Birleşik Krallık’ta dünyanın başka yerlerinde eşi benzeri pek olmayan bir gündem var. Kraliyet ailesi. Çok önemli. Kraliyet ailesinden haberler çok fazla okuyucu buluyor. Neden bilmiyorum ama Brit’ler ne kraliyetsiz ne de kraliyetli yapabiliyorlar gibi geliyor bana.
Başta “Crown” dizisi, bütün dünyanın da ilgisini çekiyor İngiliz kraliyet ailesi. Ve sanırım bu ülkenin en önemli turizm alanlarından biri kraliyet. Bizim “İngilizlik” diye arada sırada şakasını yapıp dalgasını geçtiğimiz şeyin yüzde 90’ı kraliyet ailesi ve çevresi.
Ve son yıllarda bu ailenin basında en fazla merak edilen insanları şüphesiz Prens Harry ve eşi Meghan Markle. Sanırım Diana’dan bu yana halkın bu kadar yakından takip ettiği ve ilgilendiği başka isim olmamıştı. Harry’nin çok odakta olduğunu da söyleyemem, bütün gözler Meghan’da. İngiliz magazin basını ki bizim Televolecilik yanında akademik çalışma gibi kalır, Meghan ve kocasını her fırsatta haberleştirmeyi ihmal etmiyor. Ama artık eminim ki Meghan-Harry çifti de haber olmak istiyor.
Geçen hafta bir fotoğraf servis edildi. İkinci bebeğini bekleyen Meghan’ın yeşillikler içinde bir bahçede kocasının kucağına uzandığı, hafifçe şişmiş karnını tutarken bir yandan da eşine sevgiyle gülümsediği bir fotoğraftı bu.
Bu gülümsemeye Harry de aynı şekilde yanıt veriyor ancak istesek de konsantre olamıyoruz çünkü resmin ortasındaki ayaklardan gözümüzü alamıyoruz. Belli ki ortama bir doğallık katması beklenen çıplak ayaklar biraz fazla gözümüze sokulmuş.
Bana her yönüyle hesaplı bir PR çalışması gibi gelen bu kareye insanlar hayranlıkla bakıyor. Sosyal medyada her konuda olduğu gibi nefret edenlerle kayıtsız şartsız destekleyenler saç saça baş başa birbirine girmiş durumda. Birisi Notting Hill filminden şu kareyi paylaşmış. İngiliz usulü romantizm en klişe haliyle herhalde böyle oluyor. Meghan ve Harry çiftinin fotoğraflarını çeken yakın arkadaş bunu bilerek mi yaptı yoksa tesadüf mü bilmiyorum.
Tek bildiğim, gözden uzak olmak isteyen insanların basına bu tip fotoğraflar servis etmedikleri. Bunu yaparken herkesin sizden bahsedeceğini anlıyor olmalısınız.
Dedim ya, kraliyet büyük bir turistik atraksiyon. İnsanlarda bu merak ve ilgi olduğu sürece de hiç bitmeyecek bir atraksiyon.
Turneler, konserler ve sınırlar
Brexit ve Kovid aynı döneme gelince Birleşik Krallık’ta işler biraz karıştı. Özellikle müzik sektörü için büyük zorluklar söz konusu. Müzik sektörü derken öyle ufak tefek minnoş bir sektörden söz etmiyoruz. 2019’da 11 büyüyen ve 5.8 milyar poundluk (yaklaşık 8.2 milyar dolar) bir ekonomiden söz ediyoruz.
Bu ekonomi Britanya’nın temel direklerinden biri. Dijital gelirler, albüm ve şarkı satışlarından gelirler yanında konserler, turneler çok önemli. Hem grupların dünyada turlaması hem de müzik dinlemek için Britanya’ya gelen dünyanın
dört bir yanından insanlar, bahsettiğim ekonomiyi
daha da fazla büyütüyor.
Kovid yüzünden konserlerin durması başlı başına büyük bir kayıpken, şimdi de Brexit yüzünden muhtemel kayıplar söz konusu. Artık Britanyalı sanatçılar Avrupa’da vizesiz turne yapamayacak.
Vize almaları, çalışma izinleri çıkartmaları ve turnede kullanılan enstrüman ve teknik ekipmanlar için bir sürü bürokratik işlemin üstesinden gelmeleri gerekiyor. Bu, anladığım kadarıyla hem maliyet, hem de vakit kaybı. Turnelerin haritasını değiştirecek ve hızlı hareket etmeyi engelleyecek bir uygulama.
Herkes bunun sonuçlarını hesaplamaya çalışıyor. Bazı sonuçları şunlar olabilir:
Avrupa’daki büyük yaz festivallerinde artık daha az Brit grup ve sanatçı boy gösterecek. Bunların yerini yerel isimler doldurmaya çalışacak ve bu da elbette büyük bir fırsat yaratacak.
İngiliz müzisyenler zaten sahip oldukları, kanıksadıkları bir haklarından mahrum olunca serbest dolaşımın ne kadar önemli bir şey olduğunu fark ettiler. Bizim kendimizi bildik bileli içinde olduğumuz bir durumla karşı karşıyalar şimdi.
Ulusların, halkların yıllar içinde kanla emekle elde ettikleri hakları bir referandumla kaybetmeleri ne kadar üzücü. Buradan herkese çıkarılacak dersler var.