Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Önceden böyle böyle şeyler vardı, sizin haberiniz var mı Z kuşağı?” şeklinde özetlenecek birtakım hashtag’ler bütün hafta Twitter’da gündemdeydi. Siyaset, seçimler yaklaşırken Z kuşağının oylarına talip. İktidar ve muhalefet ayrı ayrı Z kuşağını birer kolundan tutmuş çekiştiriyor. “Bak, eskiden her şey çok berbattı, biz geldik çözdük” diyen iktidara karşılık, “Bak, eskiden her şey harikaydı, bunlar geldi batırdılar” diyen bir muhalefet.

Eskiden her şey berbat falan değildi. Aksine, bir sürü şey bugünden geçmişe bakınca şaşırtıcı derecede ilerideydi. İnsanların zihni çok ilerideydi. Kültürel birikim, kültüre sanata bakış çok ilerideydi. Cahillik yüceltilmiyordu. Çatışmalar elbette gene vardı ama insanların kabul ettiği ortak değerler, üzerinde çatıştıkları değerlerden fazlaydı. Ben çocukken benim ülkem imgelemimde her şeye rağmen çağdaş ve gelişmekte olan bir ülke olarak yer alırdı. Geri olduğumuz bir sürü alan vardı ama biz gelişme ve çağdaşlık yolunda ilerleyen modern aydınlık bir ülkenin aydınlık insanlarıydık. Çoğu zaman şartlardan şikâyet etsek de içten içe hissimiz buydu. Yönümüz belliydi. Yürüdüğümüz yer belliydi. Biz böyle büyütüldük.

Haberin Devamı

Bugün bunları söylemem zor. Yetişkin hayatım boyunca ülkemin zihnimdeki imajı hızla değişti. Bugün bu imaj benim zihnimde çağdaşlaşmayı, modernleşmeyi boş vermiş, içine kapanan, ikiye bölünen, kendiyle ve bütün dünyayla kavga eden, saygı, sevgi, dayanışma, kardeşlik gibi kavramların ciddi derecede erozyona uğradığı, adaletsizliğin arttığı, herkesin birbirine cephe aldığı gergin bir ülkeye dönüştü. Haksızsın, yok böyle şeyler diyorsanız, buyurun anlatın dinleyelim.

Buna karşılık, eskiden her şey çok güzel falan da değildi. Geçim derdi her zaman vardı. Bugünkü kadar yüksek teknolojik alet edevat hayatımızda yoktu. Bunlara ulaşım kolay da değildi. Yokluk çoktu. Bir albüm çıksa Türkiye’ye iki yıl sonra gelirdi. Dünyanın konuştuğu bir filmi biz ancak yıllar sonra izlerdik. Tüketim çılgınlığı yoktu çünkü tüketim toplumu yoktu. Raflarda, mağazalarda çok az çeşit vardı. Şimdiki gibi her aradığımız şey elimizin altında değildi. Tüketim toplumunu savunmuyorum ancak bugünkü gibi bir ürün ve hizmet çeşitliliği yoktu eskiden. Yoklukları özlemiyorum. Ama o zamanlar dünya sınırların kalktığı, global bir alan da değildi. Sermaye, mal ve insan dolaşımı zordu. Yani eskiden mahrum olduğumuz ama şimdi hayatımızda olan modern yaşam lüksleri ve hizmetlerine bugün sahip olmamız biraz da dünyanın topyekûn geldiği yerle ilgili. O zaman farklı bir dünyaydı, şimdi farklı bir dünya.

Haberin Devamı

Geçmişe ve bugüne dair çizilen bir sürü tablo, anlatılan bir sürü hikâye var. Bunları tek tek dinlerseniz değerli Z’ler, detaylarda kaybolursunuz. Ne vardı, ne yoktuyla değil, bu yokluklardan kurtulmak için çizilen yol neydi, çözüm modeli neydi? Şimdi ne? Buna bakmak lazım. Pek çok şeyden mahrum olmamıza rağmen, gene fakirlik fukaralık olmasına, gene adaletsizlik olmasına rağmen resmi ideolojiyi falan bir kenara bırakıyorum, insanlar bireyler seviyesine iniyorum, hayata bakışımız daha olumluydu.

Haberin Devamı

Yokluklardan kurtulmanın yolu okumaktı. Çalışmaktı. “Çalışan elde eder” duygusu bu denli erozyona uğramamıştı. Eğitimde fırsat eşitliği vardı. Herkes illa özel okula gitmek zorunda değildi. Çok kaliteli devlet okulları, Anadolu liseleri vardı. Anadolu’dan pek çok genç öğrenci olarak kaliteli üniversitelere girer ve buralardan mezun olarak mesleklerini icra ederek kendilerine iyi bir gelecek kurabilirlerdi.

Z kuşağına geçmişi anlatarak ulaşmaya çalışmak yanlış hatta imkânsız bir strateji. Hiçbir yeni kuşak kendinden önce neler olduğunu merak etmemiştir. Bu tip şeyler yaşlanınca merak edilir. Eskiden nasıldı, şimdi nasıl karşılaştırması için insanın önce biraz yaşlanması gerekiyor. Aksi takdirde, anlatılanlar uzak bir yerde geçen hikâyelerden ibarettir.

Yeni kuşaklara TikTok’a girerek, Netflix esprileri yaparak ulaşılmaz. Yeni kuşaklara geleceği anlatarak ulaşılır. Nasıl bir dünyada yaşayacaklar, nasıl bir eğitim alacaklar, nasıl işlerde hangi pozisyonlarda çalışacaklar? Ne üretecekler, ne elde edecekler? Hangi meraklarını, nasıl tatmin edecekler?

Onlara yeni bir geçmiş değil yeni bir gelecek lazım. Bunları anlatın. Geçmişi değil.

Geçenlerde pek sevdiğim Jarvis Cocker, Instagram’a bir resim koydu. “90’lardan, Londra günlerimden bir fotoğraf” diyerek geçmişe bir selam çakmış. “They say the past is a foreign country” diye başlamış söze. “Geçmiş yabancı bir ülkedir derler...”

Ne kadar doğru. Geçmiş farklı bir ülke. Gelecek farklı. O farklı yeni ülkeyi anlatabilen, kurabilen başarılı olur.