ABD’nin Oregon eyaletindeki West Linn kentinde Alex Wiley isimli bir zat, popüler teknolojik ürünlerini elmas, altın ve diğer pahalı madenlerle süsleyerek ultra zenginlerin kullanımına sunuyor. Wiley’ın yıldız ürünü, adının duyulmasını sağlayan 24 ayar altın kaplı, 2.5 karat elmaslarla süslü MacBook Pro...
Bu tip ürünler Suudi Arabistan’dan Danimarka’ya, Rusya’dan ABD’ye sınırsız parası olanların büyük ilgisini görüyor. Sınırsız parası olan diyorum çünkü, mesela 1 milyon dolar param olsa 130 bin dolar verip, teknolojisi bir yıl içinde eskiyecek olan elmaslarla süslü 40 inç bir LCD televizyon almazdım. Böyle bir alışveriş için benim açımdan sınırsız bir para gerekiyor. Spotlar altındaki birkaç pahalı tasarıma göz atalım:
YALOS ATELIER ELMAS TELEVİZYON130 BİN DOLAR
Yaz, tuşla, yaz, tuşla nereye kadar, bilemiyorum. Şimdi bir de “Motosiklet şeridi istiyoruz” diye yazıyoruz, umutsuzca... Konuyu, yılların Harley’cisi Emrah Soyuer gönderdiği bir e-postayla yeniden gündeme getirdi.
Şerit merit tanımam ben!
Emrah abi şunları anlatıyor: “Sürücülerimiz aceleci ve sabırsız; seyrettikleri şeridin ortasından gitmeyi sevmezler, şeridin sağı ya da solu daha caziptir. Önlerindeki aracın önünü de görmek isterler, en ufak bir boşluğu değerlendirip şerit değiştirip bir araç öne geçince mutlu olurlar.
Trafik biraz yoğunlaşırsa üç şeritli yol hemen dört şerit yol haline gelir. ”
Oysa Avrupa’da birçok ülkede trafiğin en sol şeridi ile sağındaki şerit arasında bir boşluk bırakılır; motosikletler, ambulans ve diğer geçiş üstünlüğü olan araçlar, trafik yoğunlaştığında bu şeritten giderler.
Soyuer mektubunda belediye başkanları ve Karayolları’na seslenerek şöyle diyor: “Büyük kentlerde ve çevre yaklaşım yollarında en sol şerit ile sağındaki şerit
Berlin’de düzenlenen tüketici elektroniği fuarı IFA’dan çeşitli cihazlar edinmiştim. 2-3 günlük seyahatlerimde teknolojik bir sırt çantası kullanıyorum. Çantanın omuz askılarında iPod kulaklığı için bir giriş, iPod tuşları, bluetooth kontrol butonu var. Askıların içinden kablolar geçen, içinde 4 ince kalem pille çalışan bir güç kaynağı olan çantama, dizüstü bilgisayarım, fotoğraf makinem, birkaç parça eşyam rahat rahat sığıyor, gittiğim yerden alacağım ıvır ve zıvıra da fazlasıyla yer kalıyor.
Çantam cihazlarla yine son milimetreküpüne kadar doldu. Tegel Havaalanı’ndan 4’ü biraz geçe kalkacak uçağın havalanmasına 1 saat kala, üç uçağa ayrılmış terminalin girişinde sıraya girdim.
Ben bir seks bombasıyım
Sıra bana geldiğinde çıkarttığım bilgisayarımı ve çantamı ayrı ayrı ayrı x-ray cihazına koydum. Giydiğim tişörtün üzerindeki resmin ne olduğunuysa, polis “Bomba mısın?” diye sorduğunda hatırladım. “Battlefield: Bad
Almanya’nın başkenti Berlin’de her yıl düzenlenen tüketici elektroniği fuarı IFA’da bu yıl ilk kez ev aletlerine ayrı bir bölüm ayrıldı. Uluslararası Radyo Fuarı diye 1926’da düzenlenmeye başlanan ve daha sonra içinde elektronik barındıran her şeyi kapsayan IFA’da bu yıl ev aletlerine 25 bin metrekarelik bir alanı kapsayan iki hol ayrıldı.
Bosch’tan Miele’ye, Vestel’den LG’ye çok sayıda firmanın, fırın, buzdolabı, mutfak robotları gibi son teknoloji ev aletlerini sergilediği IFA’ya basın gününün olduğu perşembe ve cuma günleri şöyle bir girdim, çıktım. Cuma gününü özellikle ev aletlerine ayırdım. Sözünü ettiğim iki holde kurulan dev mutfaklarda aşçılar, tanıtımını yaptıkları firmaların en lezzetli ve en sağlıklı yemeği yaptığını öne sürüyordu.
Vestel’in mutfak standı, fuarın yoğun noktalarından biriydi ki, markanın LCD televizyonlu buzdolapları ve bulaşık makineleri de ilgi çekiciydi. Ancak insan “kim bulaşık makinesinden televizyon seyreder ki” diye
İsveç’te 1997’den bu yana yollarda ölüm ve ciddi yaralanmaları sıfıra indirebilmek amacıyla “Vision Zero” isimli bir program yürütülüyor. Daha önce de bahsettiğim program çerçevesinde ülkede tamamen güvenli yeni yollar inşa ediliyor, eski yollar yenileniyor. Hedef 2015’te İsveç yollarındaki ölüm sayısının sıfıra inmesi.
Diğer Avrupa ülkelerinde de örnek alınan programın dört unsuru bulunuyor. Bunlar:
İnsan yaşamı, yol ulaşım sistemleri uğruna vazgeçilebilecek bir şey değildir.
Toplum, politikacılar ve özel sektörün yol-ulaşım sisteminde sorumluluğu vardır ve vatandaşlar da kurallara uymalıdır.
Yol-ulaşım sistemi mükemmel insan değil, kusurlu insan dikkate alınarak tasarlanmalıdır.
Değişimin ardındaki güç, yurttaş talebi ve hayatta kalma beklentisidir. Yol güvenliği ekonomik bir konu değildir.
AB ülkelerinin birçoğunun benimseyerek prensipte kendi ülkelerine adapte ettiği bu konsept, beş ülkede daha parlamento düzeyinde tartışılıyor.
Geçen haftanın başından itibaren, tekno bir gündemin ortasında buldum kendimi; yaz sıcağı, tatil, matil, motosiklet, Gürcistan Savaşı derken, yazın nasıl geçtiğini anlamamışım.
Bu arada teknolojiyle ilgim, kişisel envanterim ve gönderilen birkaç test cihazıyla (bazıları süperdi, yeri geldikçe yazacağım) sınırlı kaldı.
Yoğun bir “diğer işler” gündeminin ardından, birden ajandam teknolojik gece, lansman, fuar notlarıyla dolmaya başladı. Geçen haftanın ilk kayda değer etkinliği, dünyanın bir numaralı bilgisayar işlemcisi üreticisi Intel’in, Kuruçeşme Les Ottomans Otel’de düzenlenen 40’ıncı doğum günü yemeğiydi.
Motosikletin adı yok
Teknoloji medyasının büyük ilgi gösterdiği gecenin benim için tek olumsuz yanı “yerimiz yok” gerekçesiyle motosikletimin otel otoparkına alınmamasıydı. “Kapının önündeki motosikletime göz kulak olacaksınız, değil mi?” şeklindeki soruma görevliden “bakarız işte ama...” mealinden bir yanıt alınca, partinin ilk dakikaları aklım
Son zamanlarda “Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir” cümlesi internette o kadar çok karşıma çıkıyor ki, “arıza bende mi” diye düşünmeden edemiyorum. Ancak söz konusu siteler dünyada çok popüler ve sonunda “sorun bende olamaz” diye bir sonuca varıp, rahatlıyorum...
Merkezi Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler, 2006’da yayımladıkları bir bildiriyle, Belarus, Burma, Çin, Küba, Mısır, İran, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Suriye, Tunus, Türkmenistan, Özbekistan ve Vietnam olmak üzere 13 ülkeyi “internet düşmanı” ilan etmişti. Dünyanın en çok ilgi gören video paylaşım sitesi YouTube’u mayıs ayından bu yana mahkeme kararıyla kapalı tutan Türkiye’nin de yakında bu tip bir listede yer alması kaçınılmaz.
YouTube’un dışında GeoCities, Alibaba, Google Groups, CareerBuilder, Wordpress, Deezer gibi internetin en popüler adreslerinin de aralarında olduğu siteler bir kapatılıyor, bir açılıyor; çağdışı beyinlerin talimatıyla.
Bir süredir bağımsız Türk
Geçen hafta sonu İTÜ’nün Maslak Kampüsü’ndeydim. İki arkadaşım Vasfi ve Hakan Bozkurt kardeşler, bir süredir öğrencilere ve dışarıdan isteyen herkese kendilerine ayrılan alanda motosiklet eğitimi veriyor. Geçen hafta sonu da ileri sürüş teknikleri eğitimi vardı; beni de davet ettiler.
Eğitime katılan 25-45 yaş grubundaki motorcuların büyük bölümü bir yıldan az bir süredir motosiklet kullanıyordu. Eğitim sonundaysa, motosikletleriyle tango yapabilecek konuma gelmişlerdi. Nitekim az ihtiraslı bir şekilde, göz temasından kaçınarak, sakınarak yaptılar da...
Asıl bahsetmek istediğim, İstanbul çilesinin orta yerindeki İTÜ kampüsü; Tanrım, bu ne huzur... Kampüs düzenli sokakları, bitki örtüsü, sportif imkanları, kafeleriyle şık bir Amerikan banliyösünü andırıyor.
Kampüsün, benim ilgi alanıma giren bölümünde İTÜ Spor Birliği Başkanı Dr. Hikmet İskender’in büyük emeği geçmiş. Bir yerde “Motosiklet Parkı” levhası önünde motosikletleri