Kaleyi bulursan golü bulursun!

2 Ekim 2012

Kaleyi bulan ilk şutunu 76. dakikada çeken bir Beşiktaş’tan ne beklersiniz? Ya da, sadece Fernandes’in ayaklarına bakan, Almeida’nın cılız ataklarından medet uman bir takımdan...
Orta saha hakimiyetini Sivasspor’a teslim eden, kanat bindirmelerinde bile Fernandes’in gelmesini bekleyen Kartal, tüm umutlarını duran toplara bağlamış anlaşılan! Ancak, “Ava giden avlanır” sözü bir kez daha gerçek oldu. Uğur’un uzaklaştırmak istediği top, geldi Fernandes’in suratından Aatıf’a asist oldu. Hani “Top istemedi” derler ya, dün de Beşiktaş’ın puan almasını işte o top istemedi. Fakat, bir serbest vuruş uğruna paldır küldür ileriye koşan, defans emniyetini unutan Kartal düşünüp taşınmalı, “Ben nerede hata(lar) yaptım” diyerek ders çıkarmalı...
Sivasspor’un hakkını vermemek de, sanırım ayıp olurdu. Dersini çalışan, Beşiktaş’ın tehlikeli ayaklarını pres ve tatlısert futbolla durduran Rıza Çalımbay’ın öğrencileri haddini bilerek oynadı, oyun disiplininden kopmadı, bunun karşılığını da üç puanla aldı.

Yazının Devamı

Bedavadan gitti!

23 Eylül 2012

Bu Beşiktaş’ın tek rakibinin kendisi olacağını dün bir kez daha gördük. Gaziantepspor gibi bir takım karşısında iki kez öne geç, ardından da yenilgiyle sahadan çık.
Hem de kimin golüyle? Bedavadan Beşiktaş’tan ayrılan Orhan Gülle’nin sayısıyla... Hem de üç dakika önce maça giren bir futbolcunun ayağından... Hem de ceza sahası dışından gelen bir şutla...
Bu Beşiktaş hâlâ yenilmedi deniyordu ya, adeta bunu tekzip etmek için ikinci yarıda çırpınıp durdular! Yiğidin hakkını yiğide teslim etmeli. Gaziantepspor da kazanmak için son ana kadar ter döktü, Beşiktaş’a baskı yaptı, top kaptı. Hikmet Karaman‘ın öğrencileri hiç de kolay lokma olmadığını gösterdi. Ancak maçın hakkı bu muydu? Hayır... Futbol terazisi bu karşılaşmayı dengede gösteriyordu. Son golü atan kazandı. Ne demişler, kazanan daima haklıdır.

Yazının Devamı

Bak şu Beşiktaş’a

18 Eylül 2012

Bilmem farkında mısınız, şu Beşiktaş, ligin yenilgisiz birkaç takımından biri... “Şu Beşiktaş” derken küçümseme anlamında değil, sezon öncesinde “dudak bükülen” takım olduğu için vurgulama yapmak gerekti.
Ligin “ihtiyarı” Sanica Boru Elazığspor nefesi, Beşiktaş’ı durdurmaya ancak 45 dakika yetti. İlk devrede, kırmızı kartla buluşması gereken Sivok ve Necip’in iki gole de imza atması ilahi bir yazgı mıydı, yoksa Kuddusi Müftüoğlu’nun bir armağanı mı yorum size ait...
Bu bile Beşiktaş’ın dünkü galibiyetini gölgeleyemedi. Fernandes gibi bir lokomotifin önderliğindeki Kartal, Necip’in kalitesini konuşturması ve Hilbert’in çalışkanlığı sayesinde farka kucak açtı. Ama Batuhan, bu Beşiktaş’a biraz fazla kaçtı! İkinci yarıdaki oyun ise ışık saçtı.
Elazığ ise maalesef Ela’sığ’... Bülent Uygun’un ekibinin bu gidişi gidiş değil. Onların da sezon başından bu yana sadece Fenerbahçe’den bir puan alabilmesi de ilahi bir yazgı herhalde...

Yazının Devamı

Yarım kalan hikaye!

2 Eylül 2012

Öyle bir ilk yarı ve öyle bir Beşiktaş vardı ki, sanki “Halı saha” maçı zannedersiniz. Goller, varyeteler, paslaşmalar... Tekmili birden Kartal’ı oluşturuyordu.
Bunda siyah-beyazlıların beceri ve akılcılığı mı öndeydi, yoksa Karabükspor’un akla ziyan defans becerisi, pardon beceriksizliği mi, onu da anlamak güçtü. Herhalde onlar da Fernandes’i seyre koyuldu. Beşiktaş böyle bir rakip karşısında, üç gole sevinmeli mi, yoksa az kaldığı için üzülmeli mi o da ayrı... 16. dakikada Shelton’un 2 metreden direğe nişanladığı vuruş ise televizyon yayıncıları için, “Kaçan goller” jeneriğinde ilk sıralarda yer alacaktır.
İkinci devre için fazla söze gerek kalmadı. Biraz ondan, biraz bundan katılan “futbol baharatı”, böyle bir maçı tatlandırmak için yeterli olmadı. Sadece geriye, oyuna sonradan giren gençlerin buruk tadı kaldı.
Olsun, maçın yarısı bile lezzetliydi ya, sadece o anları hatırlamak yeterli. Bu bile Beşiktaş için yeter. Ama karşında Karabükspor yoksa, o zaman olursun heder...

Yazının Devamı

Bu baharla yaz gelmez

20 Ağustos 2012

Beşiktaş’ın doktoru olarak göreve gelen Fikret Orman’ın verdiği reçetedeki ilaçlar maalesef acı... Siyah-beyazlılar küçülecek, yıldızlarından feragat edecek, alt yapıdan gelenlerle devam edecek... Yani birkaç yıl, düze çıkma adına başarı unutulacak.
İBB karşısındaki Hasan ve Oğuzhan 19, Necip 21, Veli 23, Olcay ise 25 yaşında... Diğerleri de fazla yaşlı değil. Böyle bir tabloyla sahaya çıkan Beşiktaş, ilk yarıda “şaşkın şaşkın” sahada dolaştı. Topla oynama yüzdesi belki rakibine göre çok fazla olabilir ama bir şut bile atamaması, devrenin nasıl geçtiğinin de göstergesi...
Geldiği günden bu yana 4-4-2’yi uygulayacağı söylenen Samet Aybaba, buna geçebilmek için herhalde gelecek golcüyü bekliyor. Ya yönetim, Almeida ve Mustafa ile benzer özellikte olan Batuhan’ı gösterip, “Golcü aldık ya” derse ne olacak? Beşiktaş’ı, dünkü beraberliğinden dolayı yermeyin, Samet hocayı da, “Öyle oynatsaydı, böyle yapsaydı” diye de eleştirmeyin. Eline tutuşturulan “Acı reçete”de bu ilaçlar yazıyor. Yoksa o da istemez mi kenarda bekleyen doping ilacını!

Yazının Devamı

Duran top hastalığı!

12 Mayıs 2012

Beşiktaş’taki hastalık bir kez daha nüksetti. Haftalardır çare bulamadıkları duran top sendromu, dün Beşiktaş’ı bir kez daha titretti. Ama ne titretme... Avrupa’yı bile tehlikeye attı. Trabzonspor ile kendi sahanda oynuyorsun (Her ne kadar sadece kadınlar önünde olsa da), 10 kişi yakalamışsın - hatta uzatmada 9 kişi - ve rakibi ablukaya almışsın. Tüm bunlardan sadece bir gol çıkarabiliyorsan, kaderine razı olacaksın. Aslında bu pozisyonda Kartal için fazla söze gerek yok. UEFA lisansını bile son dakikada ite kala alan, futbolcularıyla sorununu çözmekte zorlanan, sakat olup olmadığı bile tartışılan Fernandes’i bir maç için tribünde bile tutamayan Beşiktaş için ne taktik konuşulur, ne de futbol... Bu koşullar altında ancak Trabzonspor tebrik edilebilir.

Yazının Devamı

YA KISMET!

7 Mayıs 2012

Kısmetse gelir Hint’ten Yemen’den, kısmet değilse ne gelir elden... Bunu hem Beşiktaş, hem de Galatasaray için söylemek mümkün... 80 küsur dakikaya kadar 2-0 önde götür, iki dakika içinde iki puanı kaptır. Kartal için piyango, Cim-Bom için söylenecek söz yok. Tayfur Havutçu’nun Holosko ve Mustafa Pektemek hamlelerine de diyecek yok. Biri golünü attı, diğeri de Ujfalusi’ye asist yaptı,Beşiktaş da bir puanı kaptı. Siyah-beyazlılar mağlup olsaydı da olumsuz düşünmek olmazdı. Fenerbahçe derbilerinden sonra dün de bu çizgisini korudu, Beşiktaşlı gibi durdu. Aldığı sonuçlarla şampiyonluğun kilit takımı oldu.

Yazının Devamı

Bu sezon böyle kabul edin!

4 Mayıs 2012

Yok arkadaş, bu Beşiktaşlı futbolcuların maç seçtiği dün iyice belli oldu. Hani Avrupa’da coşan, lig karşılaşmalarında bir haller olan Kartal, dün Fenerbahçe karşısında da büyük maçların takımı olduğunu gösterdi. Akıllı, üretken ve o derecede de disiplinli oynadı. Buna rakibi de fırsat yaratmadı değil. Ancak ilk yarıdaki sabırlı oyununun meyvesini golle buldu. İkinci devrede de pozisyonlar yakalayan, şampiyonluk adayını köşeye sıkıştıran Beşiktaş için aslında söyleyecek o kadar fazla şey var ki... Aylar sonra kazanan, başkanına, teknik direktörüne ilk galibiyeti yaşatan, her şeyden önemlisi Beşiktaşlılardan daha fazla Beşiktaş’ın galibiyetine sevinen Galatasaray’a şampiyonluk kapılarını aralayan Kartal’ın bir sonraki maçta aynı futbolu oynayacağının garantisi yok işte... Ne yapalım, bu yılki Beşiktaş’ı böyle
kabul edin!

Yazının Devamı