Kuraklık konusu gündemimizde ağırlıklı bir yer tutarken, “Nasıl daha fazla su temin edilebilir?” sorusuna verilen birkaç cevabı sıralayalım bu hafta...
Hep kuraklıkla ilgili şeyler yazıp konuşuyoruz çünkü aklımızdan hiç çıkmıyor. Aslında Emel Sayın’ın seslendirdiği “Sararan yapraklara, kuruyan topraklara, yağdır Mevlâm su” diyen Hüseyni makamı şarkı bugünkü durumumuzu çok
iyi açıklıyor. Ortaöğretimden bildiğiniz fizik konusunda profesör olmuş zatı muhteremler bile artık ekrana “iklim uzmanı” olarak çıkıp kuraklık hakkında konuştuğuna ve alarm verdiğine göre durumumuz gerçekten vahim! Ben de bir nevi hizmetim olsun diye hidro-meteoroloji literatüründen “Nasıl daha fazla su temin edilebilir?” sorusuna yönelik örnekler vereyim...
* Suni yağmur: Su buharı, buz kristalleri ve su damlacıkları olarak havada bulunan (yağmur, kar, dolu vb.) su, ancak yeryüzeyine yağış olarak inince kullanılabilir. Meteorolojik şartlar uygun değilse bulutlar yağış bırakamaz. Bu bulutlara müdahale edilerek suni yağmur yağdırılabileceği düşüncesiyle dünyanın çeşitli yerlerinde denemeler yapıldı. Bazı (dağ yamaçları gibi) durumlarda yağışı artırmanın mümkün olduğu belirtilmişse de bugüne kadar yapılan
Eğer büyükşehir belediye başkanı ya da danışmanı olsaydım kuraklık sorununun çözümü için ne yapardım? Önce mevcut suyu korumak için suyumuzu kimlerin kullandığını belirleyerek işe başlardım
Size bir beyin jimnastiği konusu: Velev ki belediye başkanı olsaydınız, kuraklık için neler yapardınız?
Bu soruma sosyal medyadan gelen cevapların bazıları şöyle: “Antik kentlerde olduğu gibi çatı oluklarından akan yağmur suyunu toplayıp sarnıçlara aktarırdım...
Az su tüketene ucuz su, çok su tüketene pahalı su satardım... Bahçe sulamayı yasaklardım... Ağaçlandırmayla nem oranını artırırdım... Evlere nüfuslarına göre su kotası uygulardım... Orman için istimlak yapardım... Su havza koruma mesafesini artırırdım...”
Orta ve uzun vadeli çalışmalar için bir plan hazırlanmalı
Aslında bu önerilerin bazıları için geç kaldık. Şu an acil yapılması gereken bir şeyler olmalı. Bunun için bazıları “Sizi danışmanım yapardım” ya da “Sizden bir rapor hazırlamanızı ister, yapılacakları belirledikten sonra uygulamaya koyardım” diye cevap verdi. Sorumu yanıtlayanlardan biri de “Kuraklık çözümü için iklim politikalarını bilen Mikdat Hoca’ya danışırdım” diyen AK Parti Maltepe Belediye Başkan Adayı
Farklı ülkelerde iklim krizinden doğan fırsatlara ve bulunan somut çözümlere ilişkin birkaç örnek veriyorum bu hafta
Küresel iklim değişikliğinin etkilerini artık gündelik hayatımızda fark edebiliyoruz. Fakat hâlâ geçmişteki gözlemlere bakarak onlar sanki gelecekte de aynı şekilde tekrarlanacakmış gibi şehirler, barajlar, köprüler kuruyoruz!
Halbuki birçok konuda örnek aldığımız/almadığımız ülkeler iklim değişikliğinden dolayı yaşadıkları problemlere, yine iklim değişikliğini düşünerek hem somut çözümler üretiyor hem de iklim krizini bir fırsata dönüştürüyor.
Elektrik satıp para kazanan kilise
Amerika’daki Georgetown Climate Center’dan Vicki Arroyo TED (Technology Entertainment Design) Konferansları’nda “Hadi Yeni İklimimize Hazırlanalım” başlıklı bir konuşma yaptı. İşte
bu konuşmada, iklim krizinden doğan fırsatlara ve çözümlere Arroyo’nun verdiği birkaç örnek...
Neden radar görüntülerinde Marmara ve Karadeniz kıyılarıyla birlikte Trakya tarafındaki yağış ekoları İstanbul’u üç taraftan kuşatıyor ama İstanbul üzerine gelince bir anda kayboluyor?
Şehirleşmenin şehir iklimine etkisini en iyi karlı havada uçaktan bakınca; kentleri karsız, kırları karlı görünce anlarsınız.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün internet sayfasındaki radar ürünlerini yağışın nerede olduğunu görmek için ziyaret ederim. Özellikle de “Beklenen yağış nerede kaldı?” diye bu sayfaya demir atarım. 26 Ocak 2014’te güneyden gelen yağışı radar görüntülerinden takip ediyordum. Tuhaf bir şekilde Marmara Denizi’nden İstanbul’a yaklaşan yağış ekolarının İstanbul’un (deniz değil) beton kıyılarında yok olduğunu gördüm. “Rastlantıdır” deyip geçtiğim bu durumun 28 Ocak’ta da tekrarlandığını görünce, ilginç olduğuna karar verdim.
Neden radar görüntülerinde Marmara ve Karadeniz kıyılarıyla birlikte Trakya tarafındaki yağış ekoları İstanbul’u üç taraftan kuşatıyor ama İstanbul üzerinde kayboluyor?
Bu önemli soruya bilimsel araştırma yapmadan kesin bir cevap vermek mümkün değil. Ancak literatürden, şehirleşmenin yerel yağışlara etkisi konusunda bilinen genel şeylerden bahsedip
Paraya kıydım ve cep telefonuma 60 adet hava durumu uygulamasını indirip inceledim. Öne çıkan yabancıların iyi ve kötü yönlerini yazdım
Akıllı telefonların kullanımıyla beraber uygulamaların sayısı da hızla artıyor. Hava durumuna olan merak ve ihtiyaç da malum. Uygulamaların kimisi bedava, kimisi paralı ama hangisi kullanışlı? Twitter’da “Hangi
hava durumu uygulamasını kullanıyorsunuz?” diye sorunca ülkemizde öne çıkan uygulamaları belirlemiş oldum. Sonra da her birinin üç günlük tahminlerini bir yere kaydettim. Twitter’da takip edildiği söylenen uygulamaların çoğu yabancı. Kıydım paraya ve cep telefonuma 60 adet hava durumu uygulaması indirip inceledim. Öne çıkan yabancı uygulamaların iyi ve kötü tarafları şöyle...
l Wunderground: Bu site sanki güvenilirmiş gibi 15 günlük tahmin veriyor. Mevcut hava durumu şartlarıyla beraber saatlik tahminleri gösteren bu uygulamanın en güzel yanı bulunduğunuz yerin sıcaklık, yağış, rüzgar vb. bilgilerini yakın çevrenizdekilerle birlikte bir harita üzerinde sunması.
Her şey tek ekranda
* AccuWeather: Şimdiki hava şartlarını okunması zor font büyüklüğüyle ama ayrıntılı bir şekilde veriyor. Wunderground gibi yakın çevrenize ait
2014 yılının havası için size önce iyi haberleri vereceğim, ardından da kötü haberlere geçeceğim
Yağışlar tekrar başlamadan önce neredeyse herkes kafayı havayla bozmuştu. Kolay değil; kimi yerde son 50 yılın en kurak günleri yaşanıyordu... Şimdi soru, bu yağışlar geçmiş aylardaki yağış eksikliğini giderir mi? Gerçekten bu milyar dolarlık bir soru. Sonuçta hidroelektrik enerji üretimi, tarım, hayvan ve gıda sektörü üstü açık bir fabrika. Ayrıca turizm de hava şartlarından doğrudan doğruya etkilenen önemli sektörlerimizden. Bir de kurak kışların ardından gelen çok sayıda ve büyük alanlardaki orman yangınları, sinek, fare, kene gibi haşerelerdeki patlamalar vb. var.
Amerika ve Avrupa’da su, gıda, enerji ve tarımla ilgili profesyonel kurum ve kuruluşlar başta olmak üzere hava şartlarından etkilenen şirketler her ay özel meteoroloji danışmanlık firmalarından, adına “meteorolojik değerlendirme ve bakış” denilen raporları alırlar. Ülkemizde TV’deki hava durumu programlarındaki yağdı yağmadı gibi gündelik bilgilerle yetinmeyip uzun vadeli değerlendirmelere göre önüne bakabilmeyi akıl etmiş çok az sayıda firma var. Ülkemiz daha çok bilgi toplumu oldukça şüphesiz daha bilimsel
Su kıtlığının tek bir nedeni olmadığı gibi tek bir çözümü de yok. Problemi ve çözümünü bir bütün olarak tüm yönleriyle ele almak zorundayız
Amerika’da “Blame it on weather” diye bir deyim var. Yani kimse hatasını kabul etmez; suçu havaya ya da iklime atar. Şimdi bağırarak gelen kuraklık sonucu yazın su sıkıntısı ortaya çıkarsa suçlu yine hava mı olacak?
Genellikle su kıtlığına neden olan belli başlı beş faktör vardır:
1. Kuru iklim.
2. Kuraklık (Kuru dönemlerin sıklığı ve uzunluğu).
3. Çölleşme (Erozyon, ormansızlaşma, aşırı otlama).
4. Su stresi (Yüksek nüfus ve yoğun sanayi nedeniyle aşırı talep).
Denemediğim krem kalmadı. Ama aradığım hem nemlendiren hem de kaşıntıyı kesen ekonomik kremi bir türlü bulamadım
Kış denince akla hep kar gelir ama
cildi kuru olan milyonlarca insanı uyuz edici bir durum da söz konusu. Benim cildim yağlı geçmeyin; bu yazıyı okuyun. Yaşlanmayla beraber sizin de daha az yağlı (kuru) bir cildiniz olacak çünkü.
Adına ister egzama, atopik dermatit, iktiyozis, sedef ister kurdeşen deyin fark etmez; sonuçta nedeni belli olmayan cilt kuruluğu gerilme hissi, pullanma, kızarık ve kaşıntıyla sizi deli eder. Özellikle de havanın kuru olduğu kış günlerinde ne yapacağınızı şaşırırsınız. Rüzgar, düşük nem, kalorifer, giysi, sabun, deterjanlar da bu durumu zorlaştırır. Krem, losyon, yağ filan denemediğiniz şey kalmaz ama sonuç; “kaşınmaya devam”.
Derinin üst tabakasının yaklaşık yüzde 10’unu su oluşturur. Bu tabakadaki suyun azalması deride çatlama, kaşıntı ve kuruluğa neden olur. Yani cildiniz kuru ise yağ yoksunu olduğundan değil, suyu tutamamasındandır.
Bu durumda nemlendirici kremler ve doğru temizleyiciler kullanmalı. İşte problem de burada çünkü gerçekten işe yarayan ürünler kozmetik reyonlarında ve lüks bir ürün gibi satılıyor. Ömrünüz