Bu yaşa geldik, hâlâ çıkmasını dört gözle beklediğim oyunlar var. Mesela Rock Band...
Oyun ABD’de 2007’de çıktı. Amerikalılar bu aralar Rock Band II’ye hazırlanırken, geçen ay Berlin’de hevesle daldığım teknoloji mağazasından daha Rock Band “Bir”in AB çapında eylülde çıkacağını öğrendim ve hevesim kursağımda kaldı.
Dışarıda 200 doların altında bir fiyata satılan, ama Türkiye’de uyanıkların 500 YTL istedikleri birincisinin kutusundan, gamepad görevini gören oyuncak bir gitar, davul ve mikrofon çıkıyor. Bakalım ikincisinin donanımında bir değişiklik var mı? Bir de bas koysunlar içine, biz de üç kişiysek camdan uzanıp bağıralım “rock grubuna dördüncü aranıyor” diye...
Her neyse, zaten istenirse bas 40-50 dolar gibi bir fiyata ayrıca satın alınıp oyuna entegre edilebiliyor. Bu arada oyunda kullanılan enstrümanlar, özel üretilmiş çıkartmalarla kişiselleştirilebiliyor da...
Harmonix Music Systems tarafından geliştirilen, MTV Games tarafından yayımlanan oyunun mantığına gelince,
Teknoloji arayanlar üzgünüm çünkü, bu hafta anti-teknolojik bir yazı var... Geçen haftalardan birinde yeni Vaio modellerini aktardığım yazıyı Van’da göl kıyısında güneşlenirken tuşladığımı bilen bilir.
Neden Van?
Pazar ekinde anlatmıştım; 225 beygir gücündeki katamaranların yarıştığı Türkiye Offshore Şampiyonası’nın bir ayağı Van Gölü’nde yapıldı.
Van Valiliği’nin girişimleriyle düzenlenen tarihi organizasyon, bir milyon kişinin yaşadığı Van bölgesi, gölü ve kentinin ne kadar büyük bir turizm potansiyeli taşıdığını Batılı gözler önüne serdi. Vanlıların yarışlara ilgisi de büyüktü.
Benzin fiyatları tüm dünyada yükseliyor. Birkaç hafta önce varili 140 doları aşan petrol, şimdilik 120 dolar civarında geziniyor. Bu rakam birkaç yıl önce 60 dolara yükseldiğinde çevremdeki gazeteci arkadaşlarımla “Şimdi savaş çıkacak” geyiği yapıyorduk.
Savaşın nedenlerinden biri de petroldü zaten. Dünyanın en zengin petrol yataklarından birinin üzerindeki Irak’ta kanlı bir sürece tanık olduk. Şimdiyse güneyinden kuzeyine, petrol yataklarının merkezi idarenin iradesi dışında Amerikalı, İngiliz, Norveçli şirketlere peşkeş çekilmesini izliyoruz. Savaşın mimarlarından Amerikalı yeni muhafazakar Richard Perle bile Irak’ta petrol işine soyunuyormuş.
Aslında petrol biterse “Dünyanın hali ne olur?” diye de düşünmeye gerek bile yok. Bio-yakıt, elektrik, güneş enerjisi gibi alternatif yöntemler, bugün birçok araç, yapı ve makineye enerji veriyor. Bu kaynakların daha etkin bir şekilde kullanılmamasının ana nedeni, büyük petrol şirketlerinin çok milyar dolarlık yatırımları. Hele o petrol bir bitsin
Geçen hafta kaldığımız yerden, yazının sonuna bir “ancak” kelimesi koyarak devam edelim. Önceki yazıda önde gelen bir markanın yeni piyasaya sürdüğü dizüstü bilgisayar serilerinden bahsetmiştik. Yazıda, üstünkörü bir şekilde dizüstü bilgisayarlardaki “ufal da cebime gir” çabasına da değinmiştik.
“Ancak” hesaplar gösteriyor ki, önümüzdeki bir yıl içinde dizüstü bilgisayarların yapabildiği birçok şeyin kudretine sahip akıllı telefonların satış rakamı dizüstü bilgisayarların satış rakamını geçecek. İnsanlar da dizüstü bilgisayar alıp, çantada taşımak yerine, zaten cebine sokabildiği büyüklükte bir cihazla işini görme yolunu seçecek.
Nokia, Samsung ve Motorola gibi cep telefonu markaları da pazarlama retoriklerini bu trend üzerine yeniden yapılandırıyor.
Geçen aylarda İstanbul’da Nokia’nın “Maps” hizmetini görücüye çıkardığı lansmanda yapılan konuşmalar da bu doğrultudaydı; Nokia kendisini artık bir
Bu aslında yıllardır aklımda olan bir geziydi ama yolculuk, hudut karakollarından birinde bir yıl olağanüstü şartlar altında yaşadığım o bölgeye ilk gelişimin (artı, eksi birkaç günle) 13’üncü yıldönümüne denk düştü; bu bir işaret miydi yine, 13 uğurlu sayımdı...
TEM’den Lüleburgaz, Pınarhisar, Poyralı üzerinden dağ yoluna girip önce Demirköy ve çevresini, ardından İğneada ve çevresini gezecek; bir gece kalıp aynı rotadan dönecektik, yaklaşık 520 km yaparak...
Yola çıkmadan bir gün önce tesadüfen yol arkadaşımın Susan Miller falına baktık, “4-5 Temmuz’da yolculuk, lastik, motor arızasından aksilik var” diyordu. Tarihler tutuyordu, şakayla karışık “eyvah” dedik.
Sabah yedide yola çıktık, TEM’in Aksaray bağlantı yolundan başlayarak gişelere kadar ve sonrasında birkaç ciddi kilometre, yolda sabah telaşı yaşanıyordu. Bağcılar, Esenler, Atışalanı’ndan bağlantı yoluna dökülmüş işçileri, İstanbul dışındaki fabrikaların servisleri topluyordu.
Bu satırları Van Gölü (buralarda deniz diyorlar) kıyısında uzandığım yerden VAIO’ma tuşluyorum. Bu yazının ‘bit’lere dökülmesinden, yani tam şu andan dört gün önce ise bir doğumgünü kutlaması için Berlin’deydim. Sony, VAIO’nun onuncu yaş gününü yepyeni modeller ve yeni bir tasarımla, Avrupa’nın dört bir yanından davet ettiği gazetecilerin katılımıyla Berlin’de kutladı.
Ben sadece bu etkinlikten yola çıkarak VAIO’nun yeni modellerini aktarıp bu dizüstü klişesinin anlam ve önemini vurgulayacağım. Benim kişisel VAIO’mun ise bu yazıyla, bir araç olması dışında bir alâkası yok; ki zaten bu bilgisayarı satın alırken “Bir MacBook mu alsam yoksa bir VAIO mu” diye nasıl çelişkiler yaşadığımı, sonra nasıl pişman (yalnızca VAIO’mun serisinden kaynaklanıyor) olduğumu yine yakın çevrem bilir.
Kısaltma değişti
VAIO adı, “Video Audio Integrated Operation”ın (Video Ses Bütünleşik Operasyon) kelimelerinin bir kısaltmasıydı. Onuncu doğum gününde bu adın Video Audio
Apple’ın ilk ve tek cep telefonu serisi iPhone’un yeni versiyonunun geçen cuma satışa çıkmasıyla, cep telefonu pazarındaki rekabet iyice kızıştı. “Akıllı telefon”lar iPhone’un ceplere girdiği 2007 haziranından önce de vardı, ancak hiçbiri şu ana dek iPhone’un yarattığı etkiyi yapamadı.
iPhone’un başarısının sırrı işletim sistemiydi. Dört yıllık çalışma sonucu geliştirilen dokunmatik ekran, telefonu kullanmayı ve internette sörfü daha kolay bir hale getirmişti. Araştırmalar, iPhone kullanıcılarının diğer telefon kullanıcılarından daha fazla internette sörf yaptığını gösteriyor; tabii telefonlarını kullanarak.
PC yerine telefon
Artık iPhone’un başarısından ve “gençlerin dörtte birinin cep telefonlarıyla arkadaşlık sitelerini ziyaret ettiği”, “İngiltere’de cep kullanıcılarının yüzde 40’ının bu aletlerle internette düzenli sörf yaptığı”, “Japonya’da insanların beşte birinin internet için artık PC yerine cep telefonu kullandığı” gibi araştırma sonuçlarından ilham alan telefon
Uzmanlar, Facebook, MySpace gibi sosyal iletişim ağlarıyla fazla içli-dışlı bir şekilde büyüyen yeni neslin, uzun süreli ilişkiler kuramadığını belirterek, bu kuşağın düşünmeden, dürtüleriyle hareket eden bir kişilik geliştirebilecekleri uyarısında bulunuyor.
Londra’da geçen hafta Kraliyet Psikiyatri Koleji yıllık toplantısında ortaya konan verilere göre, internet ve özellikle sosyal iletişim ağlarının, 1990 ve daha sonraki yıllarda doğan çocuklar üzerinde birçok olumsuz etkisi bulunuyor. Psikiyatrist Dr Himanshu Tyagi, sosyal iletişim ağlarının, çocukların aklında ilişki ve arkadaşlıkların hızlıca kurulabildikleri ve kolayca yok edilebildikleri gibi bir düşünce oluşturduğunu söylüyor.
Tyagi şöyle anlatıyor: “Bu öyle bir dünya ki her şey çok hızlı hareket ediyor ve sürekli değişiyor. İlişkiler bir fare tıklamasıyla çöpe atılabiliyor. Profilinizi anında silip, kabul görmeyen kimliğinizi, daha kabul görebilir bir kimlikle değiştirebiliyorsunuz.”
Bu sosyal ağların hızlı temposuna alışan çocuklar, bir