Esenyurt’ta Miss Uganda Güzellik Yarışması düzenlenmiş. Katılımcılar salgından korunma kurallarını hiçe saymışlar. Cam bardakta alkol içmişler. Saatlerce dans etmişler. Vakaların arttığı şu günlerde kurallara uymamak olur muymuş. Bu ne sorumsuzca hareketmiş. Ugandalı güzeller podyumda yürürken seyirciler kuralları hiçe saymışlar falan. Haberde bir de cam bardakta alkol içtiler detayı var.
Anlaşılan konu siyasi partiler olunca toplanıp bir arada durulabiliyor. Konu siyasilerin düğünleri olunca bir araya gelinebiliyor ve kurallar unutulabiliyor. Kimse “Cam bardakta çay içtiler” diye haber de yapmıyor. Ama konu Uganda Güzellik Yarışması olunca herkes “cık cık cık, oldu mu şimdi” tadında. Neyse bunları geçelim, asıl takıldığım şey başka.
Benim anlamadığım, kimsenin olayın Esenyurt’taki Uganda Güzellik Yarışması kısmına ilgi göstermemiş olması. Ugandalılar neden Esneyurt’ta güzellik yarışması düzenliyor kimse merak etmemiş mi acaba?
İstanbul’daki Afrikalıların son yıllarda Beylikdüzü, Avcılar gibi ilçelerde yoğunlaştığı biliniyor. Kendi işlerini kuran ve İstanbul’a bir şekilde tutunmayı başaran pek çok Afrikalının Esenyurt gibi merkeze nispeten uzak yerlerde yeni bir hayata başladığını da biliyoruz. 2016 tarihli Milliyet haberinde (“İstanbul’daki Afrikalılar artık sadece Tarlabaşı’nda değil”) kiraların ucuz olması ve toplu ulaşımla merkeze bağlı olması nedeniyle bu semtlerin tercih edildiği belirtilmiş. Afrikalıların kiliseleri, dernekleri var. Üniversitede eğitim görenlerin yanında iş kuranlar, zenginleşenler, Türklerle evlenenler buradaki toplumsal yapının bir parçası olanlar çoğunlukta. Yani Miss Uganda Esenyurt’ta düzenleniyorsa bir nedeni var.
Öte yandan, anladığımız kadarıyla, Esenyurt’ta bir süre önce de kokoreççi görünümlü bir pavyon ortaya çıkarılmış. “Zabıtalar ile birlikte kokoreççiye giren ekipler, dar merdiven ile alt katına inilen bölümün neon ışıklarla loş biçimde aydınlatıldığını, müzik yayını yapıldığını, içeride kadın ve erkeklerin birlikte alkol tükettiği bir pavyon olduğunu belirledi.” “Kadınların ve erkeklerin birlikte alkol tüketmesi” duyduğum en kötü Türkçe. Kadınlar ve erkekler birlikte içki içerler. Bu bütün dünyada eğlenceli ve sosyal bir davranıştır. Bu durumu daha yetersiz ve daha kötü anlatan bir tarif herhalde aransa bulunamazdı. Kadın ve erkeklerin bir arada olması da içki içmek de gayet normal. Bunu için pavyona gitmeye gerek yok. Bu haberde asıl mesele, yasal olmayan kaçak bir işletmenin ortaya çıkarılması olmalıydı. “Loş ışıkta kadın erkek alkol tüketmek” olsa olsa hiçbir şey yapmalarına izin verilmeyen, baskılanmış, dört bir yanları yasaklarla çevrilmiş çaresiz insanların başvurmak zorunda bırakıldıkları bir yöntem olabilir.
Her şey bir yana, Türkiye çok renkli ve eğlenceli bir memleket ve bu özelliğini hiçbir zaman kaybetmiyor.
En çok bunu seviyorum.
‘Türk bilim adamı ve karısı’
Geçen hafta koronavirüs aşısına dair güzel haberler geldi. Aşıyı Pfizer ile ortak geliştiren Alman BioNTech ve sahipleri haberlerdeydi. Dünya çapında belli başlı yayın kuruluşları haberi çoğunlukla “iki Türk asıllı Alman bilim insanının başarısı ve hikâyesi” olarak gördü. Dr. Özlem Türeci ve Dr. Uğur Şahin’den bahsederken bilim insanı çift dendi, Alman “dream team” dendi. Onlar vesilesiyle göçmenlerin Avrupa’daki konumları yeniden gündeme geldi. Avrupalı Müslümanlar haberleri yapıldı. Göçmenlerin başarılarının kökenlerinin bulunduğu ülkelere değil büyüdükleri ve başarılı oldukları ülkelere yazılmasının gerekliliği vurgulandı pek çok haberde.
Göçmenlerin büyük çoğunluğunun ülkelerini orada mutlu olmadıkları için terk ettiklerinin altı çizildi. Terk edilen ülkelerin siyasetçilerinin göçmenlerin başarılarını sahiplenmeye çalışmasının ne kadar doğru olduğu da yine göçmen yazarlar tarafından İngiliz basınında tartışılmaya devam ediyor.
Uzatmayayım, Türk asıllı Alman çiftin başarısı konuşuldu ve bu konuda pek çok fikir ortaya çıktı. Türk basınındaysa pek çok metinde “Türk bilim adamı
Dr. Uğur Şahin ve karısı”nın başarısından söz ediliyordu.
Bir defa Türk asıllı olabilirler ama Türk değil Almanlar. Her şey Almanya’da gelişiyor. Konu Almanya’nın başarısı. Türkiye’de kalsalardı böyle bir noktada olacaklar mıydı? Maalesef hayır.
Ve elbette bir adam ve karısından değil, başarılı bir şirketten, bir bilimsel gelişmeden ve bunun arkasındaki başarılı bilim insanlarından bahsediliyor. Evli olmaları onları “bir doktor ve karısı” yapmaz. Türk insanının bakışı ve idraki bu kadar basite indirgemeci ve niteliksiz asla değil. Habercilerin de artık içselleşmiş bu dili bırakması lazım.