. Hüsamettin Koçan’ın deyimiyle “Olmazlara başkaldıran” Baksı Müzesi’ne vardık. Bayburt bozkırlarının ortasında, Çoruh Nehri’ne yukarıdan bakan Baksı Müzesi, (Ölmeden görülecek yerler) listenize mutlaka eklenmeli. Masal dünyası gibi…
Hüsamettin Hoca’nın çocukluğunda; köy dışında çalışmaya giden babasını beklediği tepeye kurduğu Çağdaş Sanat Müzesi, 2014’te Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü almış. Özellikle Batılılar, kültürel demokrasiye olan katkısı, içtenliği, yalınlığı, konumu ve cesaret timsali oluşu nedeniyle Baksı Müzesi’nden çok etkileniyormuş. Zaten burayı görüp de takkesi uçmayanı döverler, öyle diyeyim!
Baksı Müzesi; Türkiye’nin en yoğun göç veren bölgelerinden Bayburt’a sanatı taşıyarak yaşam soluğunu yeniden kazandırmak, bölgenin ekonomik yaşamını canlandırmak amacıyla, net sermayesi olmadan hayata geçirilen bir gönüllülük projesi… Koleksiyonu, sanatçıların bağışladığı eserlerden oluşan tek müze. Üniversite öğrencileri ve çocukların ilgi gösterdiği Baksı’da, 160’tan fazla sanatçının 200 eseri bulunuyor. 27 misafir odası bulunan müzede, konaklayarak geçireceğiniz
Bridget Jones film serisindeki perfor-mansıyla, sevimliliğiyle bir döneme damga vuran; Oscar, Altın Küre, Bafta gibi birçok büyük ödüle sahip, dünya çapında önemli bir oyuncu Renee Zellweger... Ama başarı dolu kariyerinden ziyade fiziğinden, estetiklerinden bahsediyor herkes, kadını yerin dibine sokup sokup çıkartıyorlar!
“Yaşlandı, estetikten tipi değişti, çirkinleşti vs.” gibi eleştiriyi geçip hakarete varan bir sürü haber ve yorum yapılıyor. Estetik uzmanları bile oturup Zellweger’ın estetiklerini tartışıyor.
Yahu estetiği iyidir kötüdür de bundan kime ne? Kendi yüzü, kendi vücudu, nasıl iyi hissediyorsa öyle yapar, buna dil uzatmak da neyin kafası?!
Uzun zamandır yorumlar karşısında sessiz kalan oyuncu, sonunda isyan etmiş. Diyor ki; “Estetik yaptırmadım, öyle olsa bile bu kimseyi ilgilendirmez. En çok saygı duyulan gazeteciler bile konuyu tartıştı ve eğlence haline getirdi. Bu, kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın en güzel örneğidir.”
Hah ağzını seveyim! Daha doğru bir açıklama olamazdı!
Kadınlar psikolojik baskı altında!
Ünlü bir kadın belli bir yaşın üstüne geldi mi hayatını zindan ediyorlar! Erkeklere gelince, onlara laf eden yok. Dayanılmaz bir kadın ayrımcılığı hüküm
Bir Instagram kullanıcısının Hande Yener’e attığı “Sevgilin seni aldatıyor, haberin olsun. Fotoğrafı sayfamda paylaştım” mesajı üzerine şarkıcının “Takip isteğimi kabul et ya da buradan fotoğraf at hemen” cevabı bazılarının çok komiğine gitmiş! (Bu özel mesajı ortalığa döken kişiye ayrıca tebrikler, başı göğe ermiştir umarım! Ne ayıp şey.)
Yener hakkında ‘tipik Türk kızı’ gibi alaycı yorumlar yapılıyor. Valla bana hiç komik gelmedi mesaja verdiği karşılık. Bu; kadınlar olarak ilişki yaşadığımız erkeklere karşı ne kadar güvensiz hale geldiğimizin gayet üzücü bir örneği aslında... Dalga geçeceğimiz değil, oturup ilişkilerin geldiği noktayı sorgulamamız gereken bir durum.
Aşk huzurla yaşanamıyor artık
Bir adamı seviyorsun, ona bağlanıyorsun, hayatını paylaşıyorsun, gelecek planları yapıyorsun, ailenden sayıyorsun (ki aile gibi hissetmek için evli olmak şart değil, paylaştıklarının yoğunluğuyla ilgili bu) ama gel gör ki, ona güvenemiyorsun. Arkanı döndüğünde sana yanlış yapıp yapmayacağından zerre kadar emin olamadığın için, aşkını huzurla yaşaman gereken yerde için içini yiyor. Hepimizde büyük bir hızla artan bu güvensizlik duygusu, yaşadığımız aşkları çekilmez hale getiriyor. Ve bir
Uzun zamandır yazmak istediğim, beni inanılmaz etkileyen bir müzik grubundan bahsedeceğim. Enstrüman olarak sadece insan seslerinin kullanıldığı acapella müzik türünü oldum olası olağanüstü bulurum. Dışarıdan bile epey zor görünen bu müziği icra eden sanatçıların; birbirlerinin sesinden kafaları nasıl karışmıyor hakikaten çözemiyorum!
