Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve Anayasa Komisyonu üyesi Namık Havutça, geçen hafta “İçinde başkanlığın ‘B’si dahi olan bir teklifi kabul etmeyiz, müzakere konusu yapmayız” demişlerdi.
Diğer Grup Başkanvekili Özgür Özel dün düzenlediği basın toplantısında aynı yönde konuştu:
“Başkanlığın yer aldığı bir teklifi müzakere etmeyiz. CHP’de bırakın başkanlığın geçeceği bir açık kapı, bir anahtar deliği bile yoktur.”
Peki, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ne diyor bu konuda? Bakın cumartesi günü düzenledikleri Anayasa Çalıştayı sırasında görüştüğü gazetelerin Ankara temsilcilerine ne diyor:
“Metin ortaya çıkmadan yorum yapmak, görüş bildirmek son derece yanlış olur... Öyle

Başkanın “B”si...
bir başkanlık getirirler ki ona yönelik eleştirilerimiz, kullandığımız dil farklı olabilir. Benim eleştirmem için nasıl bir düzen, nasıl bir model getiriyorlar, onu görmemiz lazım.”
***
CHP Genel Başkanı’nın bu sözleri insanı hayretler içinde bırakıyor. Neden mi? Çünkü AKP kafasındaki modeli 2012 yılından beri seslendiriyor. Abdülkadir Selvi de iki yazı yazdı. Bu aslında başkanlık değil, bir padişahlık rejimi. Padişahlıkta Şeyhülislamdan fetva almak vardır. AKP sisteminde başkana tanınan yetkiler daha da sınırsız. Kemal Bey başkanlık adı altında tezgâhlanan tek adam rejimini halka anlatacak yerde hâlâ “Getirsinler görelim belki fikrimiz değişir” havasında.
Diyecek söz kalmıyor.

Haberin Devamı

Yatan ve utanan!

Cumhuriyet yazarı Dr. Erdal Atabek, Barış Derneği davasından hapis yatıp çıktığı günlerde bir kafede içtiği çayın parasını ödemek isterken kasada oturan adam demiş ki:

“Biz size borçluyuz aslında. Siz yattınız, biz utandık. Siz bizi tanımazsınız ama biz sizi çok iyi tanıyoruz. Geçmiş olsun.”

Gazetecilik yaptıkları için hapse atılan arkadaşlarınmız demir parmaklık arkasında yatarken gazetecilik yapmak buna benzer duygular uyandırıyor insanda.

Onlar yalnızca iktidara muhalefet ettikleri için yatmıyorlar.

Tüm basın dünyasına gözdağı amacıyla da yatırılıyorlar.

Haberin Devamı

Birileri böylece tüm basına:

- Bakın görün ona göre ayağınızı denk alın, diyor...

Dış dünyaya giden mesaj ise:

“Biz gazetecileri ve yazarları hapsetmeden, basına baskı kurmadan ülkeyi yönetemiyoruz”dur...

Dün Cumhuriyet’in manşetinde yazar ve yöneticilerin 10 gündür hapiste oldukları bildiriliyordu.

Savcılıktaki sorgularını okuyoruz... Aylar önce yayınlamnış ve herhangi bir soruşturmaya uğramamış yazılar önlerine suç unsuru olarak çıkarılmış...

Tutuklanmalarını haklı gösterecek tek bir sebep yoktur.

Aynen Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay ve öteki yazarların durumu gibi... Vicdanları zorlayan bir hukuksuzluk tablosu var ortada...

Onlar yatıyor, biz utanıyoruz...

SELVİ

AKP’ye yakın gazeteci Abdülkadir Selvi, Hürriyet’te, AKP’nin başkanlık teklifinin ana hatlarını yazıyor.
Maddelerden biri şöyle:
“Anayasa Mahkemesi, HSYK ve Danıştay’ın üye seçiminin yarısı başkan yarısı ise parlamento tarafından yapılacak”
Başkan seçimiyle milletvekili seçimi birlikte yapılacağı... Meclis’te de “Başkan”ın partisi çoğunlukta olacağı için... Yüksek yargı organlarının tüm üyelerini başkan belirleyecek diyebilirsiniz... Anayasa Mahkemesi aynı zamanda Yüce Divan görevi yapıyor. Başkan suç işlerse dörtte üç oyla yani 413 milletvekil ile Yüce Divan’a sevk edilecekmiş. Ancak Yüce Divan’ı da kendi seçtiğine göre... Yargılansa bile beraat garanti...

Artık “şehitler” yerine özellikle “15 Temmuz Şehitleri” deniyor!
Yazık! Bölünme sırası sonunda şehitlere kadar geldi!
***
“Başkanlığı, yetkilerin tek elde toplanması için istiyoruz” diyenler
Sezer döneminde
“Cumhurbaşka-
nının yetkileri çok”
diye şikayet ediyordu.

Akif Kökçe

Haberin Devamı

KRİPTO

AKP’ye yakın Türkiye gazetesinin yazarı Fuat Uğur, geçen nisan ayında iki yazı kaleme almış... Birinde şöyle diyor:
“TSK içindeki kripto askerler artık darbe macerasına atılmak, kendilerini ateşe atmak istemiyorlar.
Bu yüzden ‘Sizi deşifre ederiz, hayatınız kayar’ diye tehdit ediliyorlar.
Uyarmak gerekir ki, devlet onları izliyor. İstihbaratıyla, tüm silahlı kuvvetler hiyerarşisi olarak komuta kademesiyle, hükümetiyle, emniyetiyle, halkıyla, siyasetçisiyle,
STK’larıyla bir bütün olarak devlet ‘suç’ işlemelerini bekliyor...”
Bu satırlardan çıkan sonuç... Devlet darbe hazırlığını görüyor, biliyor fakat müdahale etmiyor... Suç işlemelerini bekliyor... Onlar da üç ay sonra suça teşebbüs aşamasına geçiyor. Sonrası malum!