Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Londra’yı çevreleyen küçük şehir, kasaba ve banliyöler genellikle Londra’da çalışan nüfusun yerleşmek için tercih ettiği sessiz sakin yerler. Şehir merkezine bir trenle 20-25 dakika mesafede bulunan ve Londra’yı bir çember gibi her yönde çevreleyen bu yerleşim yerlerinin bir kısmı Victoria döneminde ve daha sonrasında tren ağlarının gelişimiyle birlikte yani göreceli olarak daha yakın zamanlarda planlanmış yerler. Bir kısmı ise tarihleri çok eskilere dayanan, Ortaçağ ya da Antik döneme uzanan yerleşim birimleri.

Londra’nın 20 dakika kuzeyinde yer alan St Albans böyle bir yer. Antik çağlara uzanan bir tarihi var. Londra’dan kuzeye giden yolcuların konakladıkları ilk Roma şehriymiş. O zaman Verulamium adı verilen St Albans, aslında teknik olarak birkaç tepe, yeşil çayırlar dereler ve göletlerden ibaret. İngiltere’deki bu tip belki yüzlerce şehirden biri.
Şehri boydan boya geçen Ver Nehri boyunca yerleşmiş insanlar buraya tarih boyunca.

Ve tarihin çok eski zamanlarından bu yana nehirden faydalanmışlar. 12. yüzyılda inşa edilen katedralin yanından Verulamium Park’a doğru inerseniz, derenin kenarında karşınıza bir pub çıkacak. Adı “Ye Olde Fighting Cocks”. İngiltere’nin en eski pub’ı.

İngiltere’nin en eski pub’ı



1200 yıldır burada, aynı yerde aynı “binada”. Şubesi falan yok. Su kenarında güzel bir bira bahçesi var. Ağaçların altında dere şırıltısıyla oturuyor ve 1200 yılda buradan kimlerin gelip kimlerin geçtiğini hayal ediyorsunuz. Dev ağaçlara bakarken buraya atlarını bağlayıp karınlarını doyuran şövalyeleri hayal etmek hiç zor değil çünkü ortam pek değişmemiş. Kışın içerdeki şöminenin başında ısınmanın insana verdiği dünyadan soyutlanma hissinin güzelliğini anlatamam. Yaz akşamları burada çalan punk ve rock gruplarını dinlemeyi de çok seviyorum ben.

Fighting Cocks’u anlatıyorum, çünkü burası teknik olarak benim evime en yakın pub. Mahalle pub’ı. Ve geçen hafta Financial Times bu pub’a bir sayfasını ayırdı ve salgının yerel işletmeler üzerindeki etkilerini bu pub’ı merkeze alarak anlatmaya çalıştı. “1200 yaşındaki pub vebayı, iç savaşları, dünya savaşlarını, kıtlıkları atlattı. Ama acaba koronavirüs salgınını atlatabilecek mi?” İngiltere’de 40 bin pub var ve şu anda restoranlar ve kafeler gibi onlar da kapalı. Fighting Cocks’un sahibi Christo Tofalli, “Kredi kartımda 30 pound kaldı, onu da arabaya benzin almak için ayırdım” diye konuşmuş. Dünyanın her yerinde yerel işletmeler çok zor durumda.

İngiltere’de benim yaşadığıma benzer şehirlerde mahalle, yerel işletmeler, dayanışma çok önemli. Salgında bunu daha da iyi anladık bir buranın yenileri olarak. İnsanlar restoranlarını, pub’larını, kafelerini, yerel kitap dükkânlarını, haftada iki gün kurulan pazardaki satıcıların tezgâhlarını dikkatle sahipleniyor. Alışverişlerini oralardan yapıyor. Salgından dolayı girilen karantina döneminde hepsi kapanınca eve servisler başladı. İnsanlar hâlâ mümkün olduğu sürece yerel işletmelerin eve servis edilebilen hizmetlerini kullanıyor. Mesela biz yakındaki değirmenden un alıyoruz. Ekmek, pasta ve benzer ürünleri de getiriyorlar. Pek çok işletme eve yemek içecek servisleri yapıyor. Bu zor günlerde ekonomilerini döndürmeye çalışıyorlar.

Fighting Cocks da mutfağında kullandığı yerel sebze meyve, peynir, yumurta, şarküteri ürünleri sattığı bir tezgâh açmıştı. Pub’lar tamamen kapanınca şimdi telefonla sipariş veriyorsunuz, getiriyorlar. Ama tabii bu zorlu dönemi atlatabilecekler mi? Onlar gibi dünyanın dört bir yanındaki yerel işletmelerin de vermesi gereken çok zor bir sınav bu.
Sabah yürüyüşünde Fighting Cocks’un önünden geçerken uzun uzun bakıp hayaller kurmayı seviyorum. Bu pub 1200 yılda neler görmüş geçirmiş. Herhalde bunu da atlatır diye düşünüyorum. Ama tabii aslında bunu kendime, bize, hepimize söylüyorum:
Bunu da atlatırız, merak etmeyin, birbirinize destek olun.