Onlara uzaylı gözüyle bakıyorum, normal insan işi değil bu!
2011 yılında pırıl pırıl genç müzisyenlerin bir araya gelerek kurduğu ‘SesVerSus’ vokal grubu, acapellanın adeta kitabını yazıyor.
Barış Manço anısına ölümsüz şarkılarından hazırladıkları yeni potpori projesini görüp dinlediniz mi bilmem.
Tek bildiğim, mutlaka dinlemeniz gerektiği! Çünkü inanın anlatılır gibi bir şey değil, yaptıkları müziği dinlerken bir Manço sevdalısı olarak aklım başımdan gitti.
O kadar etkilendim ve duygulandım ki, bütün vücudum ürperdi. Her birini tek tek ayakta alkışlıyorum.
Cazdan popa, türkülerden yabancı şarkılara ve koral yapıtlara kadar birçok değişik tarzda 100’ü aşkın eser var repertuvarlarında.
Dile kolay! ‘SesVerSus’ gerçekten çok özel bir müzik ekibi, böylesi muhteşem genç sanatçılar umarım hak ettikleri değeri görür ve en güzel yerlere gelirler.
Pazar akşamı sosyal medya, İstanbul Levent’teki bir veteriner kliniğinde ameliyatlı köpeğe yapılan işkence görüntüleriyle çalkalandı. Korkunç olayın videosunu izlediğimden ve o savunmasız hayvancığın haykırışlarını duyduğumdan beri kendime gelemedim. Görüntüler beni bir yandan da yıllar öncesine götürdü. Canım gibi sevdiğim köpeğim Snoopy’i bu kliniğe götürürdük eskiden, ta ki hasta ve yaşlı köpeğimi bakım için birkaç günlüğüne oraya emanet ettiğimizde annem kontrol etmeye gidip de beyaz tüylü Snoopy’i simsiyah ve ayakta duramaz halde bulana kadar! Şimdi “Acaba benim köpeğim orada neler yaşadı?” diye düşündükçe iyice çileden çıkıyorum!
Sosyal medyada çok sayıda kişi, veterinere baskın yapacağını söyledi ama pazartesi sabahı hayvan aktivisti Işın Görmüş ile Haçiko Genel Koordinatörü ve İl Hayvan Koruma Kurulu Üyesi Okan Oflaz’ın çağrısıyla orada toplanan bir avuç insandık maalesef. Klavye başında bela okumakla hiçbir şey çözülmüyor, derdini anlatamayan hayvanlar için gerçek anlamda bir şeyler yapmalıyız hepimiz. Oraya gittiğimde sinirden gözlerim kararmış halimle bağırırken kameralara yakalanmışım, yılların tepkisi bendeki, kusuruma bakmayın... Yine de şükür ki ilahi adalet er geç
En yakın arkadaşlarım Caner ve Lavuk Zatto’yla olan Whatsapp grubumuzda benim epey Fransız kaldığım bir muhabbet dönüyor günlerdir. Bunların ikisi devamlı olarak buluşup Pokemon avına çıkıyorlar. En son dün gece Caner, yemekler ve çikolatalı çilekler hazırladığı date’inden eli boş dönünce kendini gece yarısı Göztepe Parkı’na atıp oradan video yolladı. Park tıklım tıklım insan dolu ve herkes Pokemon Go oynuyor.
Tüm dünyayı etkisi altına alan oyundan Diyanet bile şikayetçi biliyorsunuz. Camilerde yasaklanması için açıklama yapıldı. Şarkıcı Rihanna kendi konserlerinde Pokemon oynanmasını sert bir dille yasaklamış! Öylesi çılgın boyutlarda durum!
Ben henüz olaya çok yabancıyım, zaten teknolojik gelişmeleri hep geriden takip ederim ama Caner benim de oyunun hastası olacağımdan çok emin konuşuyor. Umarım bu şu anda bana çok saçma gelen çılgınlığa bulaşmam. Bu arada Pokemon avcılarına sesleniyorum, lütfen dikkatli olsunlar ve oyuna fazla konsantre olup sokaklarda, caddelerde kendilerini tehlikeye atmasınlar.
WAFFLE İLE ALTIN VURUŞ!
Yaz başı havalar ısındığında iştahım kapanıverir ve pek güzel kilo veririm o dönemler. Ancak bünye sıcaklara alışınca o lanet iştah bu kez de çok fena