Soru açık net..
Ülke menfaati söz konusu olunca; anayasa ihlal edilir mi?
Ülke menfaati söz konusu olunca; yasalar görmezden gelinir mi?
Ülke menfaati söz konusu olunca; hukuk rafa kaldırılır mı?
Veya şöyle de sorabiliriz
Ülke menfaati için..
Anayasa ihlal edilmeli mi?
Yasalar görmezden gelinmeli mi?
Yeni değil, yedi sekiz yıldır aynı yöntemi izliyorlar..
Yargının rutini oldu..
Her seferinde, sıtmaya razı olalımdiye ölümü gösteriyorlar!..
***
Patenti paralel yapıya ait..Taktik şu..
Kafayı taktıkları insanları akla hayale gelmeyecek iddialarla suçluyorlar..
Mesela, darbe, mesela kalkışma, mesela hükümeti devirmeye yeltenme, mesela casusluk..
(
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi’yi bilirsiniz..
İktidara yakınlığıyla bilinen, iktidarın nabzını en iyi tutan yazarlardan biridir.. İktidarın gerçekte ne düşündüğünü satır aralarında yansıtır..
Uçak krizinden sonra çok önemli üç yazı yazdı..
Birinci yazıda..(26 Kasım)
Uçağın düşürülmeden önce Rus uçağı olduğunun bilindiğini iddia etti..
Sınırımıza 10 mil yaklaşan uçaklar 2 ya da 3 kez uyarılıyormuş.. Uçak, Rusya ile ilişkilerimiz dikkate alınarak tam 10 kez uyarılmış..Rus uçağı olduğu için 5 milde vurulmamış, sınırımızı ihlal etmesi beklenmiş..
Rus uçağı sınırımıza yaklaştığı zaman uyarı hem pilota, hem de Rusların hava kontrol merkezine yapılmış..
Ulaştığı bilgiler böyleymiş..
Durumu anlatan en iyi ifade bu galiba!..
Herkes Suriye’nin çevresinde..
ABDorada, Rusya, Fransa, İngiltere, Almanya , İran, Lübnan’ın Hizbullah’ı..
Türkiye mecburen orada.. Sınırı nedeniyle orada..
O topraklarda kimler var..
Araplar var.. Sünni Araplar, Alevi Araplar..
Kürtler var..
Türkmenler var..
Bu konuda kaçıncı kalem oynatışım, bilemiyorum..
En son 27 Kasım’da yazmışım.. ‘Başkanlıktan partili cumhur-başkanlığına’başlığını atmışım..
İbrenin döndüğünü iddia etmişim..
Ettim de yazdım, düşüncemi söyledim diye kenara çekilemiyorsunuz..
Gazete yazısı bu, günlük, 24 saatlik..
Tartışma alevlenince mecbur bir yerinden katılacaksınız..
***
Tartışma başkanlık, yarı başkanlık, partili cumhurbaşkanı başlıkları altında sürüyor ama biraz afaki..
Her gün ajanslardan şu haber geçiyor..
Rutin!.
‘İlçemizde artan terör olayları nedeniyle vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması, bozulan huzur ve asayiş ortamının tekrar tesis edilebilmesi için 5442 Sayılı İl İdaresi Kanununun ilgili hükümleri gereğince belirtilen bölgelerde sivil vatandaşların zarar görmemesi amacıyla ikinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Söz konusu yasağa vatandaşların uyması, kendi can ve mal güvenlikleri yönünden önem arz etmekte olup, yasağın bitim süresi ayrıca duyurulacaktır’
***
Son haber dün sabah Nusaybin’den geldi..
Lice’nin, Sur’un, Hazro’nun bazı mahallelerinde de sokağa çıkma yasağı vardı…
Nerde yasak var, nerde yok takip etmek bile zor..
Bir mahallede konuluyor, öteki mahallede kaldırılıyor.. Kaldırılan mahallede bir süre sonra yeniden konuluyor..
Geçen hafta üç büyük meseleyle boğuştuk..
Neydi onlar?
-Rusya ile yaşanan kriz..
-AB’nin göçmenleri zapturapt altına almamız karşılığında vizeyi kaldıracağı vaadiyle 3 milyar euro vereceğini açıklaması..
-Ve tabii ki Suriye.. ABD’nin de Rusya’nın da IŞİD’le başa çıksınlar diye PYD’ye silah yardımı yapması..
***
Bütün hafta bunları konuştuk.. TV’lerde bu meseleler tartışıldı..
Ama bizim konuşmamız gereken, tartışmamız gereken çok daha önemli mesele var..
Mesele sadece uçağın düşürülmesi olsaydı..
Farklı seyrederdi..
Ankara alttan aldı, üzüntülü olduğunu söyledi, pilota askeri tören bile düzenledi.. Özür dilemedi ama pardon demiş oldu..
Buna karşı Moskova’nın yapacağı, tepkisini azaltmak, zaman içinde tansiyonu düşürmek, meseleyi soğutmak olmalıydı..
Normal olan buydu..
Putin tam tersini yaptı..
Krizin kapsama alanını her gün genişletti.. Krizin büyümesi için her gün tahrik edici demeçler verdi..
Dün söylediklerine bakın..