Geçen hafta ABD başkanlık seçimleri sonuçlanırken, sosyal medyada çok enteresan bir gelişmeye tanık olduk. Belki seçimlerin kendisinden daha önemli ve yakın gelecekte dünya siyasetinde somut sonuçları olacak bir gelişmeydi bu.
Twitter, ABD Başkanı Trump’ın kişisel hesabı da dâhil olmak üzere bazı hesaplardaki bazı tweet’leri bir uyarı mesajıyla birlikte blokladı. Bu mesajda “Bu tweet’teki bilgilerden bazıları ya da tamamı tartışmalıdır. Seçimler ve seçimlere dair diğer konularda yanıltıcı ve manipüle edici olabilir” yazmaktaydı.
Aslında tam olarak içeriği ulaşılmaz hale getirmiyordu bu uygulama. Çünkü bu uyarıya rağmen girip okumak isterseniz okuyabiliyordunuz ama elbette artık farklı bir gözle.
Twitter bu uygulamayı açıklamak için aynı uyarıya bir de link koymuş. Tıkladığınızda daha geniş bir metne ulaşıyorsunuz. Burada, İngilizce açıklamada kullanılan “civic” kelimesi özellikle açıklanmış. “Hükümet ve onun ilgili organları tarafından yönetilen, seçimlere dair geniş katılım gerektiren tüm süreçler” deniyor. Siyasi seçimler, referandum veya bunlara bağlı ön seçim süreçleri diye de ek açıklama getirilmiş.
Özetle, seçimler gibi hayati bir meseleyi manipüle etmeye yönelik yanlış ve yalan (doğru olmayan değil “yalan” ifadesini kullanıyorum, olması gerektiği gibi) bilgileri içeren açıklamaları bu şekilde bir uygulamayla bloklama kararı aldı Twitter ve bunu uyguladı.
Açıklamada insanların oy vermelerini veya seçimlerin bir parçası olan herhangi bir sürece katılımlarını önlemek, baskılamak, katılımın yeri ve zamanı konusunda yanlış yönlendirmek de dâhil benzeri süreçlere etki etmek bloklanmaya neden oluyor. Bloklanacak ya da görünürlüğü azaltılacak içerikleri tanımlarken “insanları korkutmak, tedirgin etmek, şaşırtmak, zihinlerini karıştırmak” gibi ifadelerle devam eden uzun bir açıklama bu.
Twitter bu tür içeriklere sahip olduğunu gördüğü içeriklerin görünürlüğünü azaltacağını (yani başta anlattığım şekilde bloklayacağını) ifade ediyor. Twitter nasıl bir filtreleme yapıyor, bloklanacak içerikleri nasıl belirliyor bilmiyorum. İşin o kısmını kenara koyarak devam ediyorum.
Bana sorarsanız Twitter ve diğer sosyal medya şirketleri bu tip kararları geçen ABD seçimlerinde ve öncesinde almış olsaydı Trump seçilemezdi. Belki dünyanın pek çok yerinde seçimleri manipüle eden odaklar, troller, halkın değil dar bir kitlenin işine yarayacak bir sonuç elde etme amacıyla planlı programlı hareket eden ve yalan bilgi yayan dezenformasyon manipülasyon mekanizmalarını işletemezdi. En azından işleri çok zor olurdu.
Bu uygulamanın sordurduğu ilk meşru soru elbette şu: Twitter herkesin özgürce fikirlerini ifade ettiği bir yerse eğer, kimsenin bu hakkı elinden alınmamalı. Yani bu uygulama ifade özgürlüğüne ters. Peki, öyle mi gerçekten?
Belki de önümüzdeki dönemde tartışılması gereken bu olmalı. Yalan bilgi yaymak ve trollükle mücadelede ödenecek bedel, yazıp çizerken iki kere düşünmekse eğer belki de meşru bir uygulamadır bu.
Fikir beyan etmek ve belli bir amaç doğrultusunda yalan bilgi yaymak arasında ince değil kalın bir çizgi var. İfade özgürlüğünün örgütlü gruplar tarafından manipüle edildiği ve bunun bir iş kolu, bir meslek olarak profesyonellerce artık açıkça yapıldığı bir çağda Twitter’ın sorumluluk almak için adım atması sanırım üzerinde durulması gereken çok önemli bir nokta.
Twitter’ın dezenformasyonu önlemeye yönelik adımlarından bir diğeri de bir süredir kullanıcıların dikkatini çeken “retweet”lere getirilen ölçüler. Pek çok link, altındaki yazıyı, metni, haberi tam anlamıyla okumadan, sadece post’taki açıklamaya bakılarak paylaşılıyor. Bu artık neredeyse norm oldu. Eğer başlık hoşuna gidiyorsa bas retweet’i şeklinde bir kolaycılık. Bu sayede ne kadar çok yanlış bilginin hızla yayıldığını hesaplamak neredeyse imkânsız. Buna önlem olarak, Twitter artık “Metni dikkatle okudunuz mu?” şeklinde bir uyarı mesajı veriyor. Bu da içeriklere dair bilinci artıran bir uygulama. Yani mesele sadece ABD seçimleri ya da herhangi bir yerdeki seçim süreci değil. Mesele artık bilginin dolaştığı sosyal medya platformlarının sorumluluk alarak dezenformasyonu önlemeye girişmesi. Facebook başta diğer sosyal medya platformlarının gelecekte nasıl önlemler alacağı sanırım dünyanın geleceğini çok yakından ilgilendiriyor.
Sanırım, 2016’da Trump’ın seçilmesiyle başlayan ve geçen hafta (kesin olmayan sonuçlara göre) seçimi kaybetmesiyle sonuçlanan süreç bu önlemlerin ciddiyetle gündeme alınmasında önemliydi.
Gelecekte ifade özgürlüğü aklına gelen her şeyi sınırsızca ifade etmekten, “doğruluğu kanıtlanabilen bilgiyi ifade etmek” seviyesine evrilebilir. Bu da sanırım yeni nesil, işini hakkıyla yapabilen sağlıklı bir medyanın ne kadar önemli olduğu tartışmasına götürür bizi.
Sanırım basın, geçen 10 yılda sosyal medyaya kaptırdığı bilginin ve haberin merkezi olma özelliğini doğru şekilde geri aldığında, dünya da farklı bir noktada olacak.
Bu gidişin artıları eksileri ayrı bir inceleme konusudur.