Putin’in krizi büyütme çabası.. Uluslararası ticaret yasasını tanımayan yaptırımları..
Türk düşmanlığını körüklemesi..
Türklere çalışma yasağı koyarak ırkçı tutum alması..
Türkiye’ye gitme yasağı getirerek (tur operatörleri marifetiyle, charter seferlerini iptal ederek) bireysel özgürlükleri hiçe sayması Putinizm kavramını yeniden gündeme taşıdı..
Evet, Putinizm bir yönetim şekli..
Tek adam yönetimi de, keyfi yönetim de denilebilir..
2000 yılında Rusya Devlet Başkanı seçilen Putin petrol ve doğal gaz gelirine abanarak sistemi değiştirdi..
Önce halkın gözünü boyadı.. Komünizmden çıkan yoksul halk paraya kavuştu.. Kentlerin yüzünü değiştirdi, piyasaya bol para sürdü.. Kuyruklarla büyüyen Ruslar bollukla tanıştı..
Tahir Elçi suikastı her yönüyle muamma olmayı sürdürüyor..
Suikast diyorum kurşun nerden gelirse gelsin; suikast kokuyor!..
Türkiye eski Türkiye değilse..
Türkiye faili meçhuller ülkesi olmaktan çıkmışsa..
Elçi cinayeti de çözülmeli..
Olayın bir de polis boyutu var.. İki teröristin bulunduğu taksiye sivil polislerin ellerini kollarını sallayarak gitmesi.. Üzerlerinde çelik yelek olmaması da çok konuşuldu..
Güvenlik zafiyeti denildi..
İki teröristin sivil polislerin önünden geçerek ara sokağa dalıp, kaçmaları ‘Yok artık, bu nasıl polis’ dedirtti..
AB ile yeni sayfa diyorlar..
Eski sayfada ne var? Çok güzel şeyler yok..
Hayal kırıklığı var!..
2004 yılında karar verildi, 2005 yılında müzakere süreci başladı..
İlk fasıl açıldı.. Hava iyiydi, iklim güzeldi.. Zannettik ki; üç beş yılda olmasa da sekiz on yılda bu iş biter..
En geç 2015 yılında Avrupa Birliği üyesi oluruz..
O zamanlar, ooo daha çok var diyorduk.. Daha çok yokmuş..
2015 yılına çabucak geldik ama üye olamadık ancak
Hasan Pulur da, İlhan Selçuk gibi, Çetin Altan gibi, Orhan Kemal gibi, Yaşar Kemal gibi bana okumayı, yazmayı öğretenlerdendi..
Haylazdım.. Yazıyla çiziyle işim yoktu.. Edebiyat notum kötü, kompozisyon notum rezaletti..
Edebiyat öğretmenime nasıl kurtarırım dedim..
Kolay dedi.. Şu kitapları okuyacaksın, her gün yazarları takip edeceksin..
Hasan Pulur’un yazılarıyla o zaman tanıştım..
Meseleleri sohbet ediyormuş gibi anlatıyordu.. Gazete köşesinden sanki okuruyla konuşuyordu..
Takıldım kaldım..
1974 yılından beri okuruyum.. 40 yıldır..
Arşive hızla göz attım.. Bu konuda yedi sekiz yazı yazmışım..
Belki daha fazla..
Çünkü; Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri de bu..
Kolay tutukluluk..
Delilsiz tutukluluk..
Gerekçesiz tutukluluk..
Terör örgütüyle ilişkilendirilmeyle gelen tutukluluk..
***
Başbakan, hükümet programına koyduğuna göre..
Başbakan, Türkiye’nin siyasal tecrübesine ve gelecek vizyonuna daha uygun dediğine göre..
Başbakan, parlamenter sistemin istikrarsızlığa neden olduğunu söylediğine göre..
Başkanlık sistemi üç vakte kadar Meclis’in önüne gelecektir..
Artık uzlaşma komisyonu falan olmaz.. İktidar partisi nasıl bir modeli istediğini Meclis’in önüne koyar.. Tartışma o model üzerinden yürür..
İktidara yakın kaynaklara bakıyorum.. Başkanlık sisteminden hafif sapma var..
Partili cumhurbaşkanına doğru kayış var..
Cumhurbaşkanı da dün muhtarlara seslenirken ‘Partili cumhurbaşkanı olur, başkanlık olur’ diyerek iki sisteme de sıcak baktığını söyledi..
Bakanlar Kurulu’nun tümüne bakınca Saray’la Köşk’ün ortak listesi..
Karma liste..
Dengeli dağılım..
Uzlaşma kabinesi yorumu yapabilir.. TV’lerden bu tür yorumları bolca duymuşunuzdur..
Onlar bana biraz ayıp olmasın yorumu gibi geldi..
Başka açıdan bakacağım.. Her bakanlık önemlidir ama bazı bakanlıklar mühimdir..
Hayatidir..
Hangileri mi?
Hani,Antalya zirvesinde iş çözülmüştü..
Hani,Türkiye’nin tezi kabul edilmişti..
Hani,Ankara’nın haklılığı ortaya çıkmıştı..
Hani,Putin okey dememişti ama direnci kırılmıştı..
Hani,liderler arasında tam mutabakat vardı..
Hani,Türkiye, ABD, Fransa havadan vuracak, ÖSO ile Türkmen birlikleri karadan temizlik yapacaktı..
Hani, hani, hani..
***