Bridget Jones film serisindeki perfor-mansıyla, sevimliliğiyle bir döneme damga vuran; Oscar, Altın Küre, Bafta gibi birçok büyük ödüle sahip, dünya çapında önemli bir oyuncu Renee Zellweger... Ama başarı dolu kariyerinden ziyade fiziğinden, estetiklerinden bahsediyor herkes, kadını yerin dibine sokup sokup çıkartıyorlar!
“Yaşlandı, estetikten tipi değişti, çirkinleşti vs.” gibi eleştiriyi geçip hakarete varan bir sürü haber ve yorum yapılıyor. Estetik uzmanları bile oturup Zellweger’ın estetiklerini tartışıyor.
Yahu estetiği iyidir kötüdür de bundan kime ne? Kendi yüzü, kendi vücudu, nasıl iyi hissediyorsa öyle yapar, buna dil uzatmak da neyin kafası?!
Uzun zamandır yorumlar karşısında sessiz kalan oyuncu, sonunda isyan etmiş. Diyor ki; “Estetik yaptırmadım, öyle olsa bile bu kimseyi ilgilendirmez. En çok saygı duyulan gazeteciler bile konuyu tartıştı ve eğlence haline getirdi. Bu, kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın en güzel örneğidir.”
Hah ağzını seveyim! Daha doğru bir açıklama olamazdı!
Kadınlar psikolojik baskı altında!
Ünlü bir kadın belli bir yaşın üstüne geldi mi hayatını zindan ediyorlar! Erkeklere gelince, onlara laf eden yok. Dayanılmaz bir kadın ayrımcılığı hüküm sürüyor. Bizde de durum farklı değil! Yaz geldi mi ünlü kadınlar gazetecilere yakalanmadan denize girecek yer arıyorlar köşe bucak. Zira bir yakalandılar mı geçmiş olsun!
Azıcık fazlası, selüliti, kırışığı olana demedikleri kalmıyor. Kadınlara bu yapılan; ayrımcılığın yanında aynı zamanda da büyük bir psikolojik baskı...
Hepimiz zayıf, fit, selülitsiz ve genç olmalıyız yani! Başka türlüsü kabul görmüyor! Yok efendim böyle bir mecburiyetimiz, yıllar geçer, kadını erkeği herkes yaşla birlikte değişir, huzur verin artık!
‘POSTKOLİK’LE NOSTALJİYE BUYURUN!
Elime aldığım dakika beni geçmişe götürdü ‘Postkolik’ dergisi... Saatlerce içine gömüldüm, sayfalarında kayboldum, eski günlerimdeki gençlik dergisi okuma keyfini yıllar sonra tekrar yaşadım. Benim çocukluğumda, gençliğimin ilk yıllarında; gençler için hazırlanan böyle popüler kültür dergileri çok vardı. Bu dergileri almak için harçlıklar biriktirilir, yeni sayılar çıktığı anda bakkallara koşulurdu!
O zamanlar internet falan olmadığı için müzik, sinema ve tiyatro gibi sanat dallarıyla ilgili gelişmeleri, sevdiğimiz sanatçılarla yapılan röportajları, hayata, teknolojiye, alışverişe dair yenilikleri büyük bir keyifle o dergilerden takip ederdik.
Teknoloji ilerledikçe her şey tatsızlaştığı ve böyle güzel alışkanlıklar internet dünyasına yenildiği için ‘Postkolik’ dergisi şu anda bir pırlanta değerinde! Zaten, “İnternete kafa tutan dergi” olarak bahsediliyor ondan. Üstelik hem dopdolu bir içeriğe sahip, hem de ücretsiz... Yayın hayatına birkaç yıl önce başlayan bu dergi; sadece şimdinin gençleri için değil, nostalji yaşamak isteyen, her şeyin daha samimi olduğu yıllara özlem duyan herkes için büyük şans...