Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu konuda kaçıncı kalem oynatışım, bilemiyorum..

En son 27 Kasım’da yazmışım.. ‘Başkanlıktan partili cumhur-başkanlığına’başlığını atmışım..

İbrenin döndüğünü iddia etmişim..

Ettim de yazdım, düşüncemi söyledim diye kenara çekilemiyorsunuz..

Gazete yazısı bu, günlük, 24 saatlik..

Tartışma alevlenince mecbur bir yerinden katılacaksınız..

***

Tartışma başkanlık, yarı başkanlık, partili cumhurbaşkanı başlıkları altında sürüyor ama biraz afaki..

Temelsiz..

Çünkü kimse ne istendiğini tam olarak bilmiyor..

Cumhurbaşkanı da kararını vermiş değil..

Haberin Devamı

Bir gün başkanlık deniliyor, ertesi gün partili cumhurbaşkanlığına da geçiliyor, bir başka gün Fransa modelinden söz ediliyor..

Ama hepsini altı boş..

Modellerin ayrıntılarına girilmiyor.. Ser verilip sır verilmiyor..

***

Konuşulanlar arasında en anlaşılır olanı partili cumhurbaşkanı modeli.. Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel başkanı da olacak..

Böylece hem partisini yönetecek, hem partisinin başında seçime girecek, hem de başbakanı belirleyecek.. Başbakan genel başkan birinci yardımcısı pozisyonunda olacak..

Bütün sorumluluk onda olsa bile..

Anayasa’ya göre Meclis’e karşı hesap verme durumda olsa bile..

Genel başkanına tabi olacağı için direksiyon da gaz da fren de sorumsuz cumhur-başkanında olacak..

***

Cumhurbaşkanı bu modeli istiyor..

Başbakan istiyor mu?

İstiyorum demiyor ama istemiyorum da demiyor.. Seçim bildirgesine koydu, hükümet programında da var..

Demek ki; gönülden olmasa bile istiyor..

İstiyor ama ne istediği pek belli değil.. Seçim bildirgesini açıklarken, 2011 yılında TBMMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sundukları teklifi istediklerini söylemişti..

Hâlâ aynı fikirde mi; bilmiyoruz..

***

Başkanlık sistemi dedin mi çeşit çeşit; demokratik olanı da var, otoriter olanı da.. Üniter yapıya dayananı da var, federal yapıya oturanı da..

Konuşalım, tartışalım da; neyi tartışacağız?

Obama da başkan, Putin de başkan!.

AKP’nin başkanlık teklifi bu mu?

Üzerine yeni bir şey konulmadı.. İktidar partisinin iki yıl önce verdiği model şöyle..

- Başkan, hem devlet yönetiminin hem yürütmenin başı oluyor..

- Başkan, bakanları atıyor.. Bakanlar başkana karşı sorumlu oluyor..

- Başkan, Meclis’ten gelen yasaları veto edebiliyor.. Veto yiyen yasanın yeniden geri gelmesi için 330 vekilin oyu gerekiyor..

-Başkan, Meclis’ten istediği yasayı çıkaramazsa Meclis’i baypas edebiliyor.. Başkanlık kararnamesi adı altında yasa çıkarabiliyor..

-Başkan, sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan edebiliyor..

-Başkan, sıkıyönetim dönemlerinde özgürlükleri kısıtlayan sıkıyönetim kararnamesi çıkarabiliyor..

-Anayasa Mahkemesi’nin yarısını başkan seçiyor, öteki yarısını başkanın seçtiği milletvekilleri seçiyor..

-HSYK ile Danıştay da aynı yöntemle belirleniyor.. Böylece yargının da başkana bağlanması hedeflenmiş.

-Başkan, Meclis’e karşı sorumlu olmuyor.. Başkan, yolsuzluk falan yaparsa, 367 milletvekilinin imzasıyla soruşturma açılıyor..

-Soruşturma sonunda başkan suçlu görülürse, 413 milletvekilinin oyuyla Yüce Divan’a yollanabiliyor..

Yani yollanmıyor..

***

Sorum şu; tartışma zeminimiz bu mu?

Günün haberi AB’den geldi..

Haber şu..

AB Komisyonu Başkanı Junker Başbakan Davutoğlu’na mektup göndererek yılın ilk çeyreğinde beş başlığın müzakereye açılmasını planladıklarını belirtmiş..

Nedir o başlıklar..

BİR:Enerji..

İKİ:Yargı ve temel haklar..

ÜÇ:Adalet, özgürlük ve güvenlik..

DÖRT:Eğitim ve kültür..

BEŞ:Dış güvenlik ve savunma..

***

Hepsi önemli ama şahsen yargı ve temel haklar başlığının açılmasını acilen istiyorum..

Siyaset elini ayağını yargının üzerinden başka türlü çekmeyecek.. Veya yargı başka türlü yargı gibi olmayacak..

Yakın zamana kadar paralelin kontrolündeydi.. Paralelin kontrolünden çıkarken öyle bir savruldu, iktidara yanaştı.. Onun kontrolüne girdi..

***

Temel hak ve özgürlükler zaten en fazla dertli olduğumuz mesele.. Özgürlük konusunda bir türlü anlamıyoruz.. Nerde başlar, nerde biter.. Bi tanımı yapılsa!..

Yıllardır özgürlük ve güvenlik ilişkisini kuramadık, kuracağımız da yok..

Eğitim ve kültür meselesi konuşulmayan ama Türkiye’nin kanamalı yaralarının başında.. Pansuman da kâr etmiyor..

***

AB sayesinde şöyle bir silkinsek, temel sorunlarımızı masaya yatırmaya başlasak..

Ne dersiniz?