Tarih 30 Ağustos. Kararın altında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün imzası var. Gül Başbakanlık'tan geldiği gün kararnameyi imzaladı. Hukuk birikimi biraz daha güçlü bir cumhurbaşkanının bu kararnameyi imzalayabileceğini sanmıyorum.Devlet Su İşleri'nin Orman Bakanlığı'na bağlanması ciddi bir yönetişim hatasıdır. Çünkü ağır bir çıkar çatışması veya, Anglosakson deyimiyle, conflict of interest durumu ortaya çıkarıyor. DSİ ile Çevre Bakanlığı'nın "çıkarları" birbirine terstir. DSİ'nin yaptığı her altyapı yatırımı çevreye olumsuz etki yapar niteliktedir. Çevre Bakanlığı'nın görevi ise bu tür etkileri asgariye indirmek veya tamamen bertaraf etmektir. Tayyip Erdoğan'ın ikinci başbakanlığının ilk işi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nü Çevre ve Orman Bakanlığı'na bağlamak oldu. Aynı bakanın emriyle su dairesinin geliştirdiği bir altyapı projesine çevre dairesi olumsuz çevre etki raporu vermez. Aynı insanın hem hırsız hem polis olamayacağı gibi.Bu birleşme devlet çatısı altında çevreyi korumakla görevli en etkin kurumu hadım etmiş oluyor. Türkiye gibi zaten çevrenin katledildiği, DSİ tarihinin aynı anda çevrenin yok ediliş tarihi olduğu bir ülkede
Bir partinin çoğunlukla yeniden iktidara getirildiği bir seçimden sonra ortalığın süt liman olması lazım. Ama durum seçim öncesi gibi karışık, belirsiz ve çalkantılı. Hükümet seçimlerde hiç konu etmediği, milletin de fazla önemsemediği iki konuyu gündeminin ilk sırasına koydu: Türban yasağını kaldırmak, anayasayı değiştirmek. Bu arada uluslararası finansal sistem, patlamaya hazırlanan bir yanardağ gibi derinlerden gürültüler veriyor ve duman çıkarıyor.Sorun ABD mortgage piyasasında kredi kullanan züğürt Amerikalıların taksitlerini ödeyememelerinin sorunu olmaktan çıktı. Meçhul bir istikamete doğru ilerliyor. Boş gazeteci lafı değil yazdıklarım. Finansal çalkantı, aç köpekbalığı gibi, bir gün bir koyda, ertesi gün başka bir koyda ortaya çıkıp onun bacağını, bunun kolunu koparıp kayboluyor. Dünyanın en akıllı merkez bankacıları, ekonomi analistleri gidişatı tahmin etmekten aciz. Bildikleri, işin sonunda değil başında olduğumuz.Müdebbir bankacılığın beşiği sayılan İngiltere'de banka benzeri bir kuruluş batma sinyalleri verince Merkez Bankası sistemdeki bütün tasarrufları garanti aldığını açıkladı. Oysa daha beş on gün önce Merkez Bankası Başkanı böyle bir şeyi kesinlikle
Gözüne acayip bir şey çarptı.Fizik bölümündeki iki doktora öğrencisinin listede beş makalesi vardı. Makalelerden biri yüksek enerji fiziğinin en saygın dergilerinden biri olan Journal of High Energy Physics'te çıkmıştı. Diğerlerini arXiv adlı bilim sitesi yayımlanmıştı. arXiv fizik, matematik, kompüter bilimi, kantitatif biyoloji konusunda 423.000 makale ihtiva eden, ABD merkezli, bilim adamlarının sık sık başvurduğu açık bir sitedir. Profesör, bölümündeki meslektaşlarından Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu adlı doktora öğrencilerin makalelerinin incelenmesini istedi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi fizik bölümünün profesörlerinden biri geçen aralıkta üniversite kaynaklı yayınların listesini inceliyordu. "Araştırma ikilinin iki yıl gibi kısa bir sürede kırktan fazla makale yayımladığını ortaya çıkardı" dedi adının kullanılmasını istemeyen profesör. "İnceleyince aşırma olduklarını gördük."Bu sayıda makalenin ne anlama geldiğini bir ODTÜ öğrenim görevlisi şöyle anlattı: "Üç makale ile bir insan YÖK'ten doçentliğini alabiliyor. ODTÜ fizik bölümünde bugün doçent iken prof olmak isterseniz 16 makale size yetiyor. Durum bu iken, iki doktora öğrencisi 22 ayda 46 makale yazıyor."Durum üst
Olduğu gibi yayımlıyorum. İlgilenenler yazılarımı milliyet.com.tr'de "Yazarlar" sütununda adımın altında bulabilirler. İkisi Orta Doğu Teknik Üniversiteli 14 akademisyenin çalıntı bilgilerle yurtdışında makale yayımladıktan sonra ortaya çıkmasıyla ilgili yazılarım konusunda ODTÜ rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut'tan bir mektup aldım. 17 Eylül 2007 Nature dergisindeki intihal ile ilgili yazınız için teşekkür ederim. Ancak verdiğiniz bazı bilgiler çok sağlıklı değildir. Rektörlük olarak 15 Ocak 2007'de Fizik Bölüm Başkanlığı ve Etik Komitesi'nin bilgilendirmesi ile incelemeyi başlattık. 18 Ocak 2007 tarihinde Etik Komisyonu ilk toplantısını yaptı ve 22 Şubat 2007 tarihinde jüri üyelerine dosya iletildi ve karar intihal olarak 15 Mart 2007 tarihinde kesinleşti. Öğrenciler hakkında 16 Nisan 2007 tarihinde disiplin soruşturması açtık ve iki dönem uzaklaştırma cezası verdik (12 Temmuz 2007). JHEP'in (Journal of High Energy Physics) editörlerine 20 ve 22 Mart 2007 tarihlerinde intihal olayını Rektör olarak bizzat ben yazıyla bildirdim. Daha sonra arşiv editörü ekte gönderdiğim makaleyi yayımladı. Görüleceği gibi, Etik Kurulu'nun kararına dayanan intihal uyarısını bizzat ODTÜ Rektörü'nün
Konuyu bilmeyenler için bir özet vermek istiyorum: arXiv adlı Amerikan bilimsel web sitesi, kısa bir süre önce 14 Türk doktora öğrencisi, doçent ve profesörün imzasıyla yayımladığı fizik makalelerinin daha önce Batı'da yayımlanmış makalelerden kopya edildiğini açıkladı. Bu makalelerin çoğunun sahibi Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) doktora öğrencilerinden Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu'dur.Olayı daha da vahim hale getiren, ilgili üniversitelerin konu hakkında hareketsiz kalmalarıdır. Siyasi konularda bülbül kesilmesini çok iyi bilen Yükseköğretim Kurulu da (YÖK) bu konuda sessiz kaldı.Olay geçen kasım ayında Saltı ve Aydoğdu'nun ODTÜ'deki sözlü sınavında ortaya çıkmaya başladı. Nature'ün haberine göre, Saltı ve Aydoğdu'nun yerçekimsel fizikle ilgili yayımlanmış birçok İngilizce makalesi vardı. Ancak, sınavda lise düzeyinde fizik bilgisine sahip olmadıkları ortaya çıktı. İngilizceleri de tatminkâr değildi. Şüphelenen profesörler, öğrencilerin arXiv'de ve diğer birçok uluslararası bilimsel dergide yayımlanmış olan makalelerini incelediler ve bunların büyük bir bölümünün başka makalelerden aşırılmış olduğunu gördüler.Olayı arXiv'e bildirdiler. arXiv kendi yaptığı araştırmasında,
Bu nedenle, büyük bir olasılıkla, yıl sonundan önce yüzde 51 Petkim hissesinin Rus-Kazak ortaklığı Trans Central Asia Petrochemical Holding'e devri tamamlanmış olacak. Tabii, hemen hemen bütün büyük özelleştirmelerde olduğu gibi bunda da bir risk var: Satışı önleyecek bir yargı kararı.Konuyu yakından izleyen kaynaklardan öğrendiğime göre, Maliye Bakanlığı (özelleştirmeden o sorumludur) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'ndan Rekabet Kurumu'nun olurunu almak üzere harekete geçmesini istedi. Bu sırf bir formalite olacak. Petkim Türkiye'de tekel, müstakbel alıcılar petrokimya sektöründe değil, onun için rekabet açısından bir sakınca çıkması mümkün değil. Hükümet Petkim Petrokimya Holding A.Ş.'nin satışından elde edilen iki küsur milyar doları bir an önce Hazine'nin kasasına almak istiyor. Bu arada, alıcıların satın almayı finanse etmek için kredi bulmakla görevlendirdiği Credit Suisse First Boston (CSFB) Petkim'deki araştırmasını bitirdi. Araştırma, ufak tefek yatırımlardan sonra şirketin ne kadar borç kaldırabileceğini belirlemeyi amaçlıyordu. Anladığım kadarıyla, alıcılar bir milyar civarında bir kredi alabilmeyi umuyorlar.Hatırlanacağı üzere, derecelendirme kuruluşu Fitch
En önemli kıstaslardan biri fakülte üyelerinin uluslararası kabul görmüş bilim dergilerinde yayımladıkları araştırmalar veya makalelerin toplamıdır.Bu dergilerin en prestijlisi 1869'dan bu yana İngiltere yayımlanmakta olan haftalık Nature'dür (Doğa). W. C. Röntgen'in 1896'da röntgenle ilgili buluşunun yayımlanmasından bu yana yapılan keşiflerin çoğu Nature'da yayımlandı. J. D. Watson ve F. H. C. Crick'in 1953'te DNA'nın yapısıyla ilgili keşfi, 1985'te atmosferdeki ozon tabakasında meydana gelen delikler ilk defa Nature'de açıklandı. Nature ve onun en yakın rakibi olan Science (Bilim) dergisinde yayımlanmak bir bilim adamı için ün ve servet kapılarını açan çok büyük bir onurdur. Her yıl bazı kurumlar dünyanın en iyi üniversitelerinin listesini yayımlarlar. Hiç merak ettiniz mi, hangi kıstasların bu seçimde rol oynadığını? Geçen hafta yayımlanan Nature'de birkaç Türk üniversitesi ve birkaç Türk adı vardı. Fakat bunların dergide yer almasının nedeni herhangi bir buluş değildi. Bilim dünyasında bu güne kadar meydana gelmiş en büyük intihal skandalıyla ilgiliydi. İntihal "bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine ait imiş
Sıcak para içeri aktığında ekonomi büyür, akış ters döndüğünde yavaşlar. Eğer kaçış büyük ve ani olursa sonuç 2001'deki gibi büyük bir devalüasyon ve krizdir.AKP'nin birinci iktidar dönemine rastlayan beş sene içinde sıcak para Türkiye'yi hayal kırıklığına uğratmadı. Uluslararası finansman bolluğu ve düşük faizler içerideki istikrarla birleşince sıcak para akışı rekor düzeylere çıktı. Yabancı yatırımcıların halen İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve Hazine tahvillerine bağlı yaklaşık 90 milyarı var. Türkiye ihraç ettiği mal ve hizmetlerle ithal ettikleri arasındaki açığı kapatmak için sıcak paraya bel bağlayan bir ülkedir. Ekonominin büyümeye devam etmesi için bu paranın olduğu yerde durması gerekir, bir. Cari açığı (yani, ihracat ile ithalat arasındaki farkı) kapatmak için fazladan bir 30 milyar dolar sıcak paraya ev sahipliği yapması gerekir, iki. Aksi takdirde beş yıldan beri sürekli büyüyen ekonominin yavaşlaması olasıdır.Dünya finans piyasalarının çalkantı içine girmesi bu tatsız olasılığın gerçekleşme şansını yükseltti. Çalkantının bir tezahürü, yatırımcıların riskli ülkelerden ve yatırım araçlarından kaçmasıdır.Türkiye riskli ülkeler sınıfındadır. Krizin Amerika Birleşik