Farklı ülkelerde iklim krizinden doğan fırsatlara ve bulunan somut çözümlere ilişkin birkaç örnek veriyorum bu hafta
Küresel iklim değişikliğinin etkilerini artık gündelik hayatımızda fark edebiliyoruz. Fakat hâlâ geçmişteki gözlemlere bakarak onlar sanki gelecekte de aynı şekilde tekrarlanacakmış gibi şehirler, barajlar, köprüler kuruyoruz!
Halbuki birçok konuda örnek aldığımız/almadığımız ülkeler iklim değişikliğinden dolayı yaşadıkları problemlere, yine iklim değişikliğini düşünerek hem somut çözümler üretiyor hem de iklim krizini bir fırsata dönüştürüyor.
Elektrik satıp para kazanan kilise
Amerika’daki Georgetown Climate Center’dan Vicki Arroyo TED (Technology Entertainment Design) Konferansları’nda “Hadi Yeni İklimimize Hazırlanalım” başlıklı bir konuşma yaptı. İşte
bu konuşmada, iklim krizinden doğan fırsatlara ve çözümlere Arroyo’nun verdiği birkaç örnek...
* Şiddetli fırtına ve seller: Amerika’da, New Orleans’ta Katrina tayfununda bazı kısımları yıkılan köprüler çok daha büyük fırtına dalgaları hesaba katılarak daha yüksek inşa edildi. Yıkılan evler hem yerden yükseltilmiş hem de enerji tasarruflu evler olarak inşa edildi. Örneğin, harap olan bir kilise sadece daha yüksek olarak inşa edilmekle kalmadı, ülkedeki ilk enerji yıldızı kilise oldu. Artık bu kilise şehir şebekesine elektrik satıp para bile kazanıyor.
* Sıcak hava dalgaları ve kuraklık: Etiyopya’da nüfusun yüzde 70’inin geçimi yağmura bağlı. Bu yüzden birçok vakıf, çiftçilere yamaç terasları yapmaları konusunda yardım ediyor, su tasarrufu için yollar buluyor, ürünlerini sigorta ettiriyor. Bunlar onların daha üretken olmasını sağlıyor, böylece büyük kentlere göç edip gecekondu tipi sağlıksız mekanlarda yaşamaya mecbur kalmıyorlar.
Amerika’da 1995’teki öldürücü sıcak hava dalgasından sonra Taste of Chicago Festivali’nin sevilen soğuk hava kamyonları geçici morglara dönüştürülmüştü. Bundan sonra Şikago ölümcül “şehir ısı adası” etkisini azaltmak için beyaz veya yeşil çatılar yaparak, soğutma merkezleri açarak, savunmasız mahallelere ulaşarak, ağaç dikimi yaparak şehir ısı adasını azaltmada dünya lideri şehir oldu. Yeşil çatılar sadece kentsel ısı ada etkisini ve ölümleri azaltmıyor, aynı zamanda enerji, dolayısıyla para tasarrufu sağlıyor.
* Yükselen deniz su seviyesi: Deniz seviyesinin yükselmesi kıyı ekosistemlerini, tarımı hatta büyük şehirleri tehdit ediyor. Önemli havalimanları da deniz kıyısında. Uçakların yüksek binalardan kaçınarak ya da gürültü oluşturma endişesi olmadan havalanabileceği ve inebileceği alanlardır deniz kıyıları. Fakat San Francisco Havaalanı deniz 40 santim yükselse su altında kalır. Bu hayati altyapıyı setlerle korumanın korkunç maliyeti var. Mevcut durumda hayal bile edemeyeceğiniz değişiklikler de olabilir. Örneğin, uçaklar kalkış için daha uzun piste ihtiyaç duyabilir zira ısınmış daha az yoğun hava daha az kaldırma sağlar. Birçok şehirde su ve kanalizasyon sistemini yeniden tasarlamak da gerekecek çünkü su boşaltım boruları deniz altında kalabilir...
Sistemlerimiz hâlâ geçmişe dayanıyor
Bunlar Arroyo’un ilham verici örneklerinden birkaçı. Bilinmeyen bir iklime doğru giriyoruz ama uzmanlığımız ve sistemlerimiz hâlâ geçmişe dayanıyor. “Durağanlık” bizim geleceği geçmişe dayanarak tahmin etmemizi sağlayan bir kavram ve çoğu mühendislik hizmetimizi, hassas altyapı tasarımlarımızı, şehir su sistemlerini, yapı kurallarını hatta su kullanım haklarını geçmişe göre planlanıyor, yapıyor ve yönetiyoruz. Yani iklim değişikliği olduğuna dair gözlemlerimizi, yaşadıklarımızı ve bilimsel bulgularımızı uygulamaya geçiremiyoruz.
Artık yöneticilerimize de seslenerek iklim değişikliği hakkında nutuk atarken onunla ilgili somut uygulamaları da görmek istediğimizi net bir şekilde söylemeliyiz. Anlatabildim mi